- Kategori
- Kültür - Sanat
Müzede sünnet düğününe tepkiler üzerine
bi soru
İki gündür Eskişehir'de müzede düğün yapılması tartışılıyor. "Ay olur mu öyle şey? Ne ayıp" kabilinden veya biraz daha sert tepkiler sayfama düşünce aklıma geldi.
Buradan 'Didim'de, Pamukkale'de, Denizli'de, Burdur'da, Antalya ve ilçelerinde, Bergama'da' kısacası “geçmiş tarihlerin mirası olduğu” yazılıp çizilen Anadolu'nun her hangi bir köşesinde en sıradanından en aydınına kadar oralarda oturanlara veya her yıl tatilde oralara taşınan, orada yazlık alıp "ay bizim orada şu kadar yıl yazlığımız var hiç bilmem mi?" diyecek olan hemen herkese o çok meşhur şiirdeki sözlerle başlayıp “bastığın yeri toprak sanma sakın, o yerde hangi medeniyetler yaşanmış biliyor musun? Oralarda yaşanmışlıkları anlatsana" desek acaba; sorduklarımızın kaçta kaçı her gün bastığı o torakların altında, üstünde ‘ne olup bittiği?’ hakkında doğru cevap verir.
Acaba kaç kişinin gittiği tatil yerinde ilk işi o yerin müzesine gidip "acaba buranın tarihçesi nedir?" diye merak etti. Bu soruları uzatalım "Mamıdın çorabı gibi" uzatabildiğimiz yere kadar. Ben iddia ediyorum ki; “o soru sorulanların yüzde biri bile 'doğru olarak' "evet ben gittim, ben biliyorum" diyemez çünkü bir adım sonra "o zaman anlat bakalım" deneceğine aklı erer.
Kızımın okulda hocası Türkiye ve Dünya Kütüphanecliğini kıyaslama üzerine bir çalışma istemişti. Benden yardım isteyince ona yardımcı olmak için il kütüphanesinde araştırma yaparken elime ‘üniversite tercihleri’ ile ilgili bir araştırma geçti.
Orada gözüme ilişmişti Kütüphanecilik ve Arkeoloi tercihi yapanların hemen hepsi puanları oraya tuttuğu için tercih etmişti.
Oysa ülkemiz dünya tarihinin açık müzesi ve kütüphanesi gibi. Ama henüz bunun biz farkına değildik; çünkü bu konu bir iş, bir araştırma konusu haline gelmemişti. Onun için o işi henüz geçerli bir meslek olarak düşünmüyorduk.
Eskişehir'de müzede sünnet düğünü yapılmasına tepkileri okuyunca; o tepkilere hak verirken bunları da hatırlayalım diye yazdım.