- Kategori
- Öykü
Olmayan sevgilinin günü

Resim Altyazı: Olmayan Sevgiliye Bir Gül
Selim son dönemlerde hep olduğu gibi sıkıntılıydı. İnsan sorunları fazla olunca, kendini iyi hissetmeyince, bir de başkalarının mutluluğunu görünce iyice karamsarlaşıyor.
Hiçbir zaman kendini yaşamın ve olumsuzlukların etkisine bırakmayı düşünmemişti, yılgınlığa kapılmayı değil tüm güzelliklere inadına sıkı sıkı sarılmayı istemişti. Hep bunu savunmuştu.
Aylarca umudunu korumuştu. Sonra yıllarca yaşamının bir düzene girmesi için elinden geleni yaparak beklemişti.
Geldiği nokta pek de iyi değildi. Kendi durumunda olan kişilerin hiç de az olmadığını biliyordu. Yaşadığı bölgede milyonlar, dünyada milyarlar. Bir zamanlar gelişmiş ve sarsılmaz görünen bazı ülkelerin bile koşulları çok kötüydü.
Şimdi yaşadığı karamsarlığın bunlarla ilgisi yoktu.
Masadaki tek kırmızı güle baktı.
"Hiç değilse yalnız olmamalıydım" dedi. "Paylaşacak bir sevgi bulunmalıydı yanımda."
Bu gülü niye aldığını bilmiyordu. Belki de onun ince yaprakları solmadan yüreğine seslenecek birinin elini tutmayı umduğu için. Aslında onu vermeyi isteyebileceği birisi yok değildi. Resmini yerde görerek tanışmış olmasa belki de çoktan onunla konuşmuş olurdu. Kendini onun kadar yakın hissettiği pek az kişi olmuştu. Hepsi de şimdi çok uzaktaydılar.
Sevgililerin bu büyük gününün bitmesine birkaç saat kalmıştı. Bir satış ve tüketim yarışına dönse de birinin elini tutabilecek herkesin sözünü etmek zorunda kaldığı bir gün. Kimi gücünü göstermek istercesine pahalı armağanlar alıyor ya da istiyor, kimi de ilkeleri ya da parasızlığından dolayı içten birökucaklamayla yetiniyordu. Ama kimse bu günü unutmuyordu. Ya evlerindeyken, ya da dışarıda bir yerde birbirlerinin gözlerine bakarak özel bir an yaratıyorlardı.
Sima'yı düşünmek istemiyordu. Gülü aldığında da kendisine bunun onunla bir ilgisi olmadığını söylemişti. Ama vardı, biliyordu. Bir kez daha buluşup konuşsalar büyü bozulur muydu?
"Sevgilisi olandan çok yalnız insan var, bu aslında yalnızların günü" diye mırıldandı.
Yaşamında bir başkasının sıcaklığını hissedenler bunu zaten her gün yaşıyorlardı. 14 Şubat'sa yalnızların kendini mutsuz hissettiği, satıcıların da sevenleri çekerek para kazanmaya çalıştığı bir gündü.
İçindeki sıkıntı biraz daha artınca dayanamayarak gülünü alıp evden çıktı. Yürürken karşıdan gelen kızların gözü elindeki güle takılıyordu. Göz ucuyla onu süzüp belli belirsiz bir kıskançlıkla bakıyorlardı. Ne garipti, bir araya geldiğinde mutlu olabilecek birçok insan yalnızlığın acısına sıkışıp kalıyordu.
Sima'nın evden çıktığında geçeceği bir noktaya gelip beklemeye başladı. Gidip kapısını çalmak istemiyordu. Ama görürse, hiç değilse bu gülü eline tutuşturup sıcak bir gülümsemeyle gözlerine bakacaktı.