- Kategori
- Gündelik Yaşam
Nedenn?!? (2.Bölüm)
Hayata dair sorularım kaldığı yerden devam ediyor (Bkz. 1. Bölüm: http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=45330 ).
Çoğu cevapsız kalan cinsten yine.
Ne de olsa, önemli olan her soruya cevap vermek değil, soru sorabilmek, sorgulayabilmek...
11. Neden sahip olduklarımızın kıymetini bilmemenin yanında, hep daha fazlasını isteriz? Neden bu kadar doyumsuzdur insanoğlu ve neden hep kaybettikten sonra anlarız sahip olduklarımızın değerini? Bencilce ve aç gözlü bir şekilde davranmamızın hangimize ne faydası olmuş ki şimdiye kadar? Hep irdeleriz, hep kurcalarız üstelik her olayı, halbuki hayatı akışına bırakıp biraz da gidişata dışarıdan bir gözle bakmaya çalışsak daha mutlu olmaz mıyız şimdiki halimizden? Denemek mi gerek ne?
12. Neden erkekler sinirli olduklarında çok sert ve haşin kullanırlar arabayı? Evet, dikkat ettiyseniz, her erkekte vardır bu huy eminim ki. Viraja frensiz girmeler, vitesi bağırtmalar, küfürler... Bir erkeği yakından tanımak istiyorsanız, size önerim, direksiyon başındayken onu kızdıracak bir şeyler söyleyin. Aman dozu kaçırmayın, hayatınızı tehlikeye atmaya gerek yok çünkü. Peki ama neden? Kime neyi ispatlıyorlar böyle yaparak? Ne yani, gücü vitese ve direksiyona mı yetiyor ancak? Çok tuhaf...
13. Kadınlarla erkekler arasındaki şu farkın sebebi nedir? Eğer bir kadın dış görünüşünde değişiklik yaptıysa, hayatına uzun zaman kimse girmemiş demektir. Eğer bir erkek dış görünüşünde değişiklik yaptıysa, bu, onun hayatına yeni birinin girmiş olduğunun göstergesidir. Peki bu farkın sebebi acaba nedir?
14. Alarm sesiyle uyanmam gerekirken, neden her sabah alarmdan ille de 1 saat önce bir kara sinek tarafından uyandırılıyorum? Ve o kara sinekler her seferinde nasıl buluyor kulağımı ve neden içeri girmek istercesine çırpınıp vızıldıyor? Beni çıldırtmak için olabilir mi mesela? Öyleyse, başarıyor her seferinde!!! Ve neden kalan bir saati uyuyarak değil de, sağa sola dönerek ve uyumaya çalışarak geçirmek zorunda kalıyorum hep?
15. Geleceğe neden bu kadar önem veriyoruz ya da geçmişe niçin bu kadar takılı kalıyoruz? Peki hiç düşündünüz mü, sırf bu iki sebepten, bugünün tadını çıkaramıyoruz... Bugünün, geçmişle gelecek arasında tek bir köprü oluşturduğunu bile bile, ve sonra pişman olacağımızın farkındalığında olduğumuz halde, yaşanılan ânı ıskalamaktan hiç korkmuyor, hiç çekinmiyoruz. Ve sonra her seferinde gerçekten de pişman oluyoruz. Peki neden bu durumdan ders almıyoruz ve aynı hatayı defalarca yapmakla akıllanmıyoruz?
16. En nefret ettiğimiz ve anlamsız, hatta aptalca bulduğumuz bir şarkı neden hiç dilimizden düşmez? Ve nasıl oluyor da bir insan, hoşlanmadığı bir şarkıyı farkında olmadan ezberleyebiliyor? Ve de niçin o şarkıyı gün boyu mırıldanmaktan kendini alıkoyamıyor? Üstelik öyle bir an geliyor ki, etrafındaki herkese o şarkıyı bulaştırabiliyor; ve asıl korkunç olan, herkes aynı anda aynı şarkıyı söylemeye başlıyor!
17. Neden otobüslerin pencereleri bir türlü açılmaz? Hele şu yaz günlerinde, buram buram ter kokan insanların doluşup, tüm ter kokularının bir arada olup karıştığı en dar alanda camların açılamaması kadar saçma bir şey olabilir mi? Açmak için uğraşan birine şoförün müdahalesi şöyle olur hep: "Uğraşma hemşerim kilitli!" Neden kilitlerler bir türlü anlamam... Şoförlerin tuzu kuru tabi. Kendi solundaki minik pencereden istediği zaman hava alabiliyorlar. Bir de şu kapıları sıkı sıkı kapatmaları yok mu! Çıldırmamak elde değil!
18. Sevinç göstergesi olarak neden insanlar silahları seçer? Ne oluyor havaya iki el ateş edince, başlar göğe mi eriyor? Nasıl bir mutluluk göstergesidir bu anlayamıyorum. Kendimi bildim bileli kaza kurşununa kurban gidenleri izliyorum haberlerde. Düğünlerde, maçlarda, kutlamalarda... Aptallık desem, daha da öte. Gerizekalılık desem hiç değil. Eşeklik desem, hafif kalır. Cahillik desem, o da yetmez. Söyleyecek çok şeyim var (Sözüm meclisten ta içeri!) ama MB editörleri kızar, iyisi mi yine içimde kalsın...
19. Evlilik neden "paylaşım"lıktan çıkıp bir "misabaka"ya dönüşür? Nedendir üstünlük yarışı, kime ne ispatlanacaktır anlamam. Evlilik hazırlıklarında bile böyledir. "Ben ona bilmem kaç liralık ayakkabı aldım, o neden bana daha ucuzunu alıyormuş?" gibi bir düşünce yapısı çok ilginç gelir bana. "Şunu, şunu ve şunu ben aldım, o ise sadece bunları aldı" cümlesi nasıl bir anlayışın ürünüdür? Evlendikten sonra da "Senin annen - benim annem" yarışı başlar. Nedir paylaşılamayan ve nedendir acaba? İnsanların kendilerine stres kaynağı yaratması hiç de zor değil görüldüğü gibi. Ortamı germek, mutsuzluk saçmak, negatif enerji yaymak hoşumuza mı gidiyor ki acaba...
20. Neden yurdum insanının milli duyguları sadece futbol maçlarında kabarır? Acı gerçek şu ki, Türk milletinin kenetlendiği, sarmaş dolaş olduğu, barış ve kardeşlik havasını soluduğu tek an, milli maçlardır. Oysa başka anlar da olmalıdır! Oysaki sair günlerde "bizler" ve "onlar" olarak ikiye ayrılıyoruz her tür anlamda nedense. Birlik ve beraberliğin aklımıza gelmesi için milli maç olması gerekiyor ne yazık ki. Maç bitti mi unutuveriyoruz aynı milletten olduğumuzu ve yine eskiye dönüyoruz, iki ayrı grup oluşturuveriyoruz hemen: Kadınlar ve erkekler, aydınlar ve cahiller, zenginler ve fakirler, ünlüler ve sıradanlar, din düşmanları ve Atatürk düşmanları.... daha da uzatılabilir tabi. Saçmalıktan başka ne olabilir bu ayrılık!!
Sorular bu kadarla kalmayacak elbette. Ne kadar soru işareti varsa, o kadar düşünebiliyoruz demektir kanımca. Dayatılan bilgilere körü körüne bağlanmak, varolan olumsuzluklara çaresizce boyun eğmek, her tür koşulu olduğu gibi sorgusuz sualsiz kabullenmek beyni köreltmekten başka hiçbir işe yaramaz. Varsın cevabı olmasın, ya da kendimizce cevap yaratalım yanlış da olsa. Yeter ki soru soralım, sorgulayalım. Birer koyun sürüsünden ibaret olmayalım!...
<özlem boral="">özlem>
Çoğu cevapsız kalan cinsten yine.
Ne de olsa, önemli olan her soruya cevap vermek değil, soru sorabilmek, sorgulayabilmek...
11. Neden sahip olduklarımızın kıymetini bilmemenin yanında, hep daha fazlasını isteriz? Neden bu kadar doyumsuzdur insanoğlu ve neden hep kaybettikten sonra anlarız sahip olduklarımızın değerini? Bencilce ve aç gözlü bir şekilde davranmamızın hangimize ne faydası olmuş ki şimdiye kadar? Hep irdeleriz, hep kurcalarız üstelik her olayı, halbuki hayatı akışına bırakıp biraz da gidişata dışarıdan bir gözle bakmaya çalışsak daha mutlu olmaz mıyız şimdiki halimizden? Denemek mi gerek ne?
12. Neden erkekler sinirli olduklarında çok sert ve haşin kullanırlar arabayı? Evet, dikkat ettiyseniz, her erkekte vardır bu huy eminim ki. Viraja frensiz girmeler, vitesi bağırtmalar, küfürler... Bir erkeği yakından tanımak istiyorsanız, size önerim, direksiyon başındayken onu kızdıracak bir şeyler söyleyin. Aman dozu kaçırmayın, hayatınızı tehlikeye atmaya gerek yok çünkü. Peki ama neden? Kime neyi ispatlıyorlar böyle yaparak? Ne yani, gücü vitese ve direksiyona mı yetiyor ancak? Çok tuhaf...
13. Kadınlarla erkekler arasındaki şu farkın sebebi nedir? Eğer bir kadın dış görünüşünde değişiklik yaptıysa, hayatına uzun zaman kimse girmemiş demektir. Eğer bir erkek dış görünüşünde değişiklik yaptıysa, bu, onun hayatına yeni birinin girmiş olduğunun göstergesidir. Peki bu farkın sebebi acaba nedir?
14. Alarm sesiyle uyanmam gerekirken, neden her sabah alarmdan ille de 1 saat önce bir kara sinek tarafından uyandırılıyorum? Ve o kara sinekler her seferinde nasıl buluyor kulağımı ve neden içeri girmek istercesine çırpınıp vızıldıyor? Beni çıldırtmak için olabilir mi mesela? Öyleyse, başarıyor her seferinde!!! Ve neden kalan bir saati uyuyarak değil de, sağa sola dönerek ve uyumaya çalışarak geçirmek zorunda kalıyorum hep?
15. Geleceğe neden bu kadar önem veriyoruz ya da geçmişe niçin bu kadar takılı kalıyoruz? Peki hiç düşündünüz mü, sırf bu iki sebepten, bugünün tadını çıkaramıyoruz... Bugünün, geçmişle gelecek arasında tek bir köprü oluşturduğunu bile bile, ve sonra pişman olacağımızın farkındalığında olduğumuz halde, yaşanılan ânı ıskalamaktan hiç korkmuyor, hiç çekinmiyoruz. Ve sonra her seferinde gerçekten de pişman oluyoruz. Peki neden bu durumdan ders almıyoruz ve aynı hatayı defalarca yapmakla akıllanmıyoruz?
16. En nefret ettiğimiz ve anlamsız, hatta aptalca bulduğumuz bir şarkı neden hiç dilimizden düşmez? Ve nasıl oluyor da bir insan, hoşlanmadığı bir şarkıyı farkında olmadan ezberleyebiliyor? Ve de niçin o şarkıyı gün boyu mırıldanmaktan kendini alıkoyamıyor? Üstelik öyle bir an geliyor ki, etrafındaki herkese o şarkıyı bulaştırabiliyor; ve asıl korkunç olan, herkes aynı anda aynı şarkıyı söylemeye başlıyor!
17. Neden otobüslerin pencereleri bir türlü açılmaz? Hele şu yaz günlerinde, buram buram ter kokan insanların doluşup, tüm ter kokularının bir arada olup karıştığı en dar alanda camların açılamaması kadar saçma bir şey olabilir mi? Açmak için uğraşan birine şoförün müdahalesi şöyle olur hep: "Uğraşma hemşerim kilitli!" Neden kilitlerler bir türlü anlamam... Şoförlerin tuzu kuru tabi. Kendi solundaki minik pencereden istediği zaman hava alabiliyorlar. Bir de şu kapıları sıkı sıkı kapatmaları yok mu! Çıldırmamak elde değil!
18. Sevinç göstergesi olarak neden insanlar silahları seçer? Ne oluyor havaya iki el ateş edince, başlar göğe mi eriyor? Nasıl bir mutluluk göstergesidir bu anlayamıyorum. Kendimi bildim bileli kaza kurşununa kurban gidenleri izliyorum haberlerde. Düğünlerde, maçlarda, kutlamalarda... Aptallık desem, daha da öte. Gerizekalılık desem hiç değil. Eşeklik desem, hafif kalır. Cahillik desem, o da yetmez. Söyleyecek çok şeyim var (Sözüm meclisten ta içeri!) ama MB editörleri kızar, iyisi mi yine içimde kalsın...
19. Evlilik neden "paylaşım"lıktan çıkıp bir "misabaka"ya dönüşür? Nedendir üstünlük yarışı, kime ne ispatlanacaktır anlamam. Evlilik hazırlıklarında bile böyledir. "Ben ona bilmem kaç liralık ayakkabı aldım, o neden bana daha ucuzunu alıyormuş?" gibi bir düşünce yapısı çok ilginç gelir bana. "Şunu, şunu ve şunu ben aldım, o ise sadece bunları aldı" cümlesi nasıl bir anlayışın ürünüdür? Evlendikten sonra da "Senin annen - benim annem" yarışı başlar. Nedir paylaşılamayan ve nedendir acaba? İnsanların kendilerine stres kaynağı yaratması hiç de zor değil görüldüğü gibi. Ortamı germek, mutsuzluk saçmak, negatif enerji yaymak hoşumuza mı gidiyor ki acaba...
20. Neden yurdum insanının milli duyguları sadece futbol maçlarında kabarır? Acı gerçek şu ki, Türk milletinin kenetlendiği, sarmaş dolaş olduğu, barış ve kardeşlik havasını soluduğu tek an, milli maçlardır. Oysa başka anlar da olmalıdır! Oysaki sair günlerde "bizler" ve "onlar" olarak ikiye ayrılıyoruz her tür anlamda nedense. Birlik ve beraberliğin aklımıza gelmesi için milli maç olması gerekiyor ne yazık ki. Maç bitti mi unutuveriyoruz aynı milletten olduğumuzu ve yine eskiye dönüyoruz, iki ayrı grup oluşturuveriyoruz hemen: Kadınlar ve erkekler, aydınlar ve cahiller, zenginler ve fakirler, ünlüler ve sıradanlar, din düşmanları ve Atatürk düşmanları.... daha da uzatılabilir tabi. Saçmalıktan başka ne olabilir bu ayrılık!!
Sorular bu kadarla kalmayacak elbette. Ne kadar soru işareti varsa, o kadar düşünebiliyoruz demektir kanımca. Dayatılan bilgilere körü körüne bağlanmak, varolan olumsuzluklara çaresizce boyun eğmek, her tür koşulu olduğu gibi sorgusuz sualsiz kabullenmek beyni köreltmekten başka hiçbir işe yaramaz. Varsın cevabı olmasın, ya da kendimizce cevap yaratalım yanlış da olsa. Yeter ki soru soralım, sorgulayalım. Birer koyun sürüsünden ibaret olmayalım!...
<özlem boral="">özlem>