Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Nisan '07

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Mutluluk dersleri 7: Sevgiliye giden yol!

Mutluluk dersleri 7: Sevgiliye giden yol!
 

Allah evreni sevgi tohumundan yarattı. Sevilecek her şeyi de içine yerleştirdi. Sonra meleklerden daha üstün bir sevgi kabiliyetine sahip insanı gönderdi bu dünyaya. Yaradılanı sevsin yaradandan ötürü diye.

Hazreti Adem, Havva’yı sevdi; öylesine sevdi ki bu aşkı uğruna cennetten yeryüzüne sürgün edildi. Onun çocukları ise güzel olan her şeyi sevdi.

Ama insan cahil ve zalimdi. Sevdiği her şeyin, güzel olan her şeyin aslında asıl Güzelin birer aynası, birer yansıması olduğunu idrak edemedi.

Allah Rehberler gönderdi insanlara gerçek Sevgiliyi bulmaları, O’nu nasıl seveceklerini bilmeleri için.

“Evrene sığmam ama inanan kulumun kalbine sığarım” dedi Allah, çünkü öylesine yüce bir gönül vermişti insana… Gören kalp gördü ve kapılarını açtı o asıl Sevgiliye. Görmeyen ise aynalara takılıp kaldı.

Mecnun oldu, Yusuf oldu, Kerem oldu… Aslında ayna da kendine bakana aşıktı; o da Leyla oldu, Züleyha oldu, Aslı oldu… İçinden çıkılmaz bir aşk döngüsünün içinde çile çektiler ömürleri boyunca…

Sonunda Mecnun çölde buldu Leyla’sını; ama tanıyamadı. Zira onca yıldır çektiği aşk acısı, çile ve kemal onun yüzünü aynadan aynada görünen asıl Sevgiliye çevirmişti.

“Sen benim Leyla’m olamazsın” dedi ve arayışa devam etti bu dünya çölünde…

Yusuf yıllar sonra çarşıda rastladı Züleyha’sına.. “Artık bir engelimiz yok, iste hemen evlenelim, kavuşalım bu dünya ömrümüz bitmeden” dedi kalbinin nuruna.

“Hayır” dedi Züleyha, “ben yanılgı içindeymişim, bir aldanışmış benim aşkımın nesnesini sana yöneltmem… Buldum artık ben gerçek Yusuf’umu. Seni istemem”…

Ve kaybolup gitti kalabalıkların arasında ardından bakakalan gözü yaşlı Yusuf’una aldırmadan…

İşte o gün bugündür, hem aynalara aşık olanların ıstıraplı aşk öyküleri sahnelendi dünya yüzünde. Ayrılıklar, hüzünler, çileler, isyanlar, kavgalar, ölümler, kinler, savaşlar yaşandı aynalara aşık olanlarla aynaların arasında ve onların etrafında…

Kalbinde kendisini yaratanı sığdıracak kadar geniş bir umman bulunan insanoğlu, asıl sahibine açmadığı o geniş saraya nice nice sevgi gölgelerini sığdırdı asırlar boyu.

Sevgili sandığı aynaya kavuşama acısıyla şiirler yazdı, şarkılar söyledi, ağıtlar yaktı, saraylar yaptı, gönüller yıktı, canlara kıydı, isyanlarda boğuldu rehberini görmeyen gözü kapalı aşık yolcular…

Aslında çok kolaydı aynadaki güzelliği görünce başını kaldırıp, gerçek Sevgiliyi görmek. Aslında kolaydı yalnızca kalp aynasına bakarak, aslında gönlünün kapısı olan o aynayı kırarak; Sevgiliyi asıl mekanına, sevenin gönlüne misafir etmek.

Bulanlar da çoktu aslında Sevgiliyi… Kimine veli, kimine deli, kimine derviş, kimine meczup, kimine İbn Arabi, kimine Mevlana, kimine Yunus dediler…

Onlar görünce kalp saraylarında asıl Sevgiliyi, kapattılar kapılarını dış dünyaya. Artık yolculuk içe doğruydu. Sevgiliye doğru, Sevgiliyle vuslata doğru, Sevgiliyle Vahdete doğruydu.

Kimi zahiren de kapattı kapısını deli dediler. Kopardı tüm iplerini bu dünyanın sahte gerçekleriyle ve yalan sevgilileriyle…

Kimi ise gördüklerini anlatma göreviyle vazifelendirildi. O gönül aynasına yansıyan, aşk ve varlık boyasına boyanmış Hakikati, kendi aynasının parlaklığı nispetinde insanlara gösterecek bir ayna olmaya soyundu. “Mürşid” denildi ona, “İnsan-ı Kamil” sıfatı verildi…

Onların görevi kalbi mühürlenmemiş olanların, kalp aynalarındaki pasları silmelerine rehberlik etmek, onlara uzun ve meşakkatli içe doğru yolculuktaki kilometre taşlarını öğretmekti. “Derviş” dediler bu yolculuğa çıkanlara o Rehberlerin ışığında…

Kimi uzun ince yolda yorulup gecenin karanlığına düşüverdi; kimileri vardığı bir durağı nihai menzil sanıp kalıverdi; kimileri öldürdüm sandığı nefsin küçük bir oyununa kanıverdi. İnceydi sırat köprüsünde Hakikate giden yol. Mürşid görünümlü sahte yolculara kananlar düşüverdi, dünyanın kaynar kazanlarına…

Ve o yolun sonuna ancak hem dışarıdaki aynaları hem de gönül aynasını kırıp, gerçek Sevgiliyi bizzat görenler varabildi.

Oradaki Şeb-i Aruz’u ancak yaşayanlar bilebildi.

Gelin sevgili dostlar! Aynalara aşık olmayın, aynadaki görüntüye de… Gerçek Sevgiliyi kendi gönlünüzde arayın. Çevirin gönül gözünüzü göklere, varlığıyla her şeyi kuşatanı, kudretiyle evreni yaşatanı, sevgisiyle size hayat vereni görün!

Ya da en azından buna niyet edin ki; yolunuz açılsın.

 
Toplam blog
: 51
: 2739
Kayıt tarihi
: 15.07.06
 
 

1961 yılında Çorum’un Osmancık ilçesinde dünyaya geldim. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinde li..