- Kategori
- Güncel
O küçük kıyamet ve o unutma halleri...

KÜÇÜK KIYAMET
Öbür dünyada dirilip, mahşerde hesap vermeyi beklerken, hiç bir yakınımızın durumunu düşünmeden kendi derdimize düşecekmişiz. Mahşer öncesi kıyamet gününde de insanlar aynı dertte olacak büyük bir ihtimalle. 17 Ağustos'da o küçük kıyameti yaşayanların o unutma halleri, bunun böyle olabileceğini düşündürtüyor insana gerçektende...
Biz Avcılar'da oturuyorduk deprem olduğu zaman. Sarsıntı bittikten sonra, evden çıkıp, belirsiz bir yöne doğru yürürken, sokakta bulunan otomobillerin radyolarına kulak misafiri oluyorduk zaman zaman. Yaralılardan bahsediliyordu… Beylikdüzü’nden… Sultanbeyli’den...
Beylikdüzü’nde inşaatımız vardı... İlk endişem bu olmuştu: “Bir şey olmuş mudur?” diye. Eşim, annemlerin o inşaatın yakınlarında yüksek bir binada oturduğunu hatırlatmazken, ben de ona, ailesinin Sultanbeyli’de yaşadığını hatırlatmıyordum...
Çocuklarını unutup evlerini terk edenler de vardı... Sahiplenme, koruma duygularını bastırmıştı o küçük kıyamet. İçgüdüsel öncelik baskın gelmişti o anda. Kendi dertlerine düşmüşlerdi o panikle. Suçluluk duygusu bırakmamıştır peşlerini elbette daha sonra. Bazıları, yeni bir deprem bile istemiştir belki de. Bu kez çocuklarının üzerine kapaklanacaklardır yani...
Her ne kadar sonraki küçük depremlerde, inşaatlarımızın çavuşlarını değil de, annelerimizi aradıysak da, ilk önce kapaklandıysak da çocuklarımızın üzerine... İkna edememişizdir kendimizi tam olarak; o unutma hallerimizi unutamamışızdır hala.