Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

30 Ocak '10

 
Kategori
Siyaset
 

Nedir bu dayatma?

Nedir bu dayatma?
 

Kaynak:Televizyongazetesi.com


Havalar pek sevimsiz, afakanlar basıyor insanın içini, puslu havalar korkutur beni her daim; malum kurtlar böyle havaları pek sever…

Her taraf buz tutmuş üstelik, basmaya korkuyor insan; her an ayağın kayabilir, tutsaklık duygusu gibi… Mahvediyor insanı, tabii ki…

İğneli bir fıçı içindeymişsin gibi hissetmek de cabası!

……

Ilıman bir iklimdi oysa, buğdayı, besili hayvanları vardı; tütünü, fındığı, balığı… Bacası tüten fabrikaları, boğaz manzaralı yalıları ve dahi güleç insanları…

Öyleydi hakikaten, “Bre pırasacı” diye seslenirdi bir komşu, “Vay dadaş” derdi beriki… Hacı amcaya saygıda kusur edilmezdi, Agop Amca’ya da selam vermeden geçilmezdi.

Güleç yüzlü insanların yaşadığı ılıman bir iklimdi, yani…

……

Atatürkçüler ve değiller diye ayrıldık önce, müminler ve değiller takip etti, tesettürlü tesettürsüzler, partizan ve değiller… Satılacak fabrikalar ve yalılar, yıkılacak ya da yapımı durdurulacaklar…

Türkler Kürtler, asker sevenler sevmeyenler, darbeciler ve değiller…

Pek sert bir iklime büründü Türkiye!

Bölüne bölüne…

……

Son günlerde ilaç aldınız mı bilmiyorum, almadıysanız bir alınız lütfen, ama SGK güvencesinden. Astarı yüzünden pahalıya geliyor, eee istenilen de bu değil miydi zaten, kendi paramızla ilaçlarımızı alalım, aaa ne kolaylık olmuş, markette de satılıyormuş!

……

Polis teşkilatına ağır askeri silahlar verilsin, verilsin ama askeri takibatı da önlensin diye bir karar çıkma aşamasında ve aynı zamanda bir darbe dayattırması da düşmüyor gündemden, laf!

Tekel British Amerikan Tobacco’ya satıldı, ondan önce zemini de hazırlandı, önce gelir getirmiyor denildi, ardından tütün üreticilerine kısıtlama getirildi, sonra özelleştirildi ve daha sonra BAT’ye satıldı.

İzmir tütünü bir markadır oysa dünya tütün piyasasında, adı dahi silinecek ne yazık!

İşçiler sokaklarda, halleri harap ama biliyor musunuz, içimi ısıtıyorlar, zira kabul edelim ki şu puslu ve sevimsiz havalarda tek yürek olabilenler bir tek onlar!

……

Bu kaygan havalarda güvenemiyor insan, ne adalete, ne yargıya, aynı zamanda ne adli tıp raporlarına ne de resmi demeçlere…

Hoş, kimsenin kimseye güvenmediği, hatta kuşkudan kaynaklı nefret ile baktığı zamanlar bunlar, ılıman ülkenin güleç insanlarının geldiği duruma bakar mısınız!

Hal böyle olunca, ne Ergenekon adı altında yapılan operasyonların gerçekliğine ne Balyoz malyoz, adı her ne olursa, darbe ya da suikast söylemlerine inanmıyorum!

Beyana olan inancımı yitirdim, sorumlusu bellidir!

……

Bilmem kaç yılında bir seminer yapılmış, Türkiye Cumhuriyeti’ni tehdit edebilecek unsurlar üzerinde çalışılmış, çalışılmasın mı?

Bu mudur yani istenilen?

Yalnız, biliyor musunuz, taa o yıllarda tehdit unsuru olabilecek diye saptanan veriler aynen bu güne işaret ediyor, bu nedenle midir bu kadar tepki diye de düşünmeden edemiyor insan!

Neyse, korkular insanları hem boğar, hem de bağlar; tepeden bakamaz olur insan! Misal, on beş yaşında kız peşinde dolanan bir sınıf arkadaşıyla bir kafeye gider, ailesine arkadaşıma ders çalışmaya gidiyorum diye yalan söyler, bir aile tanıdığına yakalanır ve korkudan senaryolar üretir de durur. Tek derdi yalanının ortaya çıkmamasıdır, bir de eyleminin bilinmemesi… Her türlü yalan ve uyduruk senaryolar üretebilir artık o beyin, hatta intiharı bile düşünebilir; korku böyle nalet bir şeydir yani!...

……

Asker darbe yapmak istese bugüne kadar yapardı, neden derseniz, kapatılma davası açılmış ve sonuçta ihtar almış ve dahi haklarında daha önceden açılmış davalar bulunan bir hükümet tarafından yönetilmekteyiz, fabrikalar satılmış, yalılar satılmış lakin bilmem kaç milyar dolar borç batağına saplanmışız. Din bir barem olmaya başlamış, demokrasi otokrasiye dönmüştür ve vatandaş fikir beyan etmekten dahi aciz kalmıştır!

Yapmak istese yapardı, konu bu kadar basit!

……

Polis teşkilatına ağır askeri silahlar alınması ve TSK’nın devreden çıkartılması amacıyla hazırlanmış yasanın onanması bu kadar basit midir, hadi gelin bunu düşünelim, Balyoz, Ayışığı falan diyene kadar!

Hani, biliyor musunuz, Deniz Feneri davası görülseydi çarçabuk ve suçlular gereken anayasal düzende yargılanıp da çekiyor olsalardı cezalarını, ya da ne bileyim, başbakan bir belediye seçimi için düşmeseydi o kadar yollara işini gücünü bırakıp ve temsil ettiği partiyi desteklemeyenler “başbakana hakaret” nedeniyle yaka paça toplanmasaydı, çocukları ve yakınları bir anda milyon dolarlara sahip olmasalardı, demek istediğim şu ki, temkinli olmak kaydıyla az daha inanabilirdim…

Ancak, inanamıyorum gördüğünüz gibi!

……

Hava şartları kötü, çok soğuk buraları, hava puslu mu puslu, kurtlar etrafta; beni mi yiyecekler, kendi kendilerini yiyip de ben mi yedim diye gösterecekler, bilemiyorum!

……

Hakikaten, bu enkazdan başka kurtuluş yolu yok diye darbeye mi sığınılıyor, yoksa karmaşalar yaratıp TSK’nin güç kaybetmesi sağlanıp, ki vatandaşın gücü kırılmıştır zaten ekonomik, baskısal ve sağlıksal olarak, acaba bir ülkesel darbe mi planlanıyor, cumhuriyet out, şeriat in?

……

Gülgün Karaoğlu

Ocak,30/2010

 
Toplam blog
: 1269
: 1343
Kayıt tarihi
: 18.09.07
 
 

İzmir, 1963 doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce bölümü mezunuyum ve özel bir şirkette ..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara