- Kategori
- Futbol
Rüştü artık vazgeç bu sevdadan

Beşiktaş için CSKA maçı, bir dönüm noktası olabilirdi. Alınacak bir galibiyet takımı ve Denizli'yi yeniden motive edecek, futbolcuların geçen seneki özgüveni geri gelecek, camia yeniden güzel günler için umutlanacaktı. Beşiktaş böyle bir dönüm noktası için tam da dişine göre bir rakip bulmuştu. CSKA 2. torbada olmasını anlayamadığım bir takım oldu, belki de Beşiktaş'ın çektiği en iyi kura idi, ne kadar güçlü kuvvetli dursa da, inanılmaz bir top kaybı ile oynayan sıradan bir takım görüntüsü verdi maç boyunca. Beşiktaş işte böyle bir takıma karşı bile kaybetti.
Bu sene izlediğim en iyi Beşiktaş'tı CSKA maçındaki Beşiktaş, oyunu domine eden, hiçbir zaman büyük baskı yemeyen, aksine baskı kuran ve hiç olmadığı kadar net pozisyonlar bulan bir Beşiktaş vardı sahada. Ama sahada olmayı hak etmeyen bazı futbolcular sonu hazırladı. Bunların başında kaleci Rüştü geliyor. Rüştü'nün bu ülkeye hizmetlerini yadsıyacak kadar nankör değilim ama Rüştü bu sene Beşiktaş'ın en iyi olduğu maçlarda hiç olmayacak, hiç yenmeyecek goller yiyip Beşiktaş'ın sonunu hazırlıyor. İlk golde şuta ilerde yakalandı, ancak şut çok güzel bir şuttu, kabul etmek gerekir. Ama 2. gol gerçekten affedilir gibi değil, Beşiktaş'ın gol bulmaya çok yakın olduğu bir zamanda böyle bir gol yiyerek resmen takımın altını dinamitledi. Bu sene Rüştü'nün artık bir ders çıkarması gerektiğine inanıyorum, yolun sonu geldi bana göre.
Beşiktaş İbrahim Toraman'ı çok arıyor. Onun yerine oynayan İbrahim Kaş, Toraman'ın tırnağı bile olamaz. Hem Manchester maçında, hem de CSKA maçında sağ kanadımızı koridor yaptı. Attığı tüm taçları rakibe teslim etti. Bu İbrahim Kaş, madem iyiydi niye gitti, madem kötüydü niye geri geldi, anlamış değilim. Hele hele takımında oynamayan bir futbolcuya neredeyse 1 milyon euro gibi bir bonservis bedeli nasıl verilir, açıklanamaz. Resmen bonservis bedeli gibi bir şey, kaldı ki bonservisi o kadar eder ancak. Ama kimler yolmadı ki Beşiktaş'ı, Getafe yolmasın, helal olsun tüm kazık atanlara.
Beşiktaş Cisse'nin yerine aldığı Fink'i Şampiyonlar Ligi'nde oynatmayıp yerine, o pozisyonla hiç alakası olmayan Ekrem Dağ'ı oynatacaksa neden aldı? Tabata'ya 8 milyon euro verip 90 dakika içinde bir dakika şans vermeyecekse, neden aldı? Bu takımı hala artık gücü hemen tükenen Yusuf mu sırtlayacak? Maçın sonunda bakıyoruz, sol kanatta iki sağ ayaklı oyuncu sıkışmış, çıkamıyor, Yusuf ve Serdar Özkan'dan sol açık yaratacaksak, Tello'dan oyun kurucu, burada bir problem var demektir. Bir söz de Nihat'a, Ekrem Dağ'ın bile vurabildiği bir yerden sen vuramıyorsan neden geldin? Nihat'ı aslında bu maçta ilk devre beğendim, ancak bir insanın bu kadar mı basireti bağlanır, anlayamıyorum. Pişmanlığı yüzünden okunuyor, hem Beşiktaş'a hem kendine yazık ediyor. Mustafa Denizli hazır olmadan daha ligin başından beri oynattığı Nihat'a gerçekten yazık etti.
Yine de Mustafa Denizli'ye inancımı koruyorum, bu sene hiç maç kazanamasak da, seneler sonra Beşiktaş'a çifte kupa kazandıran Mustafa Denizli'nin bende kredisi var. Çabuk harcamak ne zaman yaradı ki, bu zaman yarasın?
Son sözüm maçı anlatan İlker Yasin'e. Her spiker bir takım tutar, ancak insan bu kadar da hissettirmez. Maçı o kadar ölü bir şekilde anlattı ki, sanırsın iki yabancı takımın maçını anlatıyor. Golü yemişiz, adam golü atan futbolcunun meziyetlerinden övgüyle bahsediyor. Maçı bir anlatışı var ki, sanki CSKA değil de Barcelona'yı anlatıyor. Şu futbolcuyu Milan istiyormuş, diğeri geleceğin yıldızıymış, adam resmen aşık olmuş CSKAlılara. Hele maç 2-1 iken Beşiktaş 6 maçtır gol atamıyor diye 3 kez tekrar etmesin mi, TV karşısında herkesi kopardı resmen. Kafasında demek ki Beşiktaş bu maçta da gol atamaz demiş, not almış, gol atsa bile notundan vazgeçmemiş. Koskoca Star, İlker Yasin'den daha iyisini bulamıyor mu, yazıklar olsun. Eminim ki sadece ben değil, TV karşısındaki tüm Beşiktaşlılar çıldırmıştır.
Bu sene izlediğim en iyi Beşiktaş'tı CSKA maçındaki Beşiktaş, oyunu domine eden, hiçbir zaman büyük baskı yemeyen, aksine baskı kuran ve hiç olmadığı kadar net pozisyonlar bulan bir Beşiktaş vardı sahada. Ama sahada olmayı hak etmeyen bazı futbolcular sonu hazırladı. Bunların başında kaleci Rüştü geliyor. Rüştü'nün bu ülkeye hizmetlerini yadsıyacak kadar nankör değilim ama Rüştü bu sene Beşiktaş'ın en iyi olduğu maçlarda hiç olmayacak, hiç yenmeyecek goller yiyip Beşiktaş'ın sonunu hazırlıyor. İlk golde şuta ilerde yakalandı, ancak şut çok güzel bir şuttu, kabul etmek gerekir. Ama 2. gol gerçekten affedilir gibi değil, Beşiktaş'ın gol bulmaya çok yakın olduğu bir zamanda böyle bir gol yiyerek resmen takımın altını dinamitledi. Bu sene Rüştü'nün artık bir ders çıkarması gerektiğine inanıyorum, yolun sonu geldi bana göre.
Beşiktaş İbrahim Toraman'ı çok arıyor. Onun yerine oynayan İbrahim Kaş, Toraman'ın tırnağı bile olamaz. Hem Manchester maçında, hem de CSKA maçında sağ kanadımızı koridor yaptı. Attığı tüm taçları rakibe teslim etti. Bu İbrahim Kaş, madem iyiydi niye gitti, madem kötüydü niye geri geldi, anlamış değilim. Hele hele takımında oynamayan bir futbolcuya neredeyse 1 milyon euro gibi bir bonservis bedeli nasıl verilir, açıklanamaz. Resmen bonservis bedeli gibi bir şey, kaldı ki bonservisi o kadar eder ancak. Ama kimler yolmadı ki Beşiktaş'ı, Getafe yolmasın, helal olsun tüm kazık atanlara.
Beşiktaş Cisse'nin yerine aldığı Fink'i Şampiyonlar Ligi'nde oynatmayıp yerine, o pozisyonla hiç alakası olmayan Ekrem Dağ'ı oynatacaksa neden aldı? Tabata'ya 8 milyon euro verip 90 dakika içinde bir dakika şans vermeyecekse, neden aldı? Bu takımı hala artık gücü hemen tükenen Yusuf mu sırtlayacak? Maçın sonunda bakıyoruz, sol kanatta iki sağ ayaklı oyuncu sıkışmış, çıkamıyor, Yusuf ve Serdar Özkan'dan sol açık yaratacaksak, Tello'dan oyun kurucu, burada bir problem var demektir. Bir söz de Nihat'a, Ekrem Dağ'ın bile vurabildiği bir yerden sen vuramıyorsan neden geldin? Nihat'ı aslında bu maçta ilk devre beğendim, ancak bir insanın bu kadar mı basireti bağlanır, anlayamıyorum. Pişmanlığı yüzünden okunuyor, hem Beşiktaş'a hem kendine yazık ediyor. Mustafa Denizli hazır olmadan daha ligin başından beri oynattığı Nihat'a gerçekten yazık etti.
Yine de Mustafa Denizli'ye inancımı koruyorum, bu sene hiç maç kazanamasak da, seneler sonra Beşiktaş'a çifte kupa kazandıran Mustafa Denizli'nin bende kredisi var. Çabuk harcamak ne zaman yaradı ki, bu zaman yarasın?
Son sözüm maçı anlatan İlker Yasin'e. Her spiker bir takım tutar, ancak insan bu kadar da hissettirmez. Maçı o kadar ölü bir şekilde anlattı ki, sanırsın iki yabancı takımın maçını anlatıyor. Golü yemişiz, adam golü atan futbolcunun meziyetlerinden övgüyle bahsediyor. Maçı bir anlatışı var ki, sanki CSKA değil de Barcelona'yı anlatıyor. Şu futbolcuyu Milan istiyormuş, diğeri geleceğin yıldızıymış, adam resmen aşık olmuş CSKAlılara. Hele maç 2-1 iken Beşiktaş 6 maçtır gol atamıyor diye 3 kez tekrar etmesin mi, TV karşısında herkesi kopardı resmen. Kafasında demek ki Beşiktaş bu maçta da gol atamaz demiş, not almış, gol atsa bile notundan vazgeçmemiş. Koskoca Star, İlker Yasin'den daha iyisini bulamıyor mu, yazıklar olsun. Eminim ki sadece ben değil, TV karşısındaki tüm Beşiktaşlılar çıldırmıştır.