Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

16 Kasım '06

 
Kategori
Kitap
 

Nefe Nefese Ayşe Kulin

Nefe Nefese Ayşe Kulin
 

İkinci Dünya Savaşında Nazilerin Musevi’lere yaptığı soykırımın bugüne kadar çeşitli romanlar ve filimlerle hep izledik. Bu sefer Türk!lerin İkinci Dünya savaşında Avrupa daki bazı Musevi’leri Hitler’in elinden kurtarmak için ve Türk hükümetinin savaşa katılmamak için yaptığı başarılı manevraları herzaman ki gibi güzel bir dille anlatması, gerçekten güzel bir eser ortay çıkartmıştır.

Siz uyursunuz bütün gece

ben bir ilmek daha atarım

gecelerden gecelere.. Tekin Gönenç

“Nefes Nefese hiç kimsenin yaşam öyküsü değildir.” Diyor yazar Ayşe Kulin, “Roman İkinci Dünya Savaşı sırasında Avrupa’da görevliyken Hitler’in pençesine düşen (Türk asıllı olan ve olmayan) pek çok Musevi’yi kurtarmayı başarmış Türk Diplomatlarının ve Fransız Direniş Hareketi’nde görev alan bir Türk gencinin yaşadıklarından esinlenerek yazıldı”

Son Osmanlı paşalarından Fazıl Reşat’ın kızı Selva ile aşık olduğu Musevi genci Rafael,evlenmelerine karşı çıkan aileleri tarafından dışlanınca Fransa’ya giderler.Ama ordada rahat edemezler.İkinci Dünya Savaşı’nın başlamasıyla bu kezde Hitler’in ağına takılacaklardır.Etrafını saran nazi çemberi git gide daralırken, her an tutuklanıp kamplara yollanma korkusuyla yaşamaktadırlar.

İşte tam o yıllardaTürkiye, savaşın ateşine bulaşmadan Almanlarla Müttefikler arasında gerili ince ipte,bir canbaz maharetiyle yürümeye çalışmaktadır.

Bu romanda, hem ülkeyi savaşın ortasından başarıyla geçiren kadronun hem de Selva ile Rafael’in zor aşkının peşine düşerek, İstanbul’dan Marsilya’ya, Ankara’dan Kahire’ye kadar uzanırken,kendi canları pahasına yüzlerce Yahudi’yi Nazi kıyımından kurtaran Türk diplomatların kahramanlıklaraınıda gün ışığına çıkıyor. Savaş zamanında ve Avrupa'da Türk pasaportu Yahudi’ler için bir ümüt, bir kurtuluştur.Türk diplomatlar Avrupa'nın bir çok ülkesinde başarılı kurtarma organizasyonlarını gerçekleştirmişlerdir.

“1492 yılının Mart ayında İspanya Kralı ve Kraliçesi Don Ferdinanda ve Dona İzabella’nın birlikte imzaladıkları bir fermanla, İspanya sınırları içinde yaşayan”kötü Hıristiyanlar”, yani Yahudiler, bir daha geri dönmemek üzere mallarını, mülklerini, arsalarını satarak, fakat bu satışlardan elde edecekleri bedelleri ve kendilerine ait altınları,gümüşleri,mücevheri ve parayı yanlarına almayarak, Temmuz ayına kadar ülkeden ayrılacaklardı. O tarihe kadar ülkeden ayrılmayanlar ve geri dönenler , yaş ve cinslerine bakılmaksızın idam edileceklerdi.

Aynı yıl Osmanlı İmparatorluğunun sekizinci sultanı II. Beyazıd, bir fermanla, İspanya’dan sürülen 250,000 Yahudi’yi kendi ülkesine davet etti.Yahudiler varlarını yoklarını geride bırakıp eziyetli bir yolculuktan sonra onlara yardım elini uzatan tek millet olan Türklerin ülkesine vardılar.”Güçlü ve merhametli Ajllahlarına inanan Osmanlılar bizi içtenlikle karşıladılar ve oturmamız için mahalleler tahsis ettiler.Dini vecibelerimizi yerine getirmekte, dilimizi konuşmakta serbesttik.Hatta bizi başka topraklara sürmek isteyenlere karşıda korunduk.Şerefimizi ve onurumuzu yeniden kazandık.” Diye yazacaktı, beşyüz yıl sonra, içlerinden birinin torunu olan Moris Karako.

İşte tarih boyunca Türklere barbar diyen, soykırımcı diyen, günümüzde Ortadoğuda ve Dünya'nın çeşitli yerlerinde çıkarları uğruna katliam yapan tüm ülkelere bu tarihi gerçek ve belgeler örnek olsun...

İkinci Dünya savaşı'nda kıyıma maruz kalan Yahudilerin kurtarılmasında önemli katkıları olan şerefli ve cesur Türk diplomatlarının aziz hatıralarına..

 
Toplam blog
: 319
: 6405
Kayıt tarihi
: 14.06.06
 
 

25.08.1963 İstanbul doğumluyum. A.Ö.F İşletme mezunuyum. 8 sene profesyonel kalecilik yaptım. (Ey..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara