Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Nisan '09

 
Kategori
Blog
 

Mustafa Mumcu satıldı mı? (Açıklamalar)

Mustafa Mumcu satıldı mı? (Açıklamalar)
 

Acınmaktansa kıskanılmak daha iyidir. Satın alınmaktansa sürünerek ölmek de daha iyidir. Acımayın!


Celal Çelik arkadaşımız "Mustafa Mumcu satıldı mı?" başlıklı bir blog yazdı, iki günde 360 kişi okudu veya tıkladı. Demek ki meraklısı varmış. Şimdi aynı başlıkla bir blog da ben yazıyorum bakalım kaç kişi okuyacak!

Konuya açıklık getirmek boynumun borcu oldu. Zira birileri de son yazdığı bloğunda,

"... Arada bir bakmak lazım aslında hani bir bilgisayara ihtiyacı olan falan olur. Para toplamak lazım. Elden ya da banka havalesi de olabilir. Benim çocukların da eğitim masrafları çoğaldı. Acındır Bank İstanbul Şubesi Hesap No: 000000000000000000 . Sevabına yardım edersiniz artık"

Bana gönderme yapıyor. Hani kendimi acındırıp yardım edilmesini sağlamışım filan. Vah zavallım vah! Sen beni tanımamışsın ama iyi ki de tanımamışsın. Senin gibilerle işim olmaz.

Bakın arkadaşlar işin aslı şu: Birçoğunuz duymuş olabilir, son 4-5 ay içinde 2 defa hastaneye yattım ve bu bazı arkadaşlar tarafından blogda duyuruldu. Çok sayıda arkadaşımız, eksik olmasınlar seyir defterinde geçmiş olsun dileklerinde bulundular. Çok sayıda İzmirli MB Üyesi arkadaşımız da beni hastanede ziyaret ederek yalnız bırakmadılar.

Bunun neresinde acındırma var arkadaşlar?

Hastalık da bizler için, sağlık da. Ben bu güzel ülkeye 27 yıl sonra sermayemi getirerek koşa koşa geldim. Krizin her türlüsünü yaşadım 1995'ten beri. En son da teğet geçen krizi. Hepsi deldi geçti. 300 bin mark param eridi, ticaret yaparken, krizlerin geçmesini beklerken.

Bunun neresi acınacak durum?

Benim durumumda sayısız insan var. Son 4-5 yıldır iki yakam bir araya gelmedi. Dişlerim döküldü, kalp krizi geçirdim, en sonunda da kalp yetmezliği. Hepsi de güzel ülkemde, beceriksiz politikacılar yüzünden oldu.

3 ay önce hastaneden taburcu olurken doktor, "Kalp yetmezliği var. Bu kalp sizi taşımaz. Kalp nakli gerek!" dedi. Bunun için de Ege Üniversitesi'ne yatmam gerekmiş. Sosyal güvence şu bu? Henüz yatmadım. İlaçlarla ayakta duruyorum ve dikkatli bir şekilde yaşıyorum.

Bu kalp nakli ile ilgili hayatı tiye alan bir blog yazdım.

http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=156105

Bu bloğun sonunda yeğenime hitaben "...YAŞASIN ASİYE KURTULDUM. Kalp nakli ameliyatı için hemen Ege Üniversitesi'ne yatmalıyım. SABREDEN DERVİŞ, SIKINTIDAN GEBERMİŞ, diye düşünme, ben sıkılmam orada, bana bir lap top hediye edin, bol bol blog yazarım Milliyet Web sitesine"

diye yazmışım. Bunu okuyan sevgili ALEV MEISEL Hanım duygulanmış. Benim bilgim dışında bir organizasyon düzenlemiş ve bana bir lap-top alabilecek parayı toplamaya çalışmışlar, birkaç arkadaşla. Ama yeterli paranın ancak 1/3'i toplanabildiğinden lap-top alamamışlar, bu toplanan parayı, 412.- TL, bana teslim etti.

Ben de buradan Cansın Erol, Sabiha Rana, Gülname (vakayınüvis), Ayten Dirier, Okan Tınmaz, Celal Çelik, YD ve Alev Meisel'e katkılarından dolayı teşekkür ederim. Bu arkadaşların katkıda bulunduklarını Alev Hanım'ın Celal Çelik bloğuna yazdığı şifreli teşekkürden anladım.

Şimdi ben kendimi acındırıp da para mı toplamış oluyorum da bu zavallı vatandaş yazdığı blogda saygısızlık ediyor? Rahmetli Atatürk böyle insanları sever miydi acaba? Bence sevmezdi. İnsanın hastalığını bile alay konusu yapabilenleri sevenler vardır tabii.

Hastalık her an, herkesin başına gelebilecek bir olaydır arkadaşlar. Kimse hafife almamalı. Ben ülkeme turp gibi sağlam geldim. Almanlar beni suyu sıkılmış limon durumuna sokmadılar. Kendi ülkem ve onun güzel ama çoğu fesat, kıskanç ve iftiracı, çamur atıcı insanları hasta etti beni. Gurbeti özlettiler bana!

Ne zaman Ege Üniversitesi'ne yatarım bilmiyorum. İlaçlarla ayakta duruyorum. Birçok kimse memnun olacaksa benim yokluğumdan, öte tarafa yolculuğumdan ilaçlarımı keseyim. Onlar mutlu olsunlar ama benim yüzümden bu güzel blog ortamını bulandırmasınlar.

Bir vatandaş da, mesaj gönderip aşağıdaki satırları yazmış:

Üzgünüm Mustafa Agabey

Blogda seni, sana yorum yazanlari, onlara cevaplarini ibretle izliyorum... Üzgünüm. Yanlis mecralara girdin. Yanlis adamlarla is kurdun. Düzenledigin toplantilar da yanlis oldu. Yel degirmenlerine karsi savastin. Uzun zamandir, Izmir'de bir bira boyu tanima imkani buldugum Mustafa Agabeyimi artik taniyamaz oldum. Cok, ama cok degistin. Sana kolayliklar diliyorum. Beni cok kötü sattin. Seni de satacaklar. Az kaldi. Bekle, gör. Seni Almanya'da sattilar. Inan, MB'da da cok kötü satilacaksin. Ihanetcilerin sirada bekliyor. Sen beni cok üzdün. Cok degerliydin benim icin, ama ego tatminin icin sen de beni cok kötü sattin burada. Üzgünüm, ama sorun etmiyorum bunu kendime. Sadece... Izlemek enteresan geliyor. Ben senin önündeki PC'nin bile nereden geldigini biliyorum. Tabii ki ifsa etmem. Ama Agabey, bana ayip etmeyecektin i.neler ugruna. Hayatin güzel gecsin. Sevgimle

Benim cevabım aşağıda ama birkaç gün geç yayına girince Celal Çelik arkadaşımız, cevap verilmedi diye yanlış anlamış, bu Molla efendinin ALEV Hanım'ın kampanyasını kastettiğini zannederek "Mustafa Mumcu satıldı mı?" bloğunu yazmış.

Benim cevabım şöyle oldu:

Molla X, ben iyi bir satıcı olsaydım şimdi köşeleri dönmüş olurdum. Beni satan, bana saygısızlık eden sen oldun. İyice şaşırmışsın, ne yaptığını bilmiyorsun. Onun bunun bloğunda yazıp ona buna sataşacağına işlerinle ilgilen. Bana üzülmek sana mı kaldı? Kimmiş çevremdekiler? Ben yapayalnız yaşayan bir adamım. Sen kendi dertlerine üzül X Efe bana üzülme! Benden daha acınacak durumdasın! Kalıbının adamı ol! Dedikodu meraklısısın. 4 tane mail atmışsın aynı anda. Hepsi de upuzun. Konu ne, Ümit CULDUZ'u çekiştirmek, blogda yazılanları dışarı taşımak. Cevap vermedim, hem vaktim olmadı hem de blog konularını blog haricinde herkesle konuşmayı, gruplaşmayı sevmem. Bilgisayarı bana taksitle alanın ismini ben sana ve birçok kimseye kendim söyledim. O şahsı da methettim. Seni niye alakadar etti bu konu? Şantaj yapılacak bir durum değil. Ben de elimdeki kullandığım bilgisayarı bir genç arkadaşıma hediye ettim. Kalıbının adamı ol! Seni sevmiyorum artık. Masken düştü! Üzgünmüş, zavallı şey!

Olay bu yani. Kimseye kendimi acındırmam. Acınmaktansa kıskanılmak daha iyidir. Ama maalesef şu anda kriz mriz çoğumuz acınacak durumdayız. Ülke ekonomisi bozuk.

Arkadaşlar ben başkasının kalbiyle yaşayacak bir yapıda değilim. Kalp nakli zaten çok zor. Organ bağışı yok denecek kadar az. Ama bir fırsatını bulup Ege üniversitesinde kısa bir muayeneden geçeceğim. İlaçlarla yaşadığım kadar yeter.

Beni fazla üzmeyin lütfen! Hakkımı helal etmem iftira ve çamur atanlara.

Kalıbınızın adamı/kadını olun! Ben tatlı-sert bir adamım. Eleştirilmekten hoşlanmıyorsanız ya dikkatli yazın, Türkçeyi iyi kullanın, yazım kurallarına riayet edin ya da yoruma kapatın bloglarınızı.

Beni eleştirmişti diye bir fırsatını bulup bana hakaret eden yorumlar yazanlar; sizlere sesleniyorum, ayıp ediyorsunuz. Ben ciğer değilim. Tu kaka diyemezsiniz ulaşamayınca veya eleştirilince.

Son bir not daha, kendimi acındıracak olsam devlete acındırırım, gider yaşlılık veya malulluk emekli maaşına müracaat ederim, yeşil kart çıkarırım, eski de olsa kocaman bir evim var, mühendis olan birader benimle konuşmaz ama elektrik, su, ADSL parasını da öder. Öyle yaşarım.

Hayır ben ölümü bekleyerek ölmek istemiyorum. Çalışarak, bir şeyler yaparak, insanlara faydalı çalışmalarda bulunarak aniden, beklemeden ölmek isterim. Bırakın da şu dernek işini rahatlıkla yapayım, hepimize faydalı olsun! Burnumdan getirmeyin!

Son bloğunda bana hakaret edici, beni aşağılayıcı gönderme yapan kimseyi de kınıyorum.

Saygı ve sevgilerimle.

Mustafa Mumcu, 25 Nisan 2009, saat 03:35

 
Toplam blog
: 324
: 2811
Kayıt tarihi
: 10.04.07
 
 

06. 06. 1945 İzmir doğumluyum ve İzmirli olmaktan da gurur duyuyorum. 1968 yılında birkaç yıllığın..