- Kategori
- Edebiyat
Nedim Üstün şiiri

Nedim Üstün daha çok soyut şiirler yazmakta ustaydı. Soyut kavramlardan, alışılmamış imgelerden; ikinci yeni perspektiflerinden bakarak; mısrayı kırıp , döküp hırpalayarak şiiri kuruyordu. Bu bir genellemedir… Onun dışında , yine Nedim Üstün’ün çok güzel topluma dönük, gerçekçi şiirlerini de bulabilirsiniz.. Bakınız : “Özgürlük Her yerde beleş..” daha nice şiirleri .. Ama son yazdığı bir şiir, önünde durulması ve selam verilmesi gereken bir şiir..
“On parmağında milyon kere bahar…” (Bkz. MB.5.2.2011)
1. “Cennet geçiriyorum seni görünce”
diye başlayan şiirin bu dizesi kuruluş bakımından pek de alışıldık, düz cümle dili değil. Deforme edilmiş bir yapı. Bir şiir dizesi oluşturulmuş, ama bu yeni yapı içinde sözcükler adeta yeni anlamlar , çağrışımlar kazanmışlar..
“Cennet geçiriyorum seni görünce” sözü size biraz zorlayınca neyi anımsatır :” Cinnet geçiriyorum seni görünce..” “cennet – cinnet” sözcükleri arasındaki ses benzerliğinden hareket ederek , vardığı yeni “Çağrışım”, şiir dilinin oluşması için iyi bir neden oluyor:
“Cennet geçiriyorum seni görünce” lafına normal bir hayat düzeni içinde, günlük hayatta rastlayamazsınız. Ama , “Cinnet geçiriyorum..” duyulmuştur.. İşte bu : “Şiir Dilinin Oluşturulması” olgusudur. Bunu ustalar becerir.
2.”Darımızı dane dane sütleyince bahar..”
Yukardaki dizedeki “a” harflerini sayınız : Tam beş tane “a” harfi.. bunların tekrarlanması çok güzel bir iç ahenk yaratıyor. Bu bir çeşit “rezonans” olayıdır. Bunu güçlendirmek için, dize içi “ayak”landırma yapmaktadır : “Dar…. bahar …” sözcüklerine bakın . O iç sesi işiteceksiniz. Bu da iç ahenktir. Okurken içinizde duymanız gerekir…
3. “Koçandan daneleri ayıklar ellerin..”
Resimler bir yazıyı, bir şiiri tamamlar mı… Bazen ..Ama bu şiirin yanındaki resim, tamamlıyor… Anlıyoruz ki , şair Anadolu insanına, kadınına bir güzelleme yazmaktadır… Bunu kendince kaleme almaktadır… Dizeleri, sözcükleri özenle seçilmiştir ve Anadolu’dandır. Ve ilk mısra devam ediyor…
“On parmağında onlarca buhur..(Ve sonra nakarat)
Önce dizeyi anlamakta güçlük çekiyorsunuz ; ama belli ki bir soyutlama , bir benzetleme var. Şair bir kadına kendi bakış açısını özgün bir biçimde aksettiriyor…
4. “kalburu beşik beşik sallar ellerin
ekmeğimize un olur dibek dibinde
tandırımızı tutuşturur pürüzsüz nefesin..”
Anadolu kadınını görünce, veya onu yakından tanıyınca, veya bir tansıklık anında onun için bir güzelleme yazmanın nasıl olabileceğini göstermenin bir yolu bu şiir… Günlük hayat ama..şairin eliyle gösterilmiş ve şiirleştirilmiş bir günlük hayat… Özel seçilmiş sözcükler sizi işin özeline götürüyor… Günlük yaşamlarında ekmek yapan kadınları seyrediyorsunuz. Onların marifetlerine hayranlık duyuyorsunuz ve bunu şiirleştiriyorsunuz…
5. “katığımız nisan yağmuru ve gece
on parmağında binlerce havar
canımın çekirdeğine düşen cemre
güvercine uçuşunu sevdiren rüzgâr
cennet geçiriyorum seni görünce..”
İnsanlar var ve onları çevreleyen bir atmosfer var. Hangi ay? Hangi gece?
“Havar” hem bir Ahmed Arif şiirine gönderme, hem de yerel dilde “imdat” çekme… Ama burada bu dizeyle, şair biraz bu işin yapanına gönül koyduğunu göstermiyor mu? Çünkü sonunda , ”Cennet geçiriyor…” Ne yani; çıldırıyor mu? Seviniyor mu? Belli ki bir coşkunluk var… Şair uyaklardan tam kurtulabilmiş değil (gece- cemre ; havar-rüzgar ..) sesleri arkanızdan geliyor…
6.”Alnımızda teri parlatır güneş…”
dizeleriyle devam eden şiir artık müzikteki “kreşendo” gibi , tam bir üst çağrıya erişiyor , sesler büyüyor ve şiirin gümbür gümbür öttüğü tam bir doğa güzellemesine dönüyor.. Ve sonra .. “Cennet geçiriyorum seni görünce..” nakaratıyla bitiyor…
Şiir, şairin çevresine, insanlara bakınca nasıl tansıklaşabileceğinin; kendi öz sözcükleriyle bir gözlemi nasıl kendi şiirine dönüştürebileceğinin güzel bir örneği… Bu şiiri başkası yazabilir miydi? Bakardı ama Nedim Üstün gibi göremezdi… Mutlaka her şairin bakış açısı farklıdır.. Tümünün şahitliği de kendine göredir. Nedim Üstün çevresine baktığı zaman ilginç şeyler yakalıyor ve bunu şiirine yansıtıyor, kendi öz şiir dağarcığıyla…