Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Aralık '16

 
Kategori
Psikoloji
 

Ölüm anında neler yaşıyor olabiliriz?

Ölüm anında neler yaşıyor olabiliriz?
 

Ölüm Anında “İnsan” 
 
Ölüm sırasında ne yaşayacağımızı bilememek rahatsızlık veren bir durumdur. Din öğretileri ölüm hakkında bize bazı bilgiler sunsa da son yıllarda bu konuyla ilgili bilimsel çalışmalar yapılmaktadır. Özellikle ölümden dönmüş insanlarla yapılan çalışmalar bizlere bazı verileri sunmaktadır. 
 
Boğulmadan sonra mucizevi bir şekilde kurtulan bir kişinin, boğulma anını şu şekilde tasvir ediyordu:
“Bütün çabalarım tükendikten sonra.... duygu hengamesinin yerini muhteşem bir sükunet aldı; buna teslimiyet denemezdi kesinlikle, olsa olsa hissizlik denebilirdi, zira boğulmak kötü bir şey olmaktan çıkmıştı benim için. Kurtarılmayı düşünmüyordum artık, vücudumda bir acı da hissetmiyordum. Aksine, duygularım, yorgunlukla birlikte bastıran uykunun öncesinde hissedilen o tatlı miskinliği andıran hoş bir seyir izliyordu.”
 
Anlatılan deneyimlerin hemen hepsinde benzer bir durum vardı; insan ölüme yaklaşırken ne korku, ne keder, ne de acı hissediyordu; bu anlarda kişide dinginlik, huzur ve hissizlik hakimdi. 
 
Zihin, ölüm anında tanımlanamayacak bir hızda faaliyete geçmektedir. Geçmişle sarmalanmış imgeler, anılar canlanmaktadır. Bu düşünceler zararı olmayan, gelişi güzel ve olumsuzluk yaratmayan durumlardan oluşmaktadır.  
 
Ölümden dönen başka bir insan şu şekilde anlatır bu anları: 
“Neredeyse anlık bir şeydi bu. Bunun en iyi, hızlı bir şekilde yansıtılan imgelerle veya seri halde birbirini izleyen rüya imgeleriyle mukayese edebilirim. İmgeleri duvara yansıtılmış gördüm. Acele etmeden, araya duygular karışmadan, hoş bir düzen içinde ve envai çeşit değişiklikleriyle. Saniyeler beş dakika gibi gelmişti.”
 
Yani son gördükleri imgeler içinde bulundukları korkunç tehlikeyi yalanlamaktaydı ve bu imgeler onların tahammül edilmez bir gerçeklikten uzaklaştırmak amacıyla bilinçdışı tarafından özellikle seçilmişlerdi. Böylelikle ölüm anını yaşamak yerine değişen düşünce ağının içinde kendini buluyorlardı. Süratle gelen düşünceler ve yoğun huzur duygusu bizlere ölüm anında zihnin savunma mekanizmasının devreye girdiğini gösteriyor. Yani insanın düştüğü durumun gerçek olmadığı duygusunu yaşatmak için yarattığı bir tür baş etme şeklidir.
 
Anlatılan hikayelerde fark edilen bir başka şey ise zihin geleceği düşünmek veya ölümden hemen sonra başlayacak olan hayattan ziyade tamamiyle geçmişe bir yolculuğa çıkıyordu. Genelde duyduğumuz şu cümleler “hayatım bir film şeridi gibi gözümün önünden geçti, tam o anda  sevdiğim insanlarla vedalaştım, çocukluğum resim resim gözümün önüne geliyordu....”
 
Nörolog Hughlings Jackson yeni bir teori ortaya atmıştır, insan beyni duyu organlarının yokluğunda yani dış uyaranların yok olması durumunda beyin, geçmişte depolanmış olan uyaranlara yönelir ve onları tekrardan işlemden geçirir. Ölmekte olan kişi bütün olup bitene dışardan baktığını düşünür. Yani panoramik bellek, dışarıdan geliyormuş gibi görünen ama aslında zihnin içinde olan biten imgelerdir. Yapılan araştırmalarda şu cümleler dikkat çekmekteydi, “Çocuğumun doğduğu zamanı gördüm”, “ Kardeşimle sokakta oynadığımız o eski günleri gördüm”, “ Hayatımın en mutlu anlarını teker teker yaşadım” . 
Psikiyatrist L.J.West, beyni pencere kenarında duran bir adama benzetir. Arkasında şömine yanmaktadır ve gün boyu dışarıdaki dünyaya bakar. Akşam karanlığı çökmeye başlayınca, içinde bulunduğu oda yavaş yavaş pencere camına yansır ve farkında olmadan ışıl ışıl aydınlanmış odada adam kendisine bakmaya başlar. Gecenin karanlığında, pencere çerçevesinin iç kısmında imgeler iç benliğinden kendine yansır. Panoramik belleğin ölüm anında devreye girmesini ve insana neler yaşattığını bu metafor üzerinden anlayabiliriz. 
 
Şu zamana kadar edinilen bilgiler ışığında diyebiliriz ki, ölüm doğum kadar mucizevi bir an olabilir. Ölüm sırasında hissedilen derin sükunet, geçmişteki güzel anlarımızın gözümüzün önüne gelmesi, ölüm anında bana “ne oluyor” u düşünmek yerine seri düşünme hızına erişiyor olmamız; bizlere “ölüm huzurunun” mümkün olabileceğini gösteriyor. Edebiyat, sinema, felsefe ve psikoloji için ölüm anı ilgi çekici bir konudur ve bu anların dingin ve huzurlu olduğu aktarılır. Bu kaçınılmaz gerçekliğin bu şekilde ele alınıyor olması ve edinilen bilgilerin bunu doğruluyor olması insanları daha iyi hissettirmektedir. Kısacası, başrol oyuncusu olduğumuz hikayenin sonuç bölümünün huzurlu biteceğini düşünmek gelişme bölümünü daha rahat yaşamamıza neden olacaktır. 
 
Uzman Klinik Psikolog Merve Ekşi 
 
Toplam blog
: 5
: 193
Kayıt tarihi
: 25.12.16
 
 

Uzman Klinik Psikolog / Psikoterapist / EMDR Terapisti / ..