Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

20 Temmuz '07

 
Kategori
Kitap
 

Nasıl aldım ilk kitabı

Nasıl aldım ilk kitabı
 

Öyle, gideyim şuracıkta kitapcıdan alıp okuyayım. Neredee hemen şipşak alacaksın yok öyle şey. Anadolu daki kasabalar dan biri. Kitapcı nerede, varsa bir veya iki kırtasiye, okul kitapları satan dükkan ancak bulursun. Bu durumda kitapla nasıl tanışacaktım.

Zaten okulda, bir ders kitapları var, birde abone olduğumuz okul dergileri. Yazarı çizeri, kitaptaki yazı kadar ancak öğreniyoruz. Ansiklopedinin adını duyuyoruz. Okulun dahi yok. İşte böyle eğitim, öğretimimize devam ederken; ben biraz, elime geçen yazı olan her kağıdı karıştırıyorum.

Kasabalarda zaten okul kitaplarından başka ancak gazete bulunabilir. İlçemiz küçüktü ama iller arası devlet yolu üstünde olunca gazete bakımından şanslıydık. Civar illere geçen dağıtım araçları önce buraya geldiğinden, medya ürünleri mahrumiyeti yoktu.

Ben bu gazeteleri en köşede kalmış yazılarına kadar didiklerdim. Yine birgün arkasını önünü okumaya çalışırken, birşeyler gözüme takıldı, bunlar daha önceleri fark edemediğim. Belkide algılayamadığım, kitap reklamları idi. Hemen kolları sığadım, daha ciddi şekilde kendimce inceledim. Tamam dedim, bu iş oldu bundan sonra, kitaplara ulaşmak çok kolay olacaktı.

Okuduğum reklamda, "Tarihi Kadim" ve diğer birkaç kitap adını daha yazmışlardı. Tamam dedim bu tarih kitabı ciddidir, bunu sipariş edeyim. Ben bir mektup yazdım dilekçe gibi, ilanınızı okudum şu kitaptan adresime gönderin. Parasını kitap gelirse öderim. Yani ödemeli istiyorum herhalde. Bir süre sonra okulda öğretmenimiz beni çağırdı, koli var adına gelmiş al. Bir sevinç sardı beni, ama dışa hiç belli etmiyorum. Ciddi ciddi paketi aldım, eve gitme zamanıydı doğruca evin yolunu tuttum. Bir solukta kitaplar elimdeydi. Ambalajı nasıl açtığımı bile fark edemedim. Şöyle bir gözden geçirdim.Ben nesir olarak tarih kitabı beklerken, küçücük bir şiir kitabı çıktı. Ama daha sonra okuyunca hiçte göründüğü gibi olmadığını anladım sonraları. Ve ben okumayla beraber şiiri de sevdim. Bir not kağıdı, elle yazıp bırakmışlar. " Böyle tek kitap göndermiyoruz, o nedenle ödemeli yapmadık. Seninde kitabı sevdiğini anlayınca böyle gönderdik. Sen paran varsa gönder." Adamlar beni sevmiş ve güvenmişlerdi.

Onların bana olan bu yaklaşımına lakayıt kalamazdım. Harçlığıma baktım, demir bozuk paralardan, kitabın arka kapağındaki fiyat tutarını ödeyebiliyordum. Hemen bir zarf aldım. Paraları zarfın içine bir mektupla birlikte koydum. Ben daha ptt havalesi nedir bilmiyordum. Aile bireylerinin de bu işten hiç haberleri yoktu ki akıl vereler. Ancak bugün hala aklıma gelir, neden PTT görevlisi metal para konmuş zarfa itiraz etmeden almıştı. İşte daha sonra aklıma takılan o para adrese ulaştımı acaba. Ancak bu duyguyu daha sonraki düşün yorumları neticesi hep hatırlarım.

Bundan sonra kitap almaya alıştım. Birkaç siparişim daha oldu. Onlarında hikayeleri buna benzer seyir izledi fakat artık metal para "sikke" kullanmıyordum.

Daha sonra ortaokul da edebiyat öğretmenimiz, yeni açılan okul kütüp hanesinin anahtarını, bana emanet edince artık bu süreçte kitaba doymuştum.

 
Toplam blog
: 376
: 1841
Kayıt tarihi
: 06.07.07
 
 

Hayat herkes için aslında yalnızlıktır. hiç kimsenin doğal garantisi yoktur. (Günlük atüel haberl..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara