- Kategori
- İstanbul
Okyanusu Yüzmek
duyulmuyor ateşteki suyun sesi
kör kuyulara yürüyor zaman
uzun dünümüzden kalan
ölüm orucuna yatırdığımız sevgi
kemirgen bir sessizliğin içinde beklerken
tek duyulan ayak sesi
merhametini esirgeyen
gözlerimiz/ cellâdın gözleri
bile bile /dalıyoruz hüzzamın içine
tepeden tırnağa
yalnızlığı içeceğiz yıllar boyu...
/duvardaki gölge oyununu oynayan iki kişi
yaklaştıkça birbirine, çekiyor biri elini/
sustuklarımızı biriktiriyoruz
ve bekliyoruz put gibi
bekliyoruz sadece
konuşmadan/ nasıl yağacağız ki birbirimize
iki karşı kıyıyız
ya da vadinin yaban iki yüzü
karınca adımlarınla
kendimizi geçiyoruz her seferinde
birbirimizi görmeden
dönüp başa yeniden
yeniden geçiyoruz
bu bölmeden bir ‘biz’ çıkmayacak
anladım /yekpâre olmayacağız hiçbir zaman
gün geceye /gece güne bağlanıp duruyorken durmadan
çoktan, geri saymaya başlamıştı ayaklarımız
dertop edilip, dürülmeyen sessizliğimizle
susuzluğa mahkûmduk
ve ben gittiğinden bu yana
değişen zaman perdesinde
hatmettim takvimleri
sesimin tellerinde kalan sesin
dalga dalga kulağıma akarken
geçti saydığım/ yerli yerinde saymada
bir fukara avuntusu dilimde hâlâ
/yeniden, kapıları zorlama
zorlama kapıları kalbim
bu aşk kelebeğin yazgısı/
içimi karıştıran eski günlerin sesiyle
kara humma kadar tekinsizim kendime
amansız gururumuza yenilip
ayrılığı akıldan ayaklara
düşürmüştük bir kez
gözümün gölgesinde bir sanduka durmakta şimdi
nef(e)simiz teslim bayrağını çekmiş
k(m)utlu bir ölüm bekliyor ikimizi
bitecek bu anlamsız savaş
biliyorum, farklı yerlere gideceğiz
yollar, ta başından beri
zaten /hep farklı değil miydi
sere serpe yaşanmadı bu aşk bundan ötürü
ve bitti baharın lâle coşkusu
çarçabuk/ yazı yıkıp geçti hüznü
hazan devrildi üstümüze
tin sarardı / ten sarardı
gece kuşağını sardı belimize
sonsuza dek borçluyuz
imkânsızlık / imkânımız
okyanusu yüzmek kadar...
16 Kasım 2011
Hâdiye Kaptan
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.