Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Ocak '21

 
Kategori
Kitap
 

Nitelikli edebiyat nedir?

Nitelikli edebiyat denen şey nedir? Kaba tabirle dil kullanımının yerinde ve güçlü olduğu edebiyattır. Elbette bu yetmez. İkinci bir ölçü de içeriğin saf hikaye anlatımının ötesinde çoklu ve farklı okumalara açık bir zenginlik ve derinlik barındırmasıdır.  Polisiye ve fantastiğin önde gelen edebiyat eleştirmenlerince neden nitelikli edebiyat kapsamında değerlendirilmediğini düşünecek olursak birinci ölçüdeki problemlerin yanı sıra karşımıza esas ikinci ölçüye dair sorunlar çıkıyor. Polisiye ve fantastik edebiyatta dil kullanımı ne denli iyi olursa olsun, hikayeyi unutmuş olup tekrar hatırlama ihtiyacı duymamız dışında, çoklu anlamlardan, anlatının dilsel ve içsel zenginliklerinden faydalanmaya yönelik bir yeniden okuma gerekliliği göremiyoruz. 
 
Stephen King romanları nitelikli edebiyat kapsamına girer mi? Koyduğumuz kıstaslar ölçüsünde değerlendirdiğimizde aslında tıpkı Tolkien gibi Stephen King'in de ölçülerimizin sınırladığını görüyoruz. Fakat ben de kendi adıma, King'de sadece sınırların zorlandığını, sınırlara gerçek bir temas bulunmadığını görüyorum. Neden? Dilin kullanımı kötü değil, bazı kitaplarında diğerlerine oranla ve genel edebiyat ölçütlerince iyi de. Üstelik hikaye anlatımında gerçek-nitelikli edebiyata atfettiğimiz o atmosfer yaratma becerisi, ayrıntı zenginliği de fazlasıyla mevcut. İyi bir Stephen King paragrafını paragraf olarak değerlendirdiğimizde üzerinde uzlaşılmış bir nitelikli edebiyat örneğinden fazlası var eksiği yok. Peki sorun ne? Sorun elbette derinlik meselesiyle alakalı. Bu da ilk bakışta düşünülebileceği gibi anlatının yüzünde aranacak bir derinlik değil. Bir Stephen King kitabı hayata dair söylemek istediği şeyleri söylerken derinleşiyor, ama bu biraz havaya sıçrayıp 50 cm yükseldikten sonraki mevzu bahis 50 cm'in derinliği gibi kalıyor. Tolkien için, Stephen King için, george R.R Martin için ya da Agatha Christie için... Bu da başarı... Ancak edebiyat galiba yukarıya hiç zıplanmasa dahi, toprağın altına gömülmüş duran o 50 cm'dir. Belki oradaki o heybetsiz 1 cm'dir. Anlatının, göndermesini anlatının dışına yapmasıyla, dünyayla temasını, gerçek atmosferini, gerçek anlam derinliğini orada kurmasıyla ortaya çıkan bir 5 cm.
 
Örnek olarak Grange'ın bir hapishaneyi nasıl anlattığını düşünelim. Bir de Dostoyevski'nin. Grange'ın anlatımındaki gerçekçiliğin, ince detaycılığın, merak celbeden olağanüstü resimselliğin yanında Dostoyevski hapishanelerinin sönüklüğünü. Ve tekrar nitelikli edebiyatı. 50 cm yukarı, 1 cm aşağı...
 
Toplam blog
: 108
: 2011
Kayıt tarihi
: 22.06.07
 
 

İsmim Burak Çapraz. Buraya başladığımda 21'dim, öğrenciydim. Bir okul bitti ama hala öğrenciyim. İl..