- Kategori
- Siyaset
O şimdi Anayasa Mahkemesi üyesi

imzalı karikatür
O Şimdi Anayasa Mahkemesi Üyesi
12 Eylül mezalimi ile kapatılmış bir partiye üye olmaktan ve aynı nedenle 16 sayı çıkabilmiş siyasi yayın organının da çalışmaktan başka, siyasete hiç ilişmedim hayatımda. Gazeteciliğe bulaşma maceramda orda başlar zaten.
Ama dağ başında yaşayan bir münzevi adam olsam da, herhangi bir resmi kuruma girmekten nefret ediyor ve adresime herhangi bir devlet kâğıdı gelmesinden birçoğunuz gibi tiksiniyor olsam da, hükümetin içerisinde bakanlık yapan eski bir arkadaşım bile var.
Eskisi kadar sıkı fıkı değiliz doğal olarak ama iyi adamdır, telefon ederim yok dedirtmez.
15 yıl önce, birlikte bir mücadele verdik statükoya, başarılıda olmuştuk.
Takip ediyorum sayın bakan eski arkadaşımı sürekli, bence başarılı ve tanıdığım kişiliğini göreviyle birleştirmeyi başarmış bir hükümet üyesi kendisi. Eski arkadaşım diye diyorsam namerdim.
Başka tanıdıklarda var özet içerisinde.
Sırası gelmişken, kısa bir geçiş olarak alın siz bu başlıkları. Hızlı geçtiğim bir sürü hikaye var dağarcıkta.
Alın, somut bir örnek size sırası gelmişken.
AKP davası anayasa mahkemesinde sürüyordu. Bir eski belediye başkanı, şimdi popüler olmayan bir sanatçı ve bir bankacı arkadaşımla yemekteydik. (Onlar şahit bu olaya)
Karar için birkaç ay vardı daha. Söz siyasetten ve kapatma davasından açılmıştı.
Onlara, anayasa mahkemesi kararının, AKP yi kapatma yönünde olmayacağını ve sadece hazine yardımı kesintisi olacağını söyledim. O sıralarda kimse inanmıyordu buna.
Ama bir duyum aldığımdan değil, çok kolay tahmin edebiliyordum sonucu. Hatta onlara nedenlerini de açıkladım şahitler. (Kimin nasıl oy kullanacağını söyleyerek)
Çünkü eski ortağım, biraz arkadaşım ( özel şeylerden de çok konuşurduk) şahsi avukatım, sonradan Anayasa Mahkemesi üyesi oldu. Tahminim zor değildi.
Biliyorum çünkü nasıl bir hukukçu olduğunu. (kutlama telefonu bile etmedim, ama arasam yok dedirtmez)
İktidardan ya da muhalefetten birçok milletvekili, belediye başkanı ile tanışır arada sırada görüşürüz. Ama koltuklarının, yetkilerinin bana sağlayacağı hiçbir şey talep etmemişimdir, hala da etmem.
Gerçi devlet hak ettiğim emeklilik hakkımı 8 sene kadar geciktirdiğinde, bakan arkadaşım epey bir çabaladı ama inanın, il müdürüne söz geçiremedi haklı olduğum halde. (Bir yasa maddesi buldum da haklılığımı kanıtlayan, sonunda kendim hallettim.)
Devam ediyorum, mesela çok büyük bir spor kulübünün şimdi başkanı ile aynı firmada çalıştık, onun yardımcısı ile ve başka bir popüler kulüp başkanı ile de aynı meclisin üyesiydik.. (tesadüflere bakın)
Geçmiş krizlerde para aldığım tefeci, şimdi yabancı bir bankanın Türkiye kurucuları arasında. Adam mimar, bankacılıkla alakası yok benim yanımda yetişti köftehor, bankaya kurucu oldu..
Aralarında büyük şehir belediye ve hala büyük ilçe belediye başkanları olan arkadaşlarım var. Bazıları ile ısrar üzerine iş yaptım ama tüm yaptığım işlerde mağdur edildim. Hatta inanmayacaksınız, bir büyük şehir genel sekreter yardımcısı, (eski)yaptığım ve zarar ettiğim bir işten, partiye yardım diye senet istetti. Paramı mahkeme yoluyla dört yıl sonra, kuş olarak aldım.
Genel merkez binası kirasını cebinden ödeyen parti genel başkanı ile çalışma şerefine nail oldum. Ama her kongre dönemi ekibi değişen, kendinden başka hiç kimsenin karar yetkisi olmayan genel başkanları da tanıdım. Aynı genel başkan bir seçim sırasında belirlediği slogan konusunda benden yardım istedi kabul ettim.
Sonra rahmetli Özal ölünce slogan havaya gitti. Çünkü sloganında Özal da vardı. Genel başkan emekleri unuttu, (hala unutmuştur) sanatçı arkadaşlarıma çizdiklerinin parasını ben ödedim. (Haftaya bu konuyla başlayacağız. Ulusal TV spikerlerimiz gibi. ( Azzzz Sonraaa)
Bu konuda daha çok fazla örnek var.
Nato taşeronluğu ile başlayıp, Kürtçe soyadlarını değiştiren büyük işadamları, kuzey ıraktan mazot ticareti yapan eski bakanlar, devlet bankasından kredilerle fabrikalar kurup siyaset rüzgarı değişince batan milletvekilleri, yöneticisi oldukları sivil toplum kuruluşu sayesinde ticarethanelerine iş alan, bıyıklarını iktidardaki partiye göre traş eden, hacı yatmaz iş adamları, Ertuğrul Özkök’ü, gazetesinde çıkan delillere dayalı yazıyla ilgili, tam sayfa ilan tehdidiyle tekzip ettiren tüm generali, uyduruk sözleşmeler ile binlerce gazete emekçisini bedavaya çalıştıran holding gazetelerini, buna göz yuman, mangalda kül bırakmaz hükümetlerin çalışma bakanları, saymakla bitmez.
Bana şimdi sallama Cuma Hikmet diyebilirsiniz.
Tüm anlattıklarım/yazacaklarım belgelere, hukuk diliyle “subut delillere” dayalıdır.
Öyleyse kim bunlar? Sorusuna da, sabredin ona da sıra gelecek diyorum.
Çalışmalarım neredeyse tamamlandı. Sayfalar dolusu bir ibret hikâyesi.
Çıkacak kitabımın reklâmı falan değil, yanlış anlamayın. Ben bedava ortaya saçacağım.
Kuruluşundan beri, biraz da tembellikle köşesini işgal ettiğim, haber portalları başta olmak üzere, “kapitalizmin yarattığı akrep” internet üzerinden her yerde okuyacaksınız. Öyle, el altı mailleri gibi değil ortaya. Hodri meydan şeklinde.
Kimi gazetelerin, tetikçi köşe yazarlarının üslupları gibi“kara çal, karaçalı başının çaresine baksın” edebiyatı değil anlatacaklarım. Hikayelerin kahramanları beni iyi tanırlar. Hiç belden aşağı yöntemlerim yoktur. “Delidir ne yapsa yeridir şeklinde”.
Sadece olup bitenler kısaca.. Ne sonuç çıkartırsınız, size kalmış?
Ama esnaflıktan bakan, 3 katlı apartman inşaatçılığından yüce divan üyeliği, yüz bin sermayeli şirketten, Türkiye zenginliğinin ilk onuna, maaşlı şirket müdürlüğünden uluslararası bir bankanın kuruculuğuna hangi yollardan çıkılıyor, nasıl oldu da oldu, bunları okuyacaksınız. Tümü belgeli.
Peki, ne yapmak istiyorum?
Her gün, bin türlü yolsuzluğun on bin çeşidini okumaktan, duymaktan bıkmış, sırf koltuk sahibi gücünün, karşı konulmaz ihtirasından olmamak için, türlü manevralar yapan siyasetçilerin, akıl almaz manevralarından yorgun, “beton hafıza” halkımızın ne işine yarayacak bu hikaye..
Hiçbir şeyine yaramayacak eminim.
Yine 11+11=22 kişinin spor yaptığı futbol karşılaşmalarını milyonlar olup izlediğiniz gibi izleyip, efendiyseniz içinizden, yok değilseniz dışınızdan küfür edeceksiniz.
Ama biraz farklı, bu maça bilet parası ödemeyeceksiniz.
Holding gazetesi köşecisi değilsem, korkmuyor muyum peki bu yazacaklarımdan?
Hayır. İki nedenle korkmuyorum!.
Birincisi anne annemin annesi “ebem” çok söylerdi bu lafı.“Ölmüş eşek kurttan korkmaz”
Neredeyse bu ülkede yaşamaktan bıkmışlardayım.
Gidesim var. Afrika’ya falan. Ya da bir şey uydurup atarlar içeri. Yatıp çıkmadığım yer değil. Başbakan bile yattı çıktı. Belki bende bu sayede, ilerde bir baltaya sap olurum. Şairlikte var.
İkincisi bunca yaşadıklarımdan sonra bir takım tedbirler almayı öğrendim. Sanırım gerisi hava hoş.
Haftaya bakalım neyle başlayacağız. Gündeme göre konu seçeceğim. Anayasa paketi gündemde olacak kesinlikle. Bende statükoya karşı olduğunu bildiğimiz Anayasa Mahkemesi başkanının bile, karşı çıktığı değişiklikler önerisini ele alabilirim mesela. Olası iptal davasında ne karar çıkacak tahminlerimde.
Anılardan yola çıkarak, sermaye bu var elde.
Cuma Hikmet