- Kategori
- Sosyoloji
Neden göç etmiyoruz?
DELAL DARA KILINÇ
Dünyada cenneti andıran yerler, ülkeler, şehirler var. Artık biliyoruz, görüyoruz. Eskiden, teknoloji yokken hayatımız; gördüklerimiz, duyduklarımız, hayal ettiklerimizden ibaret iken, şimdi artık teknoloji sayesinde tanıyoruz dünyanın her bir tarafını ve biliyoruz ki yeryüzünde cenneti andıran yerler var.
Ama, bir kısmımız hariç tabii, göç etmiyoruz, terk etmiyoruz doğduğumuz diyarları. Ya da bir süre ayrı kalsak da geri dönüyoruz. Hepimiz, bir kez dahi olsa, yaşadığımız şehrin dışına çıkmışızdır. Ve hepimiz, bütün olumsuzluklarına rağmen, yaşadığımız kentler için; “Yok ya, ben memleketimden başka bir yerde yaşayamam”, “İkinci gün bunaldım, memleketimi özledim valla…” gibi şeyler söylemişizdir.
Nedir bizi toprağımıza bağlayan bu duygu ve onun kökenleri acaba? “O” toprakta ve “O” topraktan olmuş olmamız mı? Hayatımız denen filmin kocaman stüdyosu olması mı memleketimizin? Çaresizlik mi, mecburiyet mi? Ait olma duygusu mu? Tanıdıklık, tanışıklık, biliyor olma, biliniyor olma gibi duyguların oluşturduğu o mutlak “güven ve güvenlik” duygusu mu? Damaklarımızdaki tadı mı suyunun, sofrasının? Anılar mı; her biri memleketimizin değişik köşelerine serpiştirilmiş?
Sebep çok belki. Hatta belli ki çok. Çok şey var bizi köyümüze, kasabamıza, memleketimize bağlayan. Ne kadar öteye gitsek, o kadar istekle geriye çağıran.
Öyle olmasa, en ücra köşelerdeki dağların tepesinde; su yok, yol yok bir haldeki yerleşim birimlerinde isteyerek, inatla yaşamaya devam eden insanlar olur muydu?
D. Dara KILINÇ