- Kategori
- İlişkiler
O bir dünya insanı Zülfü Livaneli

Geçtiğimiz cuma " Beyaz Show " u izledim ki genelde de aksi belirtilmediği sürece izlerim:) Yani dayımın haberi olmadan:) dayımla benim aramda " Beyaz " üzerine bir kuşak çatışması yaşanıyor :) İşte bu yüzden sırf bu yüzden " Beyaz Show " u izlediğimi bir siz, bir ben, birde tanrı biliyor :):)
Beyaz'ı; sosyal duruşu, ve içinde bulunduğu duruma rağmen kendini ve değerlerini korumaya çalışan tavrı ile beğenir ve takdir ederim, bunların elbette Beyaz'ın yakışıklığıyla falan ilgisi yok tabii :) Hele geçtiğimiz hafta cuma günü konuk seçimindeki tavrıyla bir kez daha taktir ettim.
Konukları ; Zülfü Livaneli, Jocelyn Smith, Deniz Ünel, Özgü Namal. Hepsinin bir araya getiren unsurlar ;
- Zülfü Livaneli'nin " Mutluluk " adlı romanından uyarlanmış " Mutluluk " adlı sinema filmi
- Zülfü Livaneli'nin İtalyan çocuk şarkıları yarışmasına gönderdiği şarkısı " hey Özgürlük " ü uluslarası bir yarışmada tanıtan 9 yaşındaki Deniz Ünel
- Zülfü Livaneli'nin şarkıları ve bestelerini alıp seslendiren Jocelyn Smith.
Yıllarca; şarkıları dinlendiği , kitapları okunduğu için hem kendisi hemde okuyanları ve dinleyenleri afaroz edilmiş bir dünya insanının şarkıları söyleniyor ve kitapları okunuyor ise ; O, bir Dünya insanı ve yaşam boyu edindiklerinin ardında durabilmeyi başaran ender insanlardandır.
O gece büyülü birşey vardı. Müzik evrenseldi ve 9 yaşındaki dünyalar tatlısı bir kız çocuğu " Hey Özgürlük " diyordu italyanca. Ve sesiyle insanın içini titreten, dudaklarından çıkan her melodiyle içinizde bir yerlerde gizli kalmış o muhteşem enerjiyi ortaya çıkaran, sizi ; tekrar insan olabilmenin mecralarında ince ince dolaştıran, ellerinizden tutup, ellerinizi dünyanın herhangi bir yerinde sizinle benzer şeyleri duyumsayan insanların elleriyle tutuşturan bir ses Jocelyn Smith. Mutluluğun Meryem'i ile sizi yüzleştiren masumiyet Özgü Namal. Ah Meryem, senin yaşadıklarının sorumlusu biraz da benim dedirten bir masumiyet. Ahh Meryem aslında bizde biraz seniz dedirten bir yakarış. Sen mutluysan benim de ellerimden tut, ben senin ellerini tutamamış olsamda, sen biraz da benim özgürlüğümsün acımı hafiflet acın hafiflerken biraz.
Müzik evrenseldi ve Zülfü Livaneli bir dünya insanı. Köprüydü bu dünyaya erken veda etmiş bir baba ile üniversiteye giden dünyalar tatlısı genç bir kız arasında. " Güneş topla " diyordu benim için çünkü babamla aramızdaki köprüydün sen "güneşi toplayıp avuçlarımızın içine bırakan. " Bugün; babam olmasada yanımda " güneş topladık biz babamla birlikte " işte bu bir ömür beni taşıyacak olan güzel yarınlara.
Kentlerin aydınlık yüzlerinin şarkılarını söyledi. Aydınlık yüzlerin birbirleriyle kavuşmalarını anlattı. Karanlıkta kalmış yüzlerin karanlıklarına dokundu. Her karanlık gibi; dokunduğu karanlıklar tarafından bedeli ödedildi kendisine. Bedel ödeyerek yaşadığı zor yıllardı. O zor yıllar boyunca kaç nesil büyüdü onun şarkılarıyla. Kaç nesil akın akın tek yürek olup gitti konserlerine. Kaç nesil onun şarkılarına tek yürek ses oldu.
Yıllarca, çeşitli şarkılar /marşlar alındı, dillendi. Bugün O'nun şarkıları dilleniyorsa dünyanın dört bir tarafında. İşte bu ; evrenselleşen insani değerlerin O'nun dilindeki senfonisidir hiç unutulmayacak olan. Aynı zamanda bu senfoninin giderek daha da büyüdüğünün ve geliştiğinin yansımasıdır ömrünce duyulmak istenen.
Bugün ; yaşadığı zor yılların üstesinden yeri geldiğinde bedelini ödeyerek geldiği nokta O'nun sosyal duruşunun ve emeğinin onurlu mücadelesinin sonucudur. Ve bugün yeni nesillerde onun şarkılarıyla büyüyorlar, şarkıları yine insanlar arasında evrensel bir köprü.
O gece büyülü birşey vardı. Evrensel olupta yıllar geçsede gerçek yerini bulamayacak hiçbirşey yoktu . Yeri sarsılmaya da çalışılsa , herkes kendinden yana da baksa , sonuçta merkezinde " insan ve insanca yaşamak " olan evrensel değerler ölçü alınarak yapılan her şarkı, yazılan her satır gerçek yerini bulacaktı.
İşte bu yüzden daha çok defterelere, okulda sıralara masalara yazılacaktı " hey özgürlük " diye ve her dilde söylenecekti "böyledir bizim sevdamız " diye.