Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

04 Ekim '09

 
Kategori
Futbol
 

Ne ektiysen onu biçersin

Ne ektiysen onu biçersin
 

2004'ün Mayıs ayıydı sanırım, Beşiktaş ilk yarıyı 11 puan farkla lider kapattıktan sonra, facia bir Samsunspor maçı sonrası tepetaklak olmuş, 3.lüğe kadar düşmüş, liderliği Fenerbahçe'ye kaptırmıştı. Hayatımda ilk defa bir derbiyi numaralı tribünde seyredecektim. Beşiktaş-Fenerbahçe maçına, biletimin numaralı olmasına güvenerek yalnız gittim. Beklediğim daha seviyeli bir ortam olmasıydı, en azından yıllardır açık ve kapalı tribünde duyduğum küfürleri duymam diyordum kendi kendime. Ama o maç hayatımın unutulmazları arasına girdi. Tam önümde bir grup oturuyordu, bu tribünden olmadıkları o kadar belliydi ki. Maçın başından sonuna kadar, organize, örgütlü bir 'bireysel küfür' silsilesi içindeydiler. Serdar Bilgili'nin ne annesi kaldı, ne küçücük kızı, ne ailesi, ne adamlığı. Belli ki, bu kişileri 'birileri' oraya oturtmuştu, bu adamlar da boşuna oturmadığını ispatlar nitelikteydi, kendilerine yakışanı yaptılar. Serdar Bilgili de kendine yakışanı yapıp istifa etti ve futbol sahnesinden kendi isteğiyle indi.

CSKA Moskova maçının sonrasında Sabiha Gökçen havalimanında olanlar ve dünkü Beşiktaş-Denizlispor maçında yaşananlar, beni 5.5 sene önceki o kabus güne götürdü. O maçın üstüne başkanlık koltuğuna oturanlar, şu an protestolardan nasibini alıyor. Başkan olduğunda ilk olarak taraftara mavi boncuk dağıtanlar, kendi elleriyle bir canavar yarattıklarını gördükçe üzülmüyorlar mıdır? Yıldırım Demirören doğru söylüyor, bu saldırılar Beşiktaş Başkanı'nı hedef alıyor. Ama önceki saldırıların üstüne kurulan bir çatı vardı, o çatının üzerine de kendisi oturmuştu, o zaman taraftar doğruyu biliyordu da, şimdi mi Beşiktaşlılık duruşundan bahsedilir oldu?

Beşiktaş taraftarı yıllardır kendine özgü bir taraftar kitlesi oldu, sosyal mesajlarıyla toplumun sempatisini kazandı, ancak bir yandan da kendi kendini tatmin eden bir taraftar kitlesi oldu çıktı. Kaç kere şahit olmuşumdur, maçı kaybettiğimiz kesinleşince, 'şanımız yürüsün' diyerek daha da çok seslerini yükselttiklerine. Yani o bir türlü gol getirmeyen 'kartal gol gol gol' tezahüratı da sırf şanımızı yürütmek içindir. Bu yüzdendir ki, Beşiktaş deplasman kralıdır, kendi sahasının suskun takımıdır, futbolcular taraftarının önünde bir türlü rahat olamaz. Desteği bir acayip olan taraftarın, kösteği daha da acayip oluyor. Bir yandan atılan yumurtalar, bir yandan ıslıklanan futbolcular, bir yandan rencide edilen yönetim. Ve 5 ay önce kazanılmış çifte kupayı unutturacak düzeyde nankörlük.

Eğer Beşiktaş taraftarıyla şampiyon olduysa, neden 10 senede bir şampiyon oluyor? Bana göre Beşiktaş, taraftarına rağmen şampiyon oluyor, taraftar kötü gidişlerin her zaman başında yaralıyor, takımı baskı altına alıyor, kendine bir ya da birkaç kurban seçiyor. Bu zamanında Youla oldu, Tümer oldu, şimdi de Rüştü, Tabata oluyor. Tıpkı Youla ve Tümer'i gönderdikleri gibi, Rüştü ve Tabata'ya da gücümüz yeter diyorlar. Belki de yanılıyorlar, belki de karşılarına yürekli bir yönetim çıkar kimbilir? Belki de bu futbolcuları harcamalarına engel olacak bir takım kenetlenmesi çıkar ortaya.

Havalimanında yaşananlardan sonra, Beşiktaş taraftarı bu birkaç 'şehir eşkiyası'na gününü gösterir diyordum. Yanılmışım. Yanıldığım için, bunlara şahit olduğum için utanıyorum. Bu sistemin böyle gitmemesi için bir II.Mahmut çıkacak ki seçim kaybetme pahasına bu kitleyi tribünden temizleyecek. Aksi halde taraftar başkan da götürür, teknik direktör de, futbolcu da.

 
Toplam blog
: 55
: 969
Kayıt tarihi
: 15.01.09
 
 

29 yaşındayım. İTÜ Tekstil Mühendisliği mezunuyum. Evliyim. Çocukluğumdan beri futbol gönüllüsüyüm. ..

 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara