- Kategori
- Gündelik Yaşam
Mutsuzluktan Ölmeyelim
Ramazan Bayramının yaklaşmasıyla beraber tatlı telaşlar başladı, bazıları sevdikleriyle beraber tatil derdinde bazıları ise herkesten kaçıp tek başına tatil yapma derdinde, parası olmayanlar ise kendi evlerinde bayram geçirmenin hazırlığı içinde.
Egolar yükseldikçe insanlar ev yaşamında birbirinden kaçar oldu en buyük neden ise eve gelen insanlara hizmet etmeyi kendilerine zulüm addetmeleri. Misafirler ise çok kalabalıkta her işi bir kişiye yükledikleri ve argo tabirle sadece geyik yapmayı sevdikleri için ev sahipleri iş açısından bayağı zorlanmakta oysa insanlar bir getir, götür dahi yapsa faydalı olabileceklerini düşünmüyorlar veya düşünseler de işlerine gelmiyor.
Paylaşmak aslında çok güzel bir şey, oturduğunuz evi, yediğiniz yemeği, zamanınızı ama maalesef bir kişi bunu yaptığında diğer kişiler sadece faydalanma derdinde olabiliyorlar ve kendileri de aynı paylaşımda biz de bulunalım demiyorlar. Sonuçta ise ilişkiler fiyasko boyutuna geliyor.
Büyük şehirde yaşayan insanlar artık bugün ne yiyelim, ne içelim ve nerede gezelim derdine düşmüşler, ceplerinde parası olmayıp da az bir parası olanlar bile kafelerde ve yemek yeme yerlerine kendilerini atıyorlar, yeter ki evde olmasınlar, iş yapmasınlar.
Benim bazı tanıdığım insanlar var, her gün mesaiye gider gibi cafelere aboneler erkekler ise kahveye aboneler, konuştukları zaman en büyük entel onlar, siyasetin en iyisini onlar bilir ama ellerine alıp bir kitap dahi okumuyorlar ve evlerinde kitaplık yok.
Huzur evleri dolmuş taşmış ama yakınları onlarla ilgilenmek yerine gezip, tozma derdindeler. Boş ve egoist insanların en büyük özelliği, yiyip, içip, oturup başkalarını kullanmak ve onlarla uğraşmalarıdır hatta insanlarla uğraşmaları iftira boyutundadır ve nankördürler.
İnsanların birbirine bakış açıları acaba ben bundan nasıl faydalanabilirim düzeyine gelmiş, bir zamanlar bir tanıdığım emekli olunca bulunduğu şehirden İzmir'e gelmişti ve iki yılın sonunda tekrar geldiği şehire geri döndü, nedenini sorunca verdiği cevap "Bu şehirde insana selamı bile parayla veriyorlar" demişti ve ben çok şaşırmıştım.
Aslında öyle bile olsa bunu dert etmemek lazım yoksa insan mutsuzluğun pençesinden kurtulamaz, kendine pozitif bir yol çizip başkalarını taklit etmeden olumlu yolda ilerlemeli tabii ki bunun için önce egosunu törpülemeli, almadan vermeyi bilmeli, paylaşımı gücü oranında kendisine prensip edinmelive her şeyden önce insan sevindirmeyi kendisine ilke edinmeli. Saraylarda, villalarda oturmayı hayal edip elde edemeyince mutsuz olmak yerine en güzel sarayın doğa olduğunu düşünmeli ve doğayla irtibatını asla kesmemeli ancak mutluluk bunlarla sağlanabilir.
Herkesin yapabileceği yani en fakir insanların bile yapabileceği bir şey vardır şu anda camdan baktığımda hurdacının birisi iki köpek, 4-5 tane kedi ve kuşlara yiyecek vermekle meşgul oysa zaten kendisi fakir ama vermeyi biliyor.
Ben aşırı egoist insanları görünce gerçekten üzülüyorum ve bu tür insanlara bazen mesafe koyduğunuz zaman ise size en yakınınızdaki kişiler bile olsa size düşman kesilebiliyorlar ve sınır tanımadan sürekli sizden faydalanmaya çalışıyorlar, bazen umduklarını bulamayınca sürekli sizi taciz etmeye ve dedikodu üretmeye devam ediyorlar. Yüz kere yapın bir kere yapmayın sizden daha kötüsü olmuyor aslında en iyisi bu tür insanlara biraz da olsa mesafe koymak çünkü sömürmenin ve sömürülmenin sonu yok. Egosu yüksek insanların en buyük özelliği dediklerini yaptıramayınca sözel ve fiziksel saldırgan olmaları, hiç bir konuda haksız olduklarını kabul etmeyip suçu karşı tarafa atıp, zeytinyağı gibi su üstüne çıkmaya çalışmalarıdır.
Yine de yapılan paylaşımların ve insanların egolarını törpülemelerinin, sürekli sağda solda anormal ölçüde gezmek yerine insanların faydalı hobiler geliştirmelerinin kendilerine mutluluk getireceği inancındayım.
Bayramınızın mutluluk getirmesini ve bol paylaşımlarınızın olmasını diliyorum.