Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Aralık '08

 
Kategori
Ruh Sağlığı
 

Ölüm için Geriye Sayım Başladı

Ölüm için Geriye Sayım Başladı
 

“Herkes senden nefret ediyor, herkes. Sen neden yaşıyorsun ki hala? Sefil bir yaratıksın... Sefil, işe yaramaz bir yaratıksın...”

“Hayır, hayır, hayır”

Orta yaşlı adam kendinden geçmeden önce bağırarak bu kelimeleri haykırıyordu. Aldığı ilaçlar onu derin bir uykuya sürükledi. Bir süre sonra arkadaşının onu hafifçe tokatlamasıyla kendine geldi. Ne kadar uyuduğunu kestiremiyordu. Etrafına bakındı. Tuncay ona gülümsüyordu. Odada tek kişilik bir yatak ve başucunda duran komodinde su dolu sürahi ve bir cam bardak vardı.

“Hadi kendine gel. Yine mi kabuslar?”

“Ben... bilmiyorum dostum. Yaşamak... Biliyor musun kumandanın pili bitmiş?”

“Bırak şimdi kumandayı. Buradan kurtulmamız lazım. Biraz daha kalırsak bizi öldürecekler. Verdikleri ilaçların seni ne hale getirdiğini anlamıyor musun? Uyuşturuyorlar bizi. Özgürlüğümüzü elimizden aldılar ve şimdi de ruhumuzu istiyorlar.”

“Kaçmamız lazım... kaçmamız lazım... Ama ölmek istiyorum, hayatıma son vermek istiyorum.”

Tuncay koşarak kapıya gitti ve küçük cam bölmeden koridora baktı. Panikle geri döndü ve Kemal’i omuzlarından tutup sallamaya başladı.

“Kendine gel. İşte geliyorlar yine, kim bilir bu sefer ne olacak? Lanet olsun, lanet olsun.”

Kemal odanın içinde hızla dönmeye başlamıştı. Bir o yana, bir bu yana gidiyor ve kendi kendine konuşuyordu.

“Etilok var mı? Yo yo, Nuri de televizyondaydı. Hey, hey sen... Ah yapma, yapma...”

Heyecanı arttıkça hafifçe terlemeye başlıyordu. Komodinin çekmecesinden buruşmuş bir sigara paketi çıkardı ve titreyen elleriyle bir sigara yaktı. Tek izin verdikleri şey sigaraydı bu lanet hücrede. Odada dönmeye devam etti. Bir yandan Tuncay birşeyler söylerken farklı sesler de işitiyordu. Evet, babasının sesiydi işittiği.

“Lanet herif, ne diye yaşıyorsun ki? Bak, nefret ediyorlar senden. Ya öldür, ya öl! Öl... öl... öl...” Bu kelime defalarca zihninde yankı yapıyordu ve biraz sonra kahkahalar işitmeye başladı. Dağınıl saçları ve üzerindeki mavi pijamasıyla kendisini hasta hissediyordu.

“Hadi Kemal, gelmek üzereler dostum”

Kapı yavaşça açıldı ve içeri birkaç kişi girdi. Bazılarının elinde not defterleri vardı. Kendisiyle ilgili ne planlar yapıyorlardı? Bu sefer kalabalık gelmişlerdi ve kesinlikle öldüreceklerdi onu. Düşünceler kafasında anlamsızca uçuşuyordu ve onları takip edemiyordu artık. Öyle hızlı geçiyorlardı ki zihninden yabancı bir dil gibi hiçbirşey anlamaz olmuştu düşündüklerinden.

“Yaklaşmayın” Odanın köşesine çekilip ağlamaya başladı. Bağırıyordu ve korkudan kıpkırmızı kesilmişti. Sigarasını üzerine gelen adamlara fırlattı. Adamlar kendilerini korudu ve ona tepkisiz kaldılar. Genç olanı ona yavaşça yaklaştı, belki de onunla konuşabilirdi.

“Tuncay sizin bizi öldürmeye çalıştığınızı söylüyor. Verdiğiniz ilaçlar zehirli!”

“Başka neler söylüyor Tuncay?”

“Bu lanet yerden kurtulmam gerektiğini. Deney yapıyorsunuz, lanet deneyler!”

Sesler tekrar başlamıştı.

“Onunla konuşacak mısın seni aptal? Öldür onu, kandırmaya çalışıyor seni, öldür onu”.

Kemal karşısındaki adamın üzerine atladı ve boğazına sarıldı. Tuncay etrafına bakınıyor ve kaçmanın yollarını arıyordu. Kemal adamla boğuşuyordu fakat birden bir acı hissetti ve bütün vücudunu bir uyuşukluk kapladı. Yavaş yavaş adamın boynunu tutan elleri gevşedi ve gözleri karardı.

Kim bilir ne kadar sonra gözlerini açtı. Tuncay gitmişti ve adamlar etrafını sarmıştı. Genç adam ona gülümsüyordu.

“Şimdi nasılsın?”

“Tuncay nerede? Nereye götürdünüz onu?”

“Sesler gitti mi? Daha mı iyisin?”

“Sen nereden biliyorsun sesleri? Yoksa... yoksa tanıyor musun onları?”

“Tanıyorum, seni onlardan kurtarmaya geldik.”

İlaç zihnini biraz daha rahatlatmıştı. Sanki kelimeleri daha rahat seçiyor ve daha sakin kalabiliyordu.

“Kimsiniz? Ne istiyorsunuz?”

“Ben Doç. Dr. Ali Rıza, bu da hocam Prof. Dr. Mehmet. Sana yardım etmek için buradayız.”

“O zaman Tuncay’ı getirin. Ne yaptınız ona?”

“Kemal... Tuncay... o bir hayal, bir varsanı. Onu yaratan senin zihnin. Bunu zamanla anlayacağını ümit ediyoruz. Psikotik ataklarında seni etkisine alan sesleri de ilaçlarla dindirmeye çalışıyoruz”

Kemal yattığı yerden boş gözlerle tavana bakıyordu. Doktor olduğunu söyleyen adam da kimdi? Tuncay’a ne yapmışlardı? Belki hareketsiz durursa ona dokunmaz, çekip giderlerdi. Birkaç dakika sonra gerçekten de gittiler. Yine derin bir uykuya daldı ve uyandığında sesler geri gelmişti.

“Yoksa ona inandın mı? Tuncay’ı öldürdüler, öldür onları! Ya onları ya kendini! Öldür....”

İyileşmek için çabalayan ileri derece bir şizofreni hastasının dünyasına hoşgeldiniz...

 
Toplam blog
: 128
: 1989
Kayıt tarihi
: 03.10.06
 
 

Gözlerini kapat ve düşün: bir cümle kaç kişide farklı etki yaratır? Birbirimizi anlamanın gittikçe z..