Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Eylül '08

 
Kategori
Mizah
 

Ne Münasebet Efendim; Burnunu Kapatıp Altına Yapacaksın!

Ne Münasebet Efendim; Burnunu Kapatıp Altına Yapacaksın!
 

www.thewallpapers.us/data/media/211/istanbul_-_Galata_Bridge.jpg


"İyi güzelde başkanım! İnsanlar dibek taşı gibidir, yukarıdan atar aşağıdan çıkarırlar! Oy verene bir wc anahtarı veriyorum deseniz; balıkçılardan götürürsünüz işi zaten. Geri kalan ya ermiş ya delirmiş"

Biliyorsunuz dostlar,balıkçılık mevsimi başladı;

Üç arkadaş balık tutmak için gül gibi rahatımızı bozarak kalkıp K.çekmeceden iki vesait ile Eminönü’ne geldik. Biraz yürüdükten sonra saat 24.00 gibi Galata köprüsü üstünde birçok vatandaş gibi bizde yerimizi aldık.

Oltalarımızı çıkarıp dip takımlarını karides ile yemleyip suya yatırdık ve beklemeye başladık. Malum ramazan ayı yanımızda suyumuzu yiyeceğimizi getirdik. Ama yinede köprü üzerinde satılan sağlıksız yiyeceklerden almak zorunda kaldık! Ne etinden yapıldığı belli olmayan köfteler arkadaşlarımın midesinde kazan kaldırdı!

Allahtan ben yanımda biraz poğaça filan getirmiştim. Saatler ilerlerken sahur vakti geldiğinde arkadaşlarım İETT otobüs durağında açık olan bir büfeye kayıntı yapmaya gittiler. Ben de bu arada yanımda getirdiğim yiyeceklerimi yedim. Ayıptır söylemesi 46 YTL lik 100 gram meşhur Kayseri pastırması ve el emeği göz nuru sekiz on adet peynirli ev poğaçası.

Pastırmanın çemeni biraz kalın ve acılı olunca, fazladan, ellerimi yıkamak için getirdiğim suyu bile içtim! (Akşamdan beri 5 litre) Sabah ezanına yakın ben arkadaşlarıma oltalarımı emanet edip yeni camiye hacetimi görmek ve sabah namazımı kılmak için izin istedim. Yolda yürümüyor adeta tekerleniyordum. ( Nasıl ama namaz kıldığımı belirttim kulakları çınlasın Sivyus gibi!)

Yani yanlışlıkla biri palamut çapari iğnesini bana taksa sibobu yerinden fırlamış kamyon lastiğinden çıkan ses gibi Tıssssssss deyin küçüleceğim. Camiin etrafında 360 derece bir tur attım çeşme çok! Ama tuvalet yok! Uykulu gözlerle gelen bir vatandaşa tuvaletin yerini sordum. Bana bahçenin içinde olduğunu, fakat açık olmayabileceğini söyledi. Duymak istemediğim en son kelimeyi söyledi arkadaş, olsun! Malum bu psikolojik bir olay. Tuvalete yaklaştığınızda, çiş tutma sıkıntısı daha çok artıyor.

Kenar köşe tuvalet ararken, karanlık ağaç dipleri gözüme çok cazip görünüyordu! Aniden karanlığın içinden önümde beliren, Kızılderili kabile reisi hatunlarına benzeyen, erenlere karışmış kendi kendine konuşan yarı deli yarı peri kadından aklım çıktı! Kedi gibi üç basamak birden fırlayarak yan yan uzarken elimle üst dişlerimi sıkı sıkı geriye iteleyerek; “Lâ havle velâ kuvvete illa billâh-il-aliyyilazim” diyerek ve karanlıklardan ürkerek tuvalet aramaya gittim.

Amanın birde ne göreyim! Tuvalet kapalı. Namazdan niyazdan vazgeçtim, nerdeyse altıma yapacağım! Önce geniş bir saksı gözüme kestirdim, sonra çarpılırım korkusuyla "dur hele biraz daha soluğumu tutayım" dedim.

Aklıma; şu baharatçıların arkasında ki “Rüstem paşa” cami tuvaleti geldi. Daha önce bir kez gelmiştim oraya. Yok, efendim paçaları bağlayıp salacağım ama sonra Eminönü’nden eve nasıl gideceğim?

İki ay önce arabamı çalmamış olsalardı! Atlar Sultanahmet’e gider, orada açık bir tuvalet bulabilirdim. Bulamasam bile en fazla arabamın içine ederdim ne olmuş yani? Araba benim değil mi?

Ikınıp sıkınarak diğer camiye doğru yürümeye başladım. Fakat sıkıntım çok fazla. Nazar değmesin ne zengin bir ülkeyiz biz yahu! Her yer ışıl ışıl ve kamera dolu; Dayanacak gücüm kalmadı yağmur donuma çiselemeye başladı! Yok, biraz etraf bahçe gibi karanlık olsa; hemen bir köşede sağanak yağış moduna geçeceğim. İşin içinde bütün dünyaya rezil olmak var kardeşim riske giremiyorum korkudan. Yok, hani “su uyur düşman uyumaz!” derler ya.

Bu şartlarda paçaya salmak daha mantıklı yalandan denize düştüm der ıslaklığın gerçek nedenini örtbas etmiş olurdum. Fakat akşamdan beri beş litre su içmişim daha kaç kere denize düşmem gerekecek? Ya boğulursam tövbe tövbe şeytan alsın ağzımdan buşta, puştha, puşta, buhuşa neydi üleyn bu adamın adı? Tansu hanımı da geçtik vallahi, götürsün işte kardeşim sem amcaya yihhu:)).

İşin ucunda sakarlık damgası yemek veya zatürree olmakta var. Bir yandan pavurya moduna geçiş yaparak gidiyorum diğer yandan dua ediyorum! Tam bu arada aklıma (bk aklına geldi bal gibi arayıp buldun işte) “Şeyda Günaydın”ın yazdığı bir fıkra geldi küçük bir şey:)). Bu arada biri bir şey mi dedi?

Mucize:

Günün birinde üç adam ormanda yürürlerken karşılarına büyük ve vahşi bir nehir çıktı. Ama nehrin karşı kıyısına mutlaka geçmeleri gerekiyordu. Peki, bunu nasıl başaracaklardı? Birinci adam, dizlerinin üstüne çöktü ve tanrıya dua etti: “Tanrım, lütfen nehrin karşı kıyısına geçebilmem için bana güç ver!” Tanrı ona uzun kollar ve güçlü bacaklar verdi. Böylece nehrin karşı kıyısına geçebildi. Ancak bunun için 2 saat boyunca dalgalarla boğuştu ve 3–4 kez boğulma tehlikesi geçirdi. Ama başarmıştı!

Bunu gören ikinci adam da tanrıya dua etti: “Tanrım lütfen nehrin karşı kıyısına geçebilmem için bana güç ve gerekli aracı ver!” Tanrı ona bir tekne verdi ve o da nehrin karşı kıyısına geçmeyi başardı. Ancak birkaç kez teknenin alabora olma tehlikesiyle karşılaştı.

Tüm bu olan bitenleri izleyen üçüncü adam, dizlerinin üstüne çöktü ve tanrıya yalvardı: “Tanrım, lütfen nehrin karşı kıyısına geçebilmem için bana güç, araç ve zekâyı ver!” Tanrı adamı bir kadına dönüştürdü... Kadın haritaya baktı. Nehrin biraz yukarısına doğru yürüdü ve köprüden karşıya geçti… Teşekkürler Şeyda bacım.

Bu vaziyette edilen duadan martıya veya kargaya dönüşme riski de vardı. Karga olmaya talip çok olduğundan ve ceviz kırmaya çalışmaktansa martı olup balık yakalamak daha iyi olurdu! İllaki balık duydun mu Harun kardeşim.:))

Gözlerime inanamıyorum son dönemeç ve ben halen çiseleme modundayım!

Tanrım; olamaz! Bu tuvaletlerde kapalı yahu bu nasıl iş? Galata köprübaşı tuvaletlerinde üç asma kilit takılı, hem de en pahalısından, sanırsın merkez bankası! Yeni cami bahçe tuvaleti ise bırakın kilitleri, Gazi mahallesinde kurulan barikatlar gibi tuvaletin önü yığılı. Rüstem paşa camiinde Osmanlı kilidi!
Yahu sevgili Belediye Başkanım buralar da Bizans’ın hazineleri mi var? Yoksa Sultan Süleyman’ın hazineleri mi saklı?

Bakınız 180 nin ci sayfaya pardon başkanım yanlış oldu “Şu çılgın Türkler” kitabı ile karıştırdım.

Fen işleri müd. Üçüncü bölüm:
Müdürlüğün hizmet ve görevleri.
Madde 8
f) Şıkkında "tuvalet" diyor. Bu şıkkı atlayan proje müdürünüz ile bir akşam Ramazan ayı bitmeden Galata köprüsünde balık tutmak istiyorum!

Bakalım beyefendi sıkışınca ne halt edecek? Eminönü’yü çiş kokusu sarmış siz halen ramazan şenlikleri iftar çadırları vs.

İyi güzelde başkanım insanlar dibek taşı gibidir, yukarıdan atar aşağıdan çıkarırlar! Yok, hani oy verene bir wc anahtarı veriyorum deseniz; balıkçılardan kaput götürürsün işi zaten geri kalan ya ermiş, ya delirmiş. Ne varsa bizde var ama siz bunun farkında değilsiniz! Galata’yı yedi tepenin birinden seyretmekle olmuyor.

Bak Pötürge’li hemşerim, laf aramızda ben yabancı değilim hani sizin şu mutemet Kemal Bey benim yakın dostumdur. Bana bir wc anahtarı ayarlayın neee olur Başkanım. Çok sıkıntı çekiyoruz çok.

Neyse şaka bir yana;
Geçen yıl turistler Sultanahmet’te çiçeklere işiyor diye ortalığı kaldırmıştık değil mi?

Şimdi adamlardan çoook özür diliyorum çok. Ne yapacaklardı gece olunca tuvalet bekçilerimiz evlerinde keyif çatarken biz acemi birliğindeki eski Kırıkkale tüfekleri gibi bacaklarımızı çapraz tutuyoruz. Sırf donları doldurmamak için. Tabi ki adamlar çimlere işeyecek! Dua edelim de başka yerimize işememiş bira fıçısı Hans’lar.

Size ne yaptığımı söyleyeyim mi başkanım! O dar ve karanlık yoldan içeri girdim ve... Sağanak yağmur ile fırtına modunda serbest atışa geçtim.

Yarı Leman Sam, yarı benden...

Marmara’dan esen yeller tez gelir
Etekleri yere değmez kız gelir
Balıkçılara dünya işi vız gelir
Martı uyur, karga uyumaz
Kim bilir içinden ne fesatlık gelir!

Arz ve talep üzerine devamı yazılacaktır işin içinde palamut var!
Allah inandırsın bir palamut çektim… Aaa ikinci bölüme geçmişim iyi sahurlar efendim
Sevgiler saygılar.

M. Talip Girgin
Tüm yazdıklarım!

 
Toplam blog
: 438
: 826
Kayıt tarihi
: 07.01.07
 
 

Milliyet Blog'a hangi vesile ile kayıt olduğumu doğrusu hatırlamıyorum!  Bende birçoğunuz gibi ya..