- Kategori
- Dünya
Ne mutlu Araplar'a bahar geldi

Bütün Ortadoğu ve Kuzey Afrika' ya bahar geliyor, ne mutlu. Dünya da demokrasi ve özgürlüğün ulaşmadığı çok az yer kaldı. Herhalde on sene içerisinde bütün dünya da toplum olma bilinci, insan hakları, gelir dağılımında ki denge ve bireysel özgürlükler konusunda inanılmaz adımlar atmış olacağız. Tanrı Amerika' yı, İngiltere' yi ve bunlara yandaşlık eden tüm emperyalistleri korusun.
Aslında Tanrı bizi emperyalistlerden korusun demem gerekir. 2008 dünya ekonomik krizinden sonra Amerika önde olmak üzere İngiltere, Almanya, Fransa ve benzerleri kendilerine kaynak yaratmak adına önceden yapılmış planlarını takvim öncesine alarak hızla uygulamaya koydular. Kuzey Afrika' da ve Ortadoğu' da özgürlük ve demokrasi hareketi diye nitelendirdikleri, aslında çirkin emellerine kılıf uydurdukları, zorbalıklara ve işgallere başladılar. 18 Aralık 2010' da Tunus' ta başlayan hareket kısa zamanda tüm Arap Ülkeleri' nde yayıldı. Hareketin Tunus' tan sonraki ilk duraklarından biri de Mısır' dı. Mısır' da isyancılara para, silah ve her türlü yardım yapılarak neye hizmet ettiklerini bilmeden kendi ülkelerinin tarihini sonsuza dek değiştirme imkanı sunuldu. Araplar da toplum olma bilinci her dönemde zayıf olduğu için halk kolayca kutuplaşıp, birbirleriyle çatıştırılabilirdi ve bu emperyalistlerin elini kuvvetlendiren ve mevcut düzenin yıkılmasında rol oynayacak en büyük unsurdu.
Amerika gibi bir ülkeden dost olmayacağını Irak' ta göremeyen isyancılar günahlarıyla, sevaplarıyla Mısır' ı yıllarca istikrar içerisinde yönetmiş Hüsnü Mübarek' i zor da olsa yakalayıp infaz ettiler. Şimdi Mısır' da isyancıların elinde olan bir yönetim ve sürekli patlayan bombalar, çatışmalar, çeteler arasında çıkar kavgaları söz konusu. Akıllara şu sorular gelebilir. Bu ülkeler de insan hakları ihlalleri yok muydu? Bu ülkeler diktatörler tarafından yönetilmiyor muydu? Ekonomik sorunlar yüzünden halk sıkıntı içerisinde yaşıyor muydu? Bunların hepsi bu ülkelerin problemleriydi evet, ama, günümüzde bu tarz sıkıntıların yaşanmadığı bir ülke göremiyorum. Amerikasın dan, Avrupası na her yerde insan hakları ihlalleri ve gelir dağılımında ciddi eşitsizlikler var, sadece onlar bunları saklamayı çok iyi becerebiliyorlar. Wall Street ayaklanmalarını düşünün, Amerikan Polisi' nin halka ne kadar kötü davrandığını tv lerde, internette izledik, İngiltere' de çıkan zenci ayaklanması ve yağmasında iki gün içerisinde insanlara nasıl cezalar verildiğini ve o ayaklanmanın polis tarafından bir gencin vurulması sebebiyle çıktığını gördük. Özgürlük ve demokrasi hareketinin Arap Ülkeleri nden önce bu ülkelere gelmesinden yanayım, halkını uyuşturan, aptallaştıran, Iphone' a, Ipad' a, bilgisayarlara bağımlı yapan makinalar haline getirmiş, köle ticaretini modernleştiren ve dünya insanlarını sürekli borçlandıran, borçlandırdıkça daha fazla çalıştıran, strese ve bunalıma iten, dünyanın dengeleri ile oynayan bu ülkelere gelmesinden yanayım.
Sayelerinde dünya çekilmez biryer haline geldi. Son olarak Kaddafi' ye yapılanları dehşet içerisinde izledim. 42 yıldır o ülkenin başkanlığını yapan yaşı yetmişi geçmiş bir adam sokaklarda, belki de birkaç ay öncesine kadar yandaşı olan adamların yumruk ve tekme darbelerine maruz kalıyor. Bu görüntülerin altında yatan psikolojik ideal aslında "bakın Amerika' ya kafa tutarsan bu durumlara düşersin" i insanların kafalarına kazımaktır. Kaddafi vasiyetinde belirttiği gibi kendisine ve ailesine yönetimi bırakması için sunulan dünyanın herhangi bir yerinde güven içerisinde yaşama, parasal destek imkanlarını red etmiş ve ülkesi adına savaşmayı seçmiştir. Sonucun böyle olacağını o da bilmesine rağmen. Olaylar bize aktarıldığı ya da izletildiği gibi değildir, bu emperyalistlerin yaptıklarına kılıf uydurmak için düzenlediği iğrenç bir tezgahtır ve ne yazık ki hepimiz bu tuzağa düşmekteyiz. Kaddafi' nin ülkesinde eğitimi bizzat desteklediğini ve yurt dışında okumak, dil eğitimi almak isteyen gençlerin tüm konaklama, okul ve harçlık masraflarını karşıladığını Londra' da sınıf arkadaşım olan bir Libyalı dan detaylı bir biçimde öğrendim. Libya' da elektrik, su, doğalgaz, eğitim ve sağlığın bedava olduğunu, işsizlik maaşının ölene kadar ödendiğini, ev almak isteyen insanlara faizsiz kredi verildiğini biliyormuydunuz. Bu imkanların hangisi ülkemizde mevcut lütfen birisi bana açıklasın. Libya' da eğer bir gelişmemişlik ve çağın gerisinde kalma durumu var ise bu birazda Libya' yı oluşturan halkın tarihten gelen hasletleriyle de alakalıdır ve bu tamamen Libya' nın kendi iç meselesidir. Kaddafi suçlu ise devrimi kendi içinde halk yapmalıydı ve yargılamanın ardından cezası neyse verilmeliydi. Doğru olan buydu.
Şimdi sıra Suriye' de, aslında olduğundan çok daha fazla gibi gösterilen isyanlara, tv ler de pompalanan Beşar Essad çocuk, kadın demeden sivil halkı katlediyor yalanları da eklenince tüm dünyanın gözü bu sefer de Suriye' ye döndü. BOP' un gerçekleşebilmesi için Suriye' nin de kendi içerisinde küçük etnik bölgelere ayrılması ve daha sonrasında kurulacak kukla bir yönetimle idareyi tamamen emperyalistlere bırakması gerekiyor. Etnik yapılar ayrı ayrı kışkırtılıp mevcut yönetime isyan bayrağı açtırılıyor. Emperyalistlerin desteklediği isyancıların yaptığı katliamlar dünya televizyonlarında Beşar Essad' ın kuvvetleri tarafından yapılıyormuş gibi bir propaganda silahı olarak kullanılıyor. Geçen gün Cüneyt Özdemir' in Şam' da çektiği programı izledim. Suriye halkı barlar da, cafeler de son derece keyif içerisin de eğlenmekteler. Kadın erkek tango dersleri alanlarmı dersiniz, gece kulübünde dans eden çiftler mi dersiniz, hava da uçuşan kadehler falan. Hani Beşar Essad baskıcıydı, hani Suriye' de özgürlükler kısıtlanıyordu, ben böyle birşey görmedim. Hatta mikrofonların uzatıldığı halk Türkiye' nin Suriye' ye takındığı tutumdan ötürü son derece şikayetçi, kardeşin kardeşe bunu yapamayacağını söylüyorlar. "One minute" olayından sonra çocuklarına Recep Tayyip ismini veren aileler bugün mahkemelere başvurup isim değişikliği yapıyorlar.
Türkiye' nin Arap Baharı' nda takındığı tavrın son derece sakıncalı olduğunu düşünüyorum. Amerika ve yandaşlarına tamamen biyad eden ve onların istek ve arzuları doğrultusunda geliştirilmiş bir dış politika olduğunu ayrıca tarihsel birliğimiz ve daha düne kadar dostumuz olan bu ülkeleri kendimize düşman etmenin son derece büyük tarihi bir hata olacağı konusunda kalemimin ulaştığı herkesi uyarmak istiyorum. Amerika, Irak' ta düştüğü yanlışa Suriye' de düşmeyecektir ve şuan da Suriye ile Türkiye' nin arasını gererek bir savaş ortamı hazırlama planı içerisindedir. Bir nevi bizi maşa olarak kullanıp bölge deki emellerini gerçekleştirmiş olacaktır. Arap Baharı' nda Türkiye' nin abi olarak kullanılacağı daha Davos Zirvesi' nden belliydi. Biz kendi içimizde ki etnik çatışmayı, terörü, gelir dağılımın daki adaletsizliği henüz bitirememişken bu gibi bizi ilgilendirmeyen konular da piyon görevi üstlenmek ve komşularımızla aramızın bozulması bu ülkenin hayrına değildir.
Ülkeyi yöneten politikacıları, siyasetçileri ve hükümeti aklı selime davet ediyorum
Birkan Altunyollar