Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

12 Mayıs '12

 
Kategori
Ev / Bahçe
 

Mutluluk bahçem

TOHUMA BAK TOHUMA,
NASIL
DOKUZ DOĞURUYOR TOPRAKTA.
NASIL BUNALIYOR, IKINIP SIKINIYOR
NASIL SOLUYOR, TERÌM TERÌM TERLÌYOR
TOHUMA BAK TOHUMA
DOKUZ DOGURUYOR."
diyor, Bedri Rahmi bir şiirinde.

Geçen yıl, yazdan önce gitmiştim Türkiye'ye, tatile. Nisan-mayıs aylarıydı. Dört-beş yıldır - belki daha da fazla - bahçeciliğe merak sarmıştım. Ödülümü aldıkça, -komşularım bahçemi görüp beni anama karşı övdükçe - bahçede çalışmayı daha da sever olmuştum. "Annenden daha iyi bahçecilik yapıyorsun" dediklerinde, 60 yıldır bahçecilik yapan annemin ekşiyen yüzünü, benim de koltuklarımın nasıl kabardığını görmeliydiniz:))

Bir önceki yıldan kalma, biriktirdiğim sebze ve çicek tohumlarını, titizlikle koruyup, kazdığım toprağa ekmek bir yana, bazan küçük tohumun elimden kaymasıyla yere düşmesi, onu bulamayınca da, etrafını sarıp, o görünmeyen yere düşen tohumu koruma altına almama anam deli olur, "Bak, şimdi görünmüyorsun, ama on-onbeş gün sonra, toprağın üstüne çıktığında bakalım kendini nasıl gizlenmeden koruyabileceksin" diye, bir domates tohumuyla konuşmama annem; Bu oğlan delirdi, elindeki bir sürü domates tohumunu görmüyor da yerde kaybolan bir tanecik tohumla uğraşıyor." diyerek, zamanımı boşa harcadığıma takılırdı...

"Görürsün on-on beş gün sonra, nasıl kocaman domates fidesi olduğunu. Can candır, zamanla karakterini değiştirir, kendini ispatlar, varlığını hissettirir bize." derdim, anneme.

Geçen zaman gizleyemez tohumun büyümesini, bir tersine dönüşüm olur tohumun toprakla buluşmasında. Ìşte o an, ruhumun da onlarla birlikte tazelenip büyüdüğünü, beni iç sıkıntılarımdan, gelecek kaygılarımdan yavaş yavaş uzaklaştırdığını hissederdim.

Sebze bahçemin etrafını, özene bezene; kimselerde olmayan farklı ve değişik yumru çiçeklerle süslemeye bayılırım. Özel olarak Ìsveç'ten getirdiğim, yeni cins çiçeklerle bahçemi süsler, çiçek seven komşularımı çatlatırdım:))

Her daim, çiçeğin yumrudan yetişenini seçerim. Onlar mevsimlik olmadıkları için her yıl zamanı gelince, doğaya ve haliyle bana, "Merhaba" der; ben de her birine, "Hoş geldiniz, ruhumun gülleri, ruhumun zenginlikleri" der; ödül olarak da altlarındaki yabancı otlarını düşmanlarından temizler, sularını ve gıdalarını geciktirmeden zevkle veririm.

Bazı yumru çiçek tohumları yeraltında patates gibi çoğalırlar. Mevsimlik olmayıp, alınmazlarsa, seneye tekrar verirler. Böyle çiçekleri kışa doğru topraktan çıkartır, tek tek temizleyip kuruttuktan sonra gruplara ayırır, içlerinde hızar tozları olan saydam küçük poşetlere koyar, ağızlarını da kapadıktan sonra adlarını üzerlerine yazar, soğuk ve karanlık bir yerde beklemeye alırım, seneye ekmek için. Bu arada, komşularımın da payını ayırır, birer poşet de onlara vermek üzere hazırlarım.

Geçenlerde Ìsveç gazetelerinde bir haber okudum. Norveç'in bir adasında kurulan bir "Tohum deposu" nda, dünyada yetişen 3 milyona yakın tahıl tohumu, olası bir küresel felakete karşı korunacakmış.

Hemen aklıma, Türkiye'deki domates fiyatlarındaki artış geldi. Türkiye'deyken de buna benzer bir yazı okumuştum. Tarım Bakanlığımız, bazı sebzelerin genleri değiştirilerek, içlerine virüs eklenmek süretiyle ekilen yerlere virüs aşılıyor ve toprağı zehirliyormuş. Bunu da, dünya tahıl piyasasını elinde tutan dev şirketlerin yaptığını, hatta içlerinde, Bill Gates gibi büyük bir şirketin de, bu işe milyon dolarlar akıttığını söylemişti...

Yok, yok!... benim bahçeme bu tür zehirli tohumları sokmam. Kendi yetiştirdiğim tohumlarla, kendi bahçemi kurar, ruhumun kirlenmesine izin vermem, ruhumu kirlet(e)mem...

Ben, kendi bahçemin kendi bekçisi olmamı bilirim. Bahçeme yabancı otları sokmam. Bilirim ki, bir girdiklerinde, tüm bahçeyi sararlar, huzurumu ve iç dengemi bozar, gelecek için kaygı ve endişe duymama sbebiyet verirler. Bahçemdeki çiçekler aç(a)maz olur!

Ìstemem, bahçemi (aklımı) yabancı otlar (kaygı ve endişeler) sarsın. Onun için bahçeme en iyi, en sağlam, en bildiğim tohumların girmesine izin veririm. Yabancı otların bahçeme girme lüksüne gerçekten de katlanamam. Beni aşar, bu olumsuz düşünceler...

Bahçemdeki çiçek adedini çoğaltma adına, toprağımı zehirleyemem. Çünkü, seneye de, ondan sonraki seneye de, daha sonraki seneye de ihtiyacım vardır. Zihnimde dolaşan günlük 60 binin üstünde düşünce var, ama önemli olan aklıma, dayanıklı ve sağlam olanlarını tutabilmem, saklayabilmem, diğerleri zaten yabani otlardır.

Bu yabani otlar ise:

(karamsarlıklar, korkular, kaygılar, endişeler, kötü alışkanlıklar, olumsuz düşünceler, çelişkiler, karmaşalar, kıskançlıklar, çekememezlikler, kibir ve seçici olmalar, isteksizlik, ölüm korkusu, kendinle barışık olmamak, zengin olma arzusu - başarılı veya başarısız olma korkusu, sahiplenmek ve bağlanmak duyguları, hırs tutkusu, özel olma duygusu, denetleyici olmak, kendini özdeşleştirmek, model olma, disiplin koyan, sevgisizlik, iş, din, uzaklık, ırk, milliyetçilik, liderlere bağlı olmak... vb.) dır.

Bu gibi zihnimdeki zehirli artıkları bahçemde çalışarak içeri sokmamaya çaba gösteririm.. Size de öneririm. Başarı tamdır...

Alaettin Morgül / 12.05.2012

 
Toplam blog
: 193
: 1086
Kayıt tarihi
: 02.02.10
 
 

İsveç`in Göteborg şehrinde oturmaktayım;  evli ve bir kiz bir oglan iki çocuğum var. İsveç`te..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara