- Kategori
- Güncel
Nereye nasıl sürükleniyoruz.....

senin gibi biri 100yılda gelirmiş yokmu biri daha
Hayret ediyorum biz nereye sürükleniyoruz...
Acaba biz mi yanlış pencereden seyrediyoruz, yoksa illizyonist bir tam ortasında mıyız...? Yokuş aşağımı bakıyoruz düzde miyiz Allah aşkına birisi bilenler bir şeyler söylesin...
Ne idik ne olduk yazın geçtiğimiz tehlikeli yollar iki taşıt geçemez gene aynı sanırım mütehit kıyımına uğramışlar. Düzü genişlemiş darı geniş sanmışlar. O, kadar da kusur kadı kızında da olur.
Atatürk devletin bekası için kanunları koyarken gönül penceresi ne açıkmış ki bu günleri görebilmiş, şimdi bu kanunların nasılsa görünmeyen kısımlarında neler var. Kıyafet almış başını gidiyor kılık kıyafetin izlerini yoksulluk ateşi silmeye muktedir olmuş.
Memleketimize yazık oluyor. Toprak Cumhuriyet, Bayrak mukaddestir. Üçünden birini kaybedersek dilimizi kısmışlardır. Bu ülke canıyla tarihini mühürlemiştir. Binlerce evladını kahpe kurşunlara siper etmişe devletinin Cumhuriyetinin geleceğini korumak içindir. Yoksa dün ülkemizden meblağlarını toplayıp kaçan sıçanlar cirit atsın diye değil! Toprağını yumuşak buldukları her yere gülümseyerek girer içlerini oyarlar. Bir zamanların ülkemize gelişleri menfaatimize diye atılan nakarattaki yabancının parası batmasın diye “gemi”terk edişi.
Hayret hala başımız üstümüzde eski ezberin sevdasındayız.
Değmiş değmemiş muhakemesi var. El el kadar bebesi için ülke yok ederken çırpınırken koca babayiğitlerin kim vur duya giderken vuranların ağaları beyleri ballı yağlı beslenirken kim kimi vurmuş, kim kimi koruyor, anlamıyorum.
Yetimin sahipsizin can hakkını acaba kim verecek?
Avrupa diye yananlar tabii yurt dışında yeri yurdu olup yaşayanlar bile bilmekteler Avrupalı yediği kuyruk acısını iyi bilir dün kendini kaymağın üstünden atanlarla aynı masada oturur mu? Ben bile bu cahil halimle olamaz diyorum Hürriyetin düzenle işlediği diğer bir ülke İSVİÇRE bak bakalım nüfusu oranında ayrı dillerde insanlar var hepsi devletin resmi dilinde birleşiyorlar problemsizler. Herkes benim dilim diye nakarat yapmıyor.
Seçim arifesi değip hoş görünmek adına yapılan belediye kanunları boşluklarından yararlananlar sanırım cadde sokak isimleri üzerinde Türk büyüklerine kin ve garez kar tavırla alelacele değişimleri gözlerden kaçmıyor. Askerimi arkadan vuranların isimlerini değil telaffuz etmek seslendirmek bile yüreğimizdeki kos tutmuş yaraları kanatır ki buna kimin hakkı var...
Devletin vatandaşlarına tanıdığı sosyal yardımı kendi emelleri için kullanmanın faydası yoktur. Dinimizde yardım edeceğine mümkünse hissettirmeden verilmesi evladır denirken; insanı ezip büzerek küçültüp insanlığından utanır halde yoksulluğunu “kir” gibi göstermeye kimin gücü yetiyor hayret... Neler oluyor, yaşlanıyorum zahir anlayamıyorum. Cenap Şehabetti’nin dediği gibi “koparamadığın zinciri hiç olmazsa kemir'' misali didiniyorum.
Tüm selenin zeytinini sele vermenin anlamı yok .
Cenazeyi mezarlığa taşımak “marifet “değildir ya ne marifettir; o, hayatın son bulduğunda geride bırakılanlardır. Aklıma kısa bir söylem geldi .
İsviçre’ li bir yazarın evi soyulurken yazar hırsızlara gülümseyerek bakar. Hırsızın biri karşılında hatırı sayılır para alacakları kitapları alırken ev sahibinin gülümsemesi sinirini bozar neden bağırmıyorsun der:
Alabilirsiniz ama içimdekileri;asla.İşte şimdi kendimi yazdığı senaryoyu okuyan repliklerini kontrol eden birisi gibiyim bu yapılanların yapılacakları için endişeliğim eh görünüşe göre haksız mıyım....