- Kategori
- Gündelik Yaşam
Nane şekeri mi alıyon len denyo?
Çok uzaktan, bir miktar akrabalık bulaşığı da olan müteahhit bir tanıdığımız vardı, yıllar önce. Apartman diker, daire satar geçimini sağlardı; kendisinin ve yedi çocuklu ailesinin. Müteahhit dediysem, tam kara mizah örneği olanlardan yani, süzme karakucak versiyonu. Okuma-yazma dahi yoktu kendisinde. Yalan-dolan, hile-hurda ise en ileri teknoloji.
Böyle adamların zekaları, malumunuz akıllara zarar nitelikte olur genelde. Şeytana pabucunu ters giydirirler. Eşeği boyar, safkan Arap atı diye satarlar eski sahibine.
Hatırlarım, en son yaptığı apartmanın ismi “Çile” apartmanıydı. Yaptığı dediysem, altı kat kaba inşaat çıkmış, dış sıvasını dahi yapmamıştı. Temelden satın alan garibanlar, her biri kendisi yaptırıp taşınmaya çalışmışlar, apartmanın adını da “çile” koymuşlardı. Bizimkini ise arayıp da bulasın.
Bir gün, kendisiyle dalga geçmek isteyen bir başka Ali Cengiz arkadaşı, bizimkine teklif de bulunmuş:
“<ı>İsmail, bu daireye ne istiyon kardeşı>?”
“<ı>Yüz milyarı>” demiş.
“<ı>İki milyar peşin versem de kalanı bir bir taksite bağlasak olmaz mı acepı>?”
“<ı>Nane şekeri mi alıyon len denyo, hadi git işineı>” demiş, kovalamış yanından adamı.
Adam, bir top bezle, kaçar gibi uzaklaşmış oradan. Bizimki de sekiz silindirli, direksiyondan vitesli, mavi İmpala’sına kurulmuş ve eve doğru yola çıkmış. Eve gitmiş hanım evde yok. Uzanmış, şekerleme yapmış biraz. Uyandığında, karısı mutfakta yemek yapıyormuş. Kocası yanına gelince:
“<ı>İlahi İsmail. Bugün çarşı durağında otobüs bekliyordum, önümden geçtin arabayla da beni görmedinı>” diye sitem etmiş. Bizimki yine rahat ve vurdumduymaz:
“<ı>Valla Hanım, ben duraktaki güzel avratlara bakıyordum, inan seni görmemişimı>.”
“<ı>Allah seni bildiği gibi yapsın emi İsmailı>” demiş karısı sadece. Bu gibi durumlarda; hiç kızamazmış, küsemez, şöyle helalinden bir karakter atamazmış, bilmezmiş öyle şeyleri.
Büyük müteahhit ve işadamı İsmail, karısının bu durumunu, sık sık, yine enteresan yaklaşımıyla değerlendirirmiş hep çevresine:
“<ı>Valla kardeşim ben böyle iyi niyetli kadın görmedim hayatımda. Allah sizi inandırsın, benim avrat, hani şu -evliya b.kundan hap yutmuş- cinsinden yahuı>.”
Bizimki bir gün ortalıktan kayboldu. Arkasında onlarca alacaklı, paralarını alıp da evlerini teslim etmediği bir dolu insan bırakıp, evini de, ailesini de, memleketini de terk edip gitti, izini kaybettirdi. On küsur sene, kendisinden haber alınmadı.
İşte bu zaman zarfında, hiçbir sosyal güvencesi olmadan, sadece atadan kalma bir miktar malı ve yedi çocuğu ile ortalık yerde kalan karısı; kocasının, “evliya b.kundan hap yutmuş” lafını boşa çıkarmıyor ve kendisi hakkında şu yorumu yapıyordu:
“<ı>Aman İsmail’im. İnşallah gittiği yerde, bir kadın bulup evlenmiştir. Ne yemek yapmayı bilir, ne çamaşır yıkamayı. Aç kalır, kokar, rezil olur vallahi tek başınaı>.”
Biliyorum, çıldırmamak elde değil, değil mi?
@Geçen sene bugün “İlk ve Son Kez: “Aşk” Nedir?”: http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=12703