- Kategori
- Edebiyat
Mürekkepten çok kana yakın
"Felsefeden çok ölüme, akıldan çok acıya, mürekkepten çok kana yakın bir şair..."
Onu bu şekilde tanımlıyor çok yakın dostu Federico Garcia Lorca.
Ünlü şair Gabriela Mistral de, henüz o on dört yaşındayken önünde eğiliyor ve "siz gerçek bir şairsiniz" diyor.
Daha sonra hepimiz de şahit oluyoruz onun gerçek bir şair oluşuna ve önünde saygıyla eğiliyoruz.
Gerçek adı Ricardo Reyes Neftali Basoalto olmasına rağmen, biz onu Pablo Neruda olarak tanıyoruz. Çünkü Pablo onun en sevdiği isimdir. Çek şair Jan Neruda'nın soyadı çok hoşuna gittiği için kendine soyadı olarak da Neruda'yı koyuyor.
Şili'li olan şair, daha ön dört yaşındayken La Manana gazetesinin sanat bölümünü yönetiyordu ama bu babası için yeterli değildi. Onun daha ciddi şeyler yapmasını istiyordu ve bu konuda sürekli çatışıyorlardı.
Yaşadığı tam anlamıyla sefil bir hayattı. Buna rağmen yazmayı asla bırakmadı.
"Başka kitaplarla hapsedilmek için yazmıyorum
ya da zambağın somutlaşmış çırakları için değil
gelip geçecekler için, gereksindikleri
ay, su, düzenin değişmez temelleri
ekmek, şarap ve okullar, gitarlar ve el aletleri için." diye tanımlarken yazma isteğini, belli bir kalıbın içine sokmak istemiyordu kendisini.
Ona göre şiir, içine kapanık ve ulaşılmaz bir hanımefendi değil, kitlelerin dostu ve yoldaşıydı(Perihan Özcan). Öyleyse daha çok yazılmalı, daha çok paylaşılmalı, daha çok insanın yoldaşı olmalıydı.
1953'te Lenin Barış Ödülü'nü, 1971'de Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazandı.
Yazdığı onca şeyden sonra "bu anlattıklarım hiçbir şey değil" diyecek kadar da yetişemediğini düşünüyordu hayata, yaşananlara, kaybedilenlere, ezilenlere, yalnızlara.
"Görkemli ölüm beni çağırdı bir çok kez" diye söyleyen şair, "İnsan ve toprak birleşir" diyerek 1973'te sevenlerine veda etti.