Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Temmuz '09

 
Kategori
Psikoloji
 

Neden iflas ederler?

Neden iflas ederler?
 

Ellerimizde paketler, poşetler, alışverişten dönüyorduk. Eski dükkanımıza yaklaştığımızda gördüğümüz kalabalık, yüreğimizi hoplattı. Galiba trafik kazası olmuştu. Merak had safhada. İyice yaklaştık. Fakat hayır, görünürde kazayı andıran herhangi bir belirti yoktu.

İyice yaklaştık, anlamaya çalıştık. Eski komşumuz İsmail Beyin dükkanı, giren çıkan kişiler, bazılar tanıdık, bazıları yabancı. Kapıda resmi bir araba. Kenarda bekleşen tanıdıkların fısıltılarından, İsmail Beyin iflas ettiğini, içerde haciz memurlarının mal tespiti yaptıklarını öğreniyoruz.

Tarifi imkansız bir üzüntü kaplıyor içimi. 13 yıldır tanıdığımız İsmail. Önceleri çıraktı orada. Zamanla işi öğrenmiş, yaşlı patronuna kendini sevdirmiş daha sonraları da temsili bir fiyatla devralıp, oranın patronu olmuştu. Askere gidişini, evlenişini dün gibi hatırlıyorum. Ah İsmail ah. Abla derdi de başka bir şey demezdi.

Eski hukukumuza dayanarak yaklaştım, ve bir cesaretle içeriye girerken işlerini tamamlayan memurlar da asık suratlarıyla ve gayet ciddi dükkanı terk ediyorlardı.

İsmail, (patron olduktan sonra İsmail Bey diyorduk) bir kenardaki sandalyeye çökmüş, elleriyle yüzünü kapatmış, arada parmaklarıyla saçlarını karıştırıyordu. Beni görünce:

-Ah abla, bittim, mahvoldum, bittim ben diyordu. Yanında karısı ne yapacağını bilmez bir şekilde üzüntüsünü, sessizliği ile birleştirmiş, hayalet görünümündeydi. Hem eşine, hem de kendisine bakarak:

-Nasıl oldu? diye sordum. Biz o dükkanı sattıktan sonraki durumu bilmiyordum. 4-5 sene evvel altın çağını yaşıyordu.

-Oldu işte, nasıl oldu anlayamadık.

Bu cevap tatmin etmiyordu. İşin aslı ne olabilirdi?

İçeriye başka bayan arkadaşlar, komşular da geldiler, geçmiş olsun diyorlar. İsmail hava almak için dışarıya çıkıyor. İşte o zaman öğreniyorum ki bizim İsmail bol kazanıyorum diye gece hayatına dalmış. Olura olmaza veresiye vermiş, işini de fazlaca takip etmemiş.

Anladım. Ne yapılabilirdi? Mutlaka yapılacak bir şeyler olmalıydı. O dükkan ekmek kapısıydı, o dükkan rızık kapısıydı. Şimdi bu aile ne yapardı, ne ile geçinirlerdi? Üstelik okula giden iki küçük çocuğu da varken...

İsmail ürkek adımlarla yavaş yavaş geri geldi. Ağlamamak için kendini zor tutuyordu. Yeni baştan:

-Yarın gelip alacaklar, yed-i emine teslim edecekler. Hiçbir şeyim kalmadı abla. Dedikten sonra makaraları koyverdi, öyle bir ağlıyordu ki, içim parçalandı. Zaten erkeklerin ağlamalarına dayanamam, Allah ağlatmasın. Şimdi ablalık görevim başlıyordu:

- Bak İsmail, hiçbir şeyim kalmadı derken, kendine haksızlık ediyorsun. Nelerin var, nelerin var da sen farkında değilsin. Bir kere gençliğin var, sağlığın var, eşin çocukların var. Bunlara sahip olduğunu hatırla, şükret. Bu bir tökezlemedir. Bundan mutlaka aldığın ve alacağın dersler vardır. Doğru mu?

- Doğru abla, hatalarımı ben biliyorum.

-O zaman o hatalarını tekrarlamadan yeniden, sıfırdan başlayabilirsin. Düşünce bile yerden bir avuç toprakla kalkacaksın demiş atalarımız. Sen de işi biliyorsun, tecrübe de kazandın. Sağsın, sağlamsın, eşin de yardımcı olur. Arabayı kaydetmedilerse, satarsın diyecek oldum, listede imiş. Ondan fayda yok.

-Memlekette bir arsa almıştık, onu satarsak...

-Ne güzel bak, öncelikle moralini hiç bozma, elindeki sahip olduğun değerlerin kıymetini bil, bir sürü kişide sendekiler yok, parası var, sağlığı yok, parası var, yaşlı, parası var yuvası dağılmış.

Epeyce teskin olmuştu. Hanımı da hafiften gülümsemeye başlamıştı. Kendimi alamadım:

-Allah aşkına veresiye verme. En küçük malın 25.- liradan başlıyor. (Küçük ev aletleri satışı)

-Tamam, dersimi aldım diye söz verişiyle içime su serpilmişti.

Oradan ayrıldığımda içimde biraz hüzün, biraz huzur, biraz da endişelerle karışık duygular vardı. Bir zaman o caddeden geçmedim, geçemedim.

&&&&&

Üç ay sonra ne yaptılar, durum nedir? Ah bizdeki merak duyguları!.. Ne gördüm biliyor musunuz? Yeni bir dekorasyonla dükkan faaliyette. Tabela farklı. "hayırlı olsun" dedim, ayaküstü, bir kolonya ikram ettiler. Yeni işyerini hanımın üzerine yapmışlar.

-"Patron hanım" dedi İsmail, gülümsedim.

-Kadın-erkek farkı mı kaldı İsmail ? Dedim. Başarılar dileyip oradan ayrılırken, onlara çaktırmadan, ara sıra teftişe gitmeye kendi kendime söz verdim. Temiz bir aileydiler, kurulu bir düzenleri vardı. Çocukları vardı. Herşeyleri vardı da akrabaları, dertleşecek, danışacak bir büyükleri yoktu.

Şimdi o da var. Ben, yani Gül Ablaları var.

Bu olayı iki sene evvel yaşadım, halen herşey tıkırında. Ben de çok ama çok çok mutluyum.

Siz de daima sağlıklı, başarılı ve mutlu kalın...

Gül Alkan

 
Toplam blog
: 344
: 1671
Kayıt tarihi
: 09.04.09
 
 

Özel bir finans kuruluşundan emekliyim. Hayatın her aşamasını acısıyla tatlısıyla yaşamış biri ol..