Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

17 Ocak '07

 
Kategori
Psikoloji
 

Ölmek mi, kalmak mı?

Ölmek mi, kalmak mı?
 

Sürekli onunla burun buruna yaşarız. Ama hiç konuşmak istemediğimiz konuların en başında gelir ölüm. Bir o kadar da çok ve uzun anlatılacak şeyler vardır hakkında. Yine de kelimeleri toparlayıp kağıda dökmekte bir hayli zorlanırız.

Aslında korkutur bizi; adını anmayız. Sanki canlının ilklerinden bugünkülerine gelene kadar ölüm yokmuş gibi davranırız. Varlığını sürekli yadsırız. Şu anda yazarken bile tezatlıklar içindeyim: Yokluğu yazıyorum ama; ondan varlık olarak bahsediyorum. Aslında şuradan kaynaklanıyor durum: Her varlığın içinde bir yokluk durumu; her yokluğun da değişik var olma durumları sarıp sarmalıyor beni. Çok da ayıramıyorum ölmekle kalmayı birbirinden; aynen varolma ile ölümü birbirinden ayıramadığım gibi.

Her canlı doğar, yaşar ve ölür. Bu doğanın kanunudur. Kimin ne zaman ne şekilde öleceğini hiçbirimiz bilemeyiz. Öyle ya da böyle hepimizin ayrı ayrı yazılarımız ve ayrı ayrı ölüm nedenlerimiz vardır. Doğdun yaşamın içine bedeninle, sonra aklın ve duyguların gelişti, seni sarmalayan bir çevrenin içinde buldun kendini.

Sen geliştikçe içselleştirdiğin ölüm-kalım bilincin de değişti ve seni değiştirdi, olgunlaştın. Artık bir bilince vardığın için dünyada yapabileceklerinin en iyisini yapmaya başladın. Ölüm bilincin geliştikçe insanlaştın, insanlaştıkça bilinçlendin. Zamanını iyi değerlendirmen gerektiğini kavradın. Ölüm bilincin tüm bunlara hiçbir zaman engel olmadı; aksine daha da bilinçlenmene önayak oldu.

Kimimizin kıymeti ölümden sonra bilinir, kimimizin mezarı bile yoktur, kimimiz de hep sevdiklerimizin kalbinde yaşarız… İnsanı korkutan ölümden öte sevdiklerini bırakıp sonsuz sessizliğe göç etmektir.

Bundan 6 yıl önce yolda yürürken bir aracın gelip bana çarpmasıyla o pas parlak ışıklı tünelin içinde hissettim ölümü. Çoğu insanın hayatını bir film şeridi gibi gördüğü o tünelde ben film şeridi yerine pazarlık yapmaktaydım sanki. Allah’ım alma beni yanına, daha yaşayacak güzel günlerim var beni sevdiklerime bağışla diye yalvarıyordum. Uçmakla dönmek arası bulunduğum o tünelden sanki biri beni itti ve kendimi biranda yerde bulup gözlerimi açtım.

Ölümden korkmadım. O sırada, yaşadığımın ölüm olduğu bile aklıma gelmedi. Sanki birileri beni başka bir yerlerde yaşamam için çağırıyordu yanına almak istiyordu ama ben sevdiklerimi bırakıp gitmek istemedim. Daha doğru düzgün yaşamamış, onlara doyamamıştım. Belki bu gördüğüm bir rüyaydı, belki de gerçek, bilmiyorum…

Yaşadığım sürece de sevdiklerimin ölüm haberlerini almak istemiyorum. Kalmak bu anlamda çok zor, sevdiklerin seni bırakıp gittiğinde.

Alışıyor insanoğlu, her şeye rağmen hayat devam ediyor, her şey insanlar için. Hiç beklenmedik bir anda kapıyı çalıyor ve alıp götürüyor seni.

Ölümden kaçış yok!

 
Toplam blog
: 19
: 898
Kayıt tarihi
: 01.12.06
 
 

Sıcak bir Ağustos günü 16:15’de Gönen Devlet Hastanesinde şimdiki gibi tombiş yanaklarım, çekik güle..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara