Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Mart '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Öğle tatilinde esnaf lokantası

Öğle tatilinde esnaf lokantası
 

Hastayım. Ağır grip faranjitle karışıp beni yatağa düşürdü. Üç gün yattım. Ateş, ağrı sızı kısmı bitince kalkıp işe geldim tabii. Ama faranjit insanın yakasını o kadar kolay bırakmıyor. Hala ağırım, hala öksürüyorum ve biliyorum ki dikkatli davranmazsam bu öksürük bir aydan önce uzaklaşmaz bünyeden.

Çalıştığım yerin hemen yanında büyük bir aktar var. Sabah işe gelirken uğradım ve annaannemin meşhur fomülü "cadı çayı"nın malzemelerini aldım. (Meraklısına kısa bilgi: cadı çayı, az ayva yaprağı, çok karanfil, elma kurusu ya da kabuğu ve kararında kabuk tarçın, hatmi çiçeği, zencefil, isteğe göre yeni bahar tohumunun kaynatılmasından oluşan basit bir bitki çayıdır efendim.) Lakin cadı çayı bile bitmek bilmez öksürük tehlikesini uzaklaştırmış görünmedi bana. Bunca yıllık faranjit tecrübelerim bana "evrensel iyileştirici"ye başvurmam gerektiğini hatırlattı hemen. Tavuk Çorbası...

Öğlen arası malum en yakındaki esnaf lokantasına gittim. Burası küçük bir kasaba olduğundan henüz fiyakalı mönüleriyle, lüks dekorlu, piyasa cafeler açılmış değil. Bir şey yiyip içecekseniz ya turistik kebapçılara ya da mütavazı esnaf lokantalarına gideceksiniz.

Başım ağır, sesim kısık... Bir tavuk çorbası söyledim kendime. Arkamı pencereye dönüp boş bir masaya oturdum. Garson üçbeş yeşillik ve limon eşliğinde getirdi çorbamı. Yavaş yavaş çorbamı içerken etrafı seyrettim. En sevdiğim kişisel ayinlerimden biridir bu. Herhangi bir memlekette, herhangi bir esnaf lokantasında etrafımı seyretmek.

Duvarlarda hemen hep aynı manzara resimleri, firma promosyonu bir saat, camlı dolapta tatlılar, basık, karanlık, azbuçuk temiz, aşçı sanki hep aynı adam, garsonlarda aynı tavır... Lokantanın müdavimi değilseniz sırf sizin için sahnelenen bir tiyatro temsili.

Arka masada bankacı iki bayan hararetle şefleri hakkında atıp tutmaktaydılar, hemen yan masada yaşlı bir amcaya garson hocam diye hitap etti, belli ki öğretmen beyamca. Kasada göbekli, iri yarı iki adam hesap ödemekte. Biliyorum kim olduklarını. Yemeği evde yememeleri ne garip. Oysa hemen arka sokakta oturuyor ikisi de...

Başım ağır, hareketlerim ağır... Çorbamı yavaşça bitirdim. Çorbayla getirilen yeşillikler baktım, içimden yemek gelmedi, bıraktım. Hesabımı ödeyip çıktım. Bir cadı çayı daha içeceğim birazdan. Öksürük benden uzak dursun diye elimden geleni yapacağım. Belki yarın tekrar giderim esnaf lokantasına kimbilir...

 
Toplam blog
: 79
: 1562
Kayıt tarihi
: 24.07.06
 
 

1972 yılıydı. Doğdum. Evde hep kitap okuyan iki kişi vardı. Büyüdüm, okullar okudum. Birşey öğrenmed..