Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

07 Ekim '10

 
Kategori
Mizah
 

Nilgün Akad Hanımın bahçesi!

Nilgün Akad Hanımın bahçesi!
 

bizi domateslerle kandırdı!


Dün akşam Facebook’ta takılırken önemli bir bilgiye ulaştım arkadaşlar!

“Nilgün Akad Hanımefendi bu yıl tam 39 tane tavşan vurmuş!”

Hani anlatıyordu ya, domateslerim sararmadı, karpuzlar bir porsiyon oldu falan; hepsi hikâye!

Facebook’un bu özelliği var arkadaşlar! Mesajları görebiliyorsun!

Dilek’le konuşuyorlardı!

Yazlıkları ormanla gölün birleştiği yerdeymiş! O bölgenin dağ tavşanı da meşhurmuş! Siz misiniz meşhur olan diye tutmuşlar havuç ekmişler bahçeye!

Havuç deyince aklıma bir Temel fıkrası geldi. Anlatayım sonra devam ederim olaya!

Temel ilk kez geliyormuş şehre. Bakmış caminin yanında sipsivri bir şey uzanıyor göğe doğru! Merak etmiş sormuş bir esnafa!

“Hemşerum habu nedur?”

“Minaredur?”

“Ne güzel bişedur! Nasil yabayiler buni?”

Esnaf saf görmüş Temeli!

“Hemşerum bunun tohumi vardur! Alır ekersun caminin dibune , boyle olur büyuduğunde!”

“Haburalarda satan var midur tohumuni?”

“Olmaz mi? Tohumciya git havuç tohumi iste, al oni dik caminun dibine, olur!”

Her ihtimale karşı birkaç tane dikmiş tohumlardan! Her gün gider sularmış! Bir zaman sonra ot çıkmış yerde! Temel otları görünce canı sıkılmış!

“Ula habu tohumci beni kandurdi ! Habu ot mi minare olacak?” Deyip otu koparmış. Havucu görmesin mi altta!

“Tüh ula!” Demiş.”Gordun mi yaptığum işi? Tohumi ters ektuk, minare aşağa doğri gidiydi!”

Havuçların kokusunu alan zavallı tavşanlar başlamışlar bahçeye sökün etmeye!

Nilgün Hanım da 16 numara fişeklerle pencerede pusuda!

Bir de yalandan teneke koyuyor bahçeye ki görene nişan atıyorum diyecek!

Dayanamadım konuşmanın arasına girdim!

“Tenekelerde en az on kurşun deliği görmüştüm ben Nilgün Hanım? Yazık değil mi bir tenekeye on kurşun?”

Daha da ürperdim! Ne desin?

“Kanı çoktur tavşanın! Onun için çok delik açtık!”

“Peki, niye düz hesap 40 tavşan vurdum demiyorsun Hocam? (avcılıkta uzman ya!) 39’da kaldın?”

“Neyse o! Bir tavşan için yalan söylemem ben!”

Bir de Doğrucu Davut’u oynuyor!

Biz bir kere domuz avına gittik halamın oğluyla! Yoldan giderken baktık bir tane domuz dere boyu gidiyor!

Yılmaz Abim koştu dereye doğru!

“Ahmet, sen yol boyu git. Şimdi yola doğru çıkar kaçmak için önüne düşer. Hemen vurursun!”

Yola çıkar lafı beni korkutmaya yetti! Hemen en yakındaki ağaca çıktım!

Bağırıyorum Yılmaz Abime.

“Abi ben ağaçtayım. Görürse beni bu tarafa gelmez belki! Gelince vururum onu şimdi!”

Çift kırma tüfekle hesaplar yapıyorum!

“Ya biri patlamasa? Ya öbürü de patlamasa? Gittin Ahmet!”

Sanki ağaca çıkacak!

Kaçtı gitti!

Not: Attığı yazı burada!

http://blog.milliyet.com.tr/Cok_fena_atarim_/Blog/?BlogNo=225063

 
Toplam blog
: 1640
: 466
Kayıt tarihi
: 27.01.07
 
 

Doğum tarihim değişmedi ama çok şey değişti bu güne kadar. En başta, dede oluyorum! Evet; şaşırdı..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara