Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Aralık '10

 
Kategori
Güncel
 

Ne Olacak Bu Gençlerin Hali?

Ne Olacak Bu Gençlerin Hali?
 

Ah bu gençler


Aristo ak sakallı bir bilgedir. Birkaç kişi gençleri şikayete gelir.

-“No’lacak bu gençlerin hali?”

Aristo:

-“Siz gençken babalarınız da gelip bana “No’lacak bu gençlerin hali?” diye sormuşlardı”, der.

Günümüz gençlerini eleştiren yaşlı ve orta yaşlılar, dönüp kendi gençliklerine bir baksınlar lütfen.

Bu ülkede 68 kuşağı (sebebi ayrıca tartışılır) anarşinin fitilini ateşleyen kuşaktır. Bu kuşağı takiben yetmişli yılları düşünün. Şimdi 68 kuşağı yaşlı, yetmişler kuşağı orta yaşlılardır.

Bugünün gençliği, o günle kıyaslandığında sütten çıkma ak kaşıktır.

Gençlik insan yaşamında bir süreçtir. Adı üzerinde, gençler “deli kanlı”dır, enerji doludur, idealisttir; ama hayat tecrübeleri yoktur, çoğu zaman kendilerini ifade etmenin bir yolunu bulamazlar. Bazen kendilerini ifade etmek için dolambaçlı yollara saparlar. Tam bu noktada “sorun” olurlar.

Bazen iyi ve kötü siyah ve beyaz kadar net değildir. İnsanoğlu, iyi ve kötüyü gençlik yıllarında deneme-yanılma yoluyla öğrenir. Bu sırada bir çok hatalar da yapar. Bu süreçten kaçış yoktur.

Aslında sorun olan gençlik değildir. Sorun, gençlik sürecinin, yetkin ve yetişkin kişiler ve kurumlar tarafından iyi yönetilememesidir.

Kimdir bu kişi ve kurumlar? Aile, okul, sosyal çevre, siyasiler, sendikalar, sivil toplum kuruluşları, emniyet; yani gençlere etkisi olan tün kurum ve kuruluşlar.

Herkeste olması gereken aidiyet duygusu, birşey olma duygusunun önüne geçen insanlarda mantalite zaafiyeti yaratıyor ve bu insanlar birey olarak değil de, ait olduğu grubun veya örgütün gözüyle dünyaya bakıyor. Çünkü, grup ve örgütlere ait olan kişiler artık birey değildir. (Aşırı dini örgütler ve terör örgütleri bunun en güzel örnekleridir. Bu tür örgütlerde insanların kendi iradeleriyle hareket etmeleri çoğu zaman mümkün olmaz.)

“Fikri hür, vijdanı hür, irfanı hür” nesiller, yani birey, yani kendi iradesiyle hareket eden, karar veren insanlar yetiştiremediğimiz sürece gençler sonu -ci, -ci’yle biten ideolejilerle kendilerini ifade edecekler ve tüm iyi niyet ve idealistliklerine rağmen birileri tarafından kullanılacak ve “sorun” olmaya devam edeceklerdir.

Dün İçişleri Bakanı Beşir Atalayın, son gençlik olayları üzerine olan açıklamalarını okudum. “70’li yıllara mı dönüyoruz?” diye düşünmekten kendimi alamadım. Merak eden arkadaşlar için link:

http://www.internethaber.com/bakan-atalaydan-sasirtan-tespit-315848h.htm#ixzz18fIeZRH7

Eğer gerçek İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın söylediği gibiyse “Bu öğrenciler bir yerlerden yönlendiriliyor mu acaba?” sorusu akla geliyor. Bir şehirden başka bir şehre eğitim için gelen bi grup öğrenci, bir gün İstanbul’da, diğer gün Ankara’da, başka bir gün Samsun’da olay çıkartıyorsa bunda bir bit yeniği yok mu sizce?

Ülkede birçok illegal örgütlerin varlığı bilinirken, öğrenci olaylarını o örgütlerden ayrı düşünmek biraz safdillik olmaz mı?

Sorunun, polis-öğrenci çatışmasının ötesinde aramnası gerektiğini düşünüyorum. 70’li yıllarda beş bin gencini toprağa veren Türkiye’nin bu konuda zaten sabıkası var. Tecrübesi de var tabii. Elbette polisin uyguladığı aşırı gücü onaylamak mümkün değil, televizyonlarda, gazetelerde gördüklerimiz hoş manzaralar değil. Polisin bu sert hareketi, onlardaki birey duygusunu daha çok zedeler ve aidiyet duygusunu daha da pekiştirirse olayların daha ileri safhalara taşınmasınına hizmet eder.

Yönetimin işi, öğrencilerin ve tüm gençlerin coşkusunun; karanlık güçler tarafından çirkin amaçları için kullanılmasını önlemektir.

Eminim ki, bugünün haşarı ve uçarı gençleri elli yıl sonra ak sakallı birer dede olduklarında torunları için aynı soruyu soracaklar:

-“No’lacak bu gençlerin hali?”

Herkesin yeni yılını kutluyorum.

 
Toplam blog
: 30
: 733
Kayıt tarihi
: 11.09.10
 
 

1959 Nevşehir/Ürgüp doğumluyum. 1980 Eskişehir Eğitim Enstitüsü mezunuyum. Türkiye'nin çeşitli yerl..