Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Haziran '09

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Ölü bir insanın etini yer misiniz?

Ölü bir insanın etini yer misiniz?
 

İkiyüzlü ve ikisözlü olmayın!


Ölmüş bir insanın etinden bir parça koparıp ağzınıza götürüp dişleyebilir ve bu eti zevkle çiğneyip yutabilir misiniz?

Soru saçma ve iğrenç mi geliyor?

Oysa belki hepimizin hem de her gün ölü insan etini seve seve, zevk ala ala dişleyip yutuyoruz.

Hatta yaptığımız şey daha da iğrenci.

Allah Kuranı Kerim’de soruyor”Nasıl olur da siz iman edenlerin içinden ölü kardeşinin etini seve seve dişleyen biri çıkar?İğrendiniz değil mi?”(Hucurat, 12)”Arkadan çekiştirip duran, kaş-göz işaretleriyle alay eden her kişinin vay haline”

Gerçekten iğrendik mi?

Elini kaldıramayan, dilini kıpırdatamayan, tek bir sözle bile kendini savunamayan zavallı bir ölünün etini dişlerimizle didiklemeyi, dilimizle zevkle çiğnemeyi ve sonra yutup da mutlu olmayı kendinize yakıştırabilir misiniz?

Siz hiç sözünüze başlarken “Ona yakıştıramıyorum…”, “Onun gibi birisi nasıl yapar bunu?”, “Yüzüne de söylerim zaten..”, “Böyle de olmaz ki…”, “Ondan hiç beklemiyordum..”, “Böyle de yapılmaz ki..” söze başlayıp tanıdığınız belki sevdiğiniz belki arkadaşınız belki akrabanız olan birisi orada yokken onun söylediği sözleri onun yaptığı fiilleri yani onu anlattınız mı hiç?

Birinin yokluğunda bedenine, sözüne, elbisesine, boyuna, saçına, sakalına, bıyığına, işine, evine, hayvanına, arabasına, içkisine, kumarına, nesebine, ahlakına, namazına, orucuna bir eleştiri getirdiğiniz, orada bir kusur görüp de o yokken bir başka dostunuzla konuşurken söylediğiniz hiç olmadı mı?

İşte buna “gıybet” deniyor…

İşte Allah’ın “Ölü etini seve seve dişlemek” dediği böylesine iğrenç bulduğu ve kesinlikle men ettiği davranış bu..

Gıybet, İslam’ın ölü etini yemekten daha iğrenç bulduğu davranış biçimi…

Kendi hayatınıza şöyle bir bakın…

Yapıyor muyuz bunu…

Yapmayanımız kaç kişi sizce?

Birinin hakkında duyduğunda hoşlanmayacağı “doğru” olan bir şeyini konuşmadık mı hiç?

Hz.Muhammed diyor ki ”Bir kimse bir kişinin kusurunu ayıplarsa, o kimse ölmeden o kusuru işler!” Ve devam ediyor Peygamber “Kardeşinin başına gelene seviniyorsan, Allah onu kurtarır, aynı şeye seni müptela eder.”

Bir kişinin kusurlu bir davranışını ayıpladığınız, eleştirdiğiniz, başkalarına aktardığınız, “hak etmişti zaten”, “iyi oldu akıllansın” dediğiniz oldu mu?

Durumumuz ne kadar vahim değil mi?

Birinde gördüğümüz, duyduğumuz bir hatayı eğer başkalarıyla paylaşırsak yani gıybet yaparsak o kusuru, o hatayı yapmadan, söylemeden ölmeyeceğiz!...

Birinin başına gelene, birinin müptela olduğu bir davranışa, huya gizli gizli için için de olsa sevindiğiniz, ayıplayıp kınadığınız ne varsa kendi başımıza gelmeden ölmeyeceğiz!

Siz hiç duyduğunuz bir sözü muhatabına veya bir başkasına alıp götürdünüz, söylediniz mi?

Söz iletmek şeklinde yapılan bu gıybet hakkında Hz.Muhammed’in hükmü şöyle:”(Arabozucu) söz taşıyan cennete giremeyecektir.”

Hasan Basri ise şöyle uyarır bizi ”Başkalarının sözünü sana ileten muhakkak senin sözünü de başkalarına iletir.Zira onun yaptığı hem gıybet, hem zulüm ve hıyanet, hem de aldatma ve haset, hem nifak fitne ve hiledir.”

Birisi bulunduğunuz bir mekanda ölmüş bir insan eti yemeye başlarsa bu iğrenç görüntüyü mideniz, vicdanının kaldırabilir mi?

Gözünüzün önünde bir insan cesedi parçalanıp birisi tarafından dişlenip yenirken buna göz göre göre, bile bile nasıl katlanabilirsiniz ki?

Önümüzde bir insan cesedi parçalanırken bunu sessizce izleyenler olarak bizim hiç suçunuz yok mudur?

Hz.Muhammed “Kim ki gıybet yapıldığı halde gücü yeterken gıybeti yapılana yardım etmezse, Allah onu dünya ve ahrette zelil kılar.”

Gıybet edilenin onurunu korumuyor, gıybete engel olmuyorsanız iğrençliğe ortak oluyor ve sonuçlarını kabul ediyorsunuz demektir.

İslam gıybeti cinayetten daha iğrenç bulur.

Çünkü, cinayet cana ve bedene kast eden işlenmesi “zor”, faili belli, bulması ve cezalandırması kolay bir eylemdir.

Gıybet ise, işlenmesi kaş göz işareti kadar "kolay", Allah’ın bakileştirdiği kalbe ve ruha saldırıda bulunan, bir kere ağızdan çıktı mı dalga dalga çoğalıp yayılan, kavgalara, ayrışmalara, fitnelere, inanılmaz katliamlara yol açan bir eylemdir.

Gıybetin kokusu yoktur, sarhoş etmez içki gibi…Abdest de bozmaz zina gibi..Pişmanlık bile hissettirmez günah gibi…Tövbesini bile çok görür günahkarına..

Gıybet bir “ifsad” eylemidir:Bir kötülüğü düzeltmez, aksine yeniden üretir, çoğaltır.

Gıybet bir “fısk” eylemidir:içeriğinin doğruluğu bile doğru olmasına yetmez, söyleyenin haklılığı bile hak olmasını sağlayamaz.

Gıybet bir “seyyie” eylemidir:Özünde kötüdür, iyilik taşımaz.

Gıybet bir “nefret” eylemidir:Sevgiye ve barışa yönelik değildir.Yöneldiği kişiyi savunmasız yakalar, ezer.

Gıybet “fasid” bir eylemdir:Gıybet edene ve dinleyene faydası yoktur.(Sözyangını - Senai Demirci)

Hz.Muhammed der ki: “Ateşin kuru odunu yakması, insanın sevaplarını yok etmekte gıybetten daha hızlı değildir.”.

İnsan kendi servetini böyle kola kendi elleriyle yok edebilir mi?

Evinizi, arabanızı, paranızı ateşin kuru odunu yakmasından daha hızlı yakabilir misiniz?

Evden, arabadan, paradan daha zor kazanılan sevaplarınızı niçin yakıyoruz öylese?Hem de ölü eti yemek gibi iğrenç bir iş için…

Allah Kuranı Kerim’de “Emaneti ehline verin!”(Nisa, 58) diye emreder..

Birisinin tanık olduğunuz kusuru, bildiğiniz ayıbı sizde o kişinin emanetidir.

Emanet sahibine, ehline iade edilmesi gerekir.

Hatırlatıldığında hatasından vazgeçme, günahından arınma şansı tanınır böylece.

Emanet sahibine verilirse “ıslah edici” ve “düzeltici” bir işlev görebilir, “onarıcı” ve “yapıcı” olabilir.

Gizlenmesi gereken açığa çıkartılırsa hata, kusur sahibinin pişman olmasına izin verilmemiş ayıbı terk etmesine fırsat tanınmamış olur.

Kişi vazgeçse bile o ayıp hep onun üzerinde kalır.Bir gün dönse bile hep o günahla anılır, ömür boyu o hataya mahkum olur.

Terk edilen her kötülük için Allah ona terk ettiğinin büyüklüğünce iyilikler yazacağına söz vermiştir.

Birisi işlediği günahtan, hatadan, kusurdan pişman olur bunu tek ederse bu yüzden terk ettiğinin büyüklüğünce, çokluğunca iyilikler sevaplar kazanacakken gıybet eden işlemediği ama başkalarına söylediği bu günahlardan, kusurlardan, hatalardan dolayı yeni kötülükler, günahlar kazanacaktır.

Gıybet edilen, yokluğunda kusuru, hatası anlatılan günahlarından arınırken, gıybet edenlerin günahlarını arttırması gerçeği varken bunu bir insan neden bile bile yapar?

Son sözü bu gün Süfyan bin Uyeyne söylesin:” İnsanın üzerindeki hakların en büyüğü şüphesiz ki kul hakkıdır. Kul hakkı şehitlerden bile affolmaz…”

Siz siz olun, gıybete dilinizi alıştırmayın, çevrenizle dostluğunuzu, kardeşliğinizi zedeleyecek, itimat ve hürmetinizi yok edecek gıybetçilikten yılandan akrepten kaçar gibi kaçın. Varsa alışkanlığınızla mücadele edin, itimat edilen dost, saygı duyulan komşu vasfınızı hep koruyun, emin dost ve komşu olma özelliğinizi hep muhafaza edin!..

Birisi hakkında konuşmaya başlandığında ağzınızdaki söz değildir ölü bir insanın etidir, bunu sakın unutmayın....

 
Toplam blog
: 178
: 1496
Kayıt tarihi
: 01.10.07
 
 

Balıkesir doğumlu.1990 İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mezunu. Balıkesirspor Kulüp Yöneticili..