- Kategori
- Sosyoloji
Nüfus üzerine yazılar -1 / Üç çocuk meselesi

Başbakan Tayip Erdoğan, “Bir ailenin en az 3 çocuğu olmalı.” ifadesini her platformda sık sık tekrarlıyor. Geçim sıkıntısı içinde bunalan ve burnundan soluyan kitlelerin (Ne gariptir ki bir o kadar da tuzukurunun) eleştiri odağı haline geliyor. Hatta alay konusu oluyor mizah dergilerinde.
Israrla söylediği istatistik bir bilgi aslında. Nüfus artışı böyle giderse 2030’lu yıllardan itibaren Türkiye tıpkı yaşlı Avrupa gibi genç nüfus sıkıntısı çekecek. (Elbetteki günümüz Türkiye’sinde çocuk yetiştirmenin; ona aş, iş sağlamanın güçlükleri ortada. Çocuklarımıza daha iyi bir gelecek sağlamak için çırpınışlarımız bilinen bir gerçek.)
Başbakan ısrarla, “Bir ailenin en az 3 çocuğu olmalı” ifadesini sulandırmanın, İstiklâl Caddesi’nde (Oraya cevval, heyecanlı ve kariyer yapmak isteyen muhabirleri salıyorlar genellikle) mikrofonu ya “tuzukuru” olanlara ya da iş, aş derken çaresizleşenlere uzatmanın bir anlamı yok. Rakamlar ortada. Başbakan bunu söylerken 30-35 yıl sonra karşılaşacağımız tabloyu işaret ediyor. Gerçekten de bu sefer başbakan çok haklı. Böyle gidersek genç nüfusun istatistiklerdeki grafik çubuğu aşağılara inecek.
Yaşlı Avrupa bunun sıkıntısını yaşıyor. Kabaca bir hesapla bugün Avrupa’da %60’lık bir yaşlı nüfus, %40’lık bir genç nüfusu besliyor. Ve makas, giderek yaşlı nüfusun aleyhine açılıyor. Bunun anlamı ne demek biliyor musunuz? Yaşlı nüfus –makas açıldıkça- istihdamda daha fazla kalacak. Yani çalışma süresi, çalışma mecburiyeti uzayacak. Siz, Avrupa’daki çalışma yaşının 65’lerde olmasını Avrupa halkına hükümetlerin bir cezası olarak mı görüyorsun? Genç nüfus yok. İstihdama yeni girecek çalışanlar gelmiyor alttan. Bugün Türkiye sokaklarında “mezarda emekliliğe hayır!” diyenlerin çocukları tabir yerindeyse mezarda da emekli olamayacak.
Onun içindir ki bu kere başbakan Tayip Erdoğan – söyleyiş biçimi ne olursa olsun- yerden göğe kadar haklıdır.
Hadi yaşadıklarımdan iyi somut örnekle bitireyim yazımı:
1) Almanya’ya gittiğimde (1988) Almanya nüfusu – Sosyalist Almanya kendi başınaydı.- 61 milyondu. Almanya’dan döndüğüm 1994’te ise Almanya nüfusu 59 milyondu. 6 yılda 2 milyon eksilme.
2) Bütün çocuklarım –büyük kız ve ikizler - Almanya’da doğdu. Nüfusu çoğaltmayı, doğurmayı, resmi olarak teşvik eden Almanya, Muttergeld( anne parası) adı altında doğuran annelere ayda 600 DM yardım ediyordu. Biz de bundan faydalandık. (Türkiye, AB’ye üyesi olsaydı +500 DM daha alacaktık her ay.) Sonuçta da 3 çocuk için -ikizlere ayrı ayrı olmak üzre - 90-94 yılları arasında 33 bin DM –Kaç avro yapar bilemem- para ödedi bize Alman Bayern Hükümeti… Almanya, bütün bu maddi desteği aslında kendi ülkesinin insanlarının - Almanlar’ın- genç nüfusa katkı projesi bağlamında tasarlamıştı.
Söz söz: Konuyu "nitelikli nüfus" açısından ele alacağımı belirtip gelecekle ilgili bir istatistikten bir cümle yazayım: Bu "üreme ve türeme"ye göre 2095 yılında Türkiye'de Kürt nüfus Türk nüfusu geçecek.