Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

26 Kasım '12

 
Kategori
Siyaset
 

Muharrem İnce, taciz etti mi?

Muharrem İnce, taciz etti mi?
 

CHP Grup Başkan Vekili Muharrem İnce'nin AKP Hükümeti'ne karşı yürüttüğü etkili muhalefetten seçmeler içeren ve Sobil Yayınları arasında çıkan 'Buyrun Sayın İnce' kitabı


Suriye ile ilişkilerin giderek gerginleştiği; temel sorunlarımızın başında gelen Kürt sorununsa açlık grevleri sonrası giderek çetrefilleştiği bir dönemi yaşıyoruz. Patriotlarla ilgili haberlerin ilk çıktığı zamanlar ‘haberim yok’ diyen Başbakanın nasıl hızla ‘patriotsever’ hale geldiğine; Kürt sorununda mikro milliyetçilikten mukaddesatçılığa med cezir yapılmasına aynı anda tanık oluyoruz. Bu hengame arasında Başbakanın, çokça bahsettiği ‘hukuk devleti’ normlarını bir yana bırakıp, Muhteşem Yüzyıl dizisiyle ilgili olarak savcıları göreve çağırmasıysa ülkenin kaderinin hangi dudaklar arasına sıkıştığına işaret ediyor.

Bütün bunları zamanında fark edip, kamuoyunun bilgisine sunmak için çaba gösterenlerden biri olan CHP Grup Başkan Vekili Muharrem İnce’nin, hukuk eğitimi almış Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç üzerinden ‘taciz’ suçlamasıyla karşı karşıya kalmasıysa tüy dikmek anlamına geliyor. Güya çok sayıda milletvekiline ait dokunulmazlık dosyaları arasında yalnızca Muharrem İnce’ninki ‘taciz’ ile ilgiliymiş. Üstelik İnce, bu ‘taciz’i, telefon mesajı yöntemiyle göndermiş.

MUHARREM, SENİNLE NE YAPACAĞIZ?”

Nereden bakarsanız elinizde kalacak bir suçlama! Hayatın içinden gelmiş İnce gibi birinin, böylesine çirkin bir işin telefon mesajıyla yapılmayacağını bileceğinden kimin kuşkusu olabilir? Bir tezgah ama kaba bir tezgah olduğu; tezgahı kuranların İnce’nin zekasıyla alay ettikleri ama bu arada kendi zeka sınırlarını da orta yere serdikleri anlaşılıyor.

Tezgahı kuranların mevcut zekalarının ortaya attığı ‘taciz’ iddiasına Hükümetin, hele hele tribünlere yönelik de olsa zaman zaman göz yaşı döken Arınç’ın sahiplenmesi, bir yanıyla içine düşülen sıkıntılı sürecin savuşturulması anlamına gelirken; öte yanıyla İnce’nin etkili muhalefetini geriletme amacı taşıdığı izlenimi yaratıyor. Yürüttüğü muhalefetin çıkardığı ses nedeniyle İnce için Başbakan Erdoğan’ın bile “Muharrem, seninle ne yapacağız?” dediği de dikkate alınırsa ‘taciz’ suçlamasının ucunun nerelere uzandığı görülebiliyor.

Taciz, ciddi bir iddia! Böylesine ciddi bir iddianın İnce gibi inançlarıyla barışık bir aile ortamında yetişen ve milletvekili olduğu günden beri bütün Türkiye’de tanınır hale gelen birine yöneltilmesi ne anlama geliyor? Asıl soru budur ve bu sorunun cevabı için İnce’nin icraatlarına bakmak gerekiyor. İnce’nin AKP Hükümetine yönelik etkili muhalefetinin nasıl başlayıp nerelere kadar uzandığını anlatmak için bu sayfalar yetmez. Merak edenlere, Sobil Yayınları arasında çıkan  “Buyrun Sayın İnce” başlıklı kitabı okumalarını öneririm.

Son 15 yıllık dönemi bütün yönleriyle tarihe not düşen kitap, İnce’nin muhalefet tarzını da, Hükümetin kamuoyunun gözünde saklamak istediği konuları deşifre etme üslubunu ve ısrarını da rahatlıkla görebilir. İnce’nin eğitimden işsizliğe, askeri vesayetten telekulağa kadar neredeyse hayatımızın bir parçası olan her konuda yürüttüğü muhalefet, tarihin bu dönemecinde etkisizleştirilmek için ‘taciz’ suçlamasına maruz bırakılması fazlasıyla manidar görünüyor.

YALOVA’NIN SON MOHİKANI!

O’nun için “Yalova’nın son mohikanı” deniliyor. “Yiğit namıyla anılır” atasözünü çağrıştıran bu tanımlama, İnce’nin nasıl bir “tırnakla kuyu kazma” sürecinden geçip geldiğini gösteriyor.  Hayata fizik öğretmeni olarak atılan İnce’nin, milletvekilliğine kadar giden öyküsünü asla kendi yeteneğine bağlamadığını biliyoruz. O’na göre Cumhuriyet, AKP Hükümeti sürecinde olduğu gibi rotasından çıkartılmak için çok çaba harcansa da, esasen, kimsesizlerin kimsesidir ve eşitlik üzerine kuruludur. İşte bu nedenledir ki, Cumhuriyet’i kuran kuşağın çocuklarıyla sığırtmaçlar aynı meclise girdiğini söyleyerek de, AKP’nin hışmını üzerine çektiği anlaşılıyor.

Gündelik dilimize “idrak yolları enfeksiyonu” deyimini kazandıran İnce, Hükümetin çok sevdiği ‘rakamların dili’ni gündelik dile çevirme becerisi nedeniyle AKP’yi korkuttuğunu da biliyoruz. Eğitimden sağlığa havada uçuşan rakamların, esasında, sistemi bozmaya neden olduğunu; halkın dini duygularını sömürmek amacıyla başvurulan “dindar nesil” vurgusuyla AKP’nin halkın gözünü boyamak istediğini de İnce’nin deşifre ettiğini biliyoruz. İnce’nin, “kaçınızın çocuğu İmam Hatiplere gidiyor” sorusunu sorduğunu da!...

İnce, bilgi bombardımanı altında neyin gerçek neyin doğru olduğunu, gerçeğin nasıl eğilip büküldüğünü, sudaki çubuğun nasıl kırıldığını ilk bakışta fark edilemediğini fark eden bir duyarlılık taşıyor. İletişim teknolojisinin gelişmişliği sayesinde, istenilenin gözden uzaklaştırıldığı bir dünyada yaşadığımızın bilincinde olan İnce, AKP’nin gözden kaçırmak ve unutturmak istediğini ısrarla hatırlatıyor. Zaten bu nedenle O’na “siz yokken Meclis sonuna kadar çalışıyordu” deniliyor.

İşte bu nedenledir ki, İnce’ye ‘taciz’ suçlamasında bulunuyorlar. Böyle bir şeyin olup olmadığını ortaya çıkmasını açacak kapı, dokunulmazlıkların kaldırılmasıdır. İnce’nin çağrısına uyup, kaldırsınlar dokunulmazlığı; o zaman “ak koyun, kara koyun belli olur”!

 
Toplam blog
: 102
: 682
Kayıt tarihi
: 06.07.10
 
 

8 Ocak 1961'de doğdu. Ankara Üniversitesi Basın Yayın Yüksekokulu Gazetecilik ve Halkla İlişkiler..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara