Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

23 Şubat '22

 
Kategori
Tarih
 

ÖLÜM NÖBETİ…

-KURTULDUM, DİYE AĞLADI…

ESKİ VALİ VE DAHİLİYE NAZIRI HAZIM BEY…

“Bir akşam da eski vali ve Dahiliye Nazırı Hazım Bey’i, müdürün yanına çağırdılar.. Koğuşa dönmediği için merak ettik: Aşağı locaya indirmişler, ertesi sabah asacaklarmış..

Hazım Bey, dürüstlüğünden, namusundan ve kanun saygısından başka hiçbir hikayesi söylenmeyen bir devlet emektarı idi.. Bu idam, tam bir “katil”di..

Hazım Bey, locaya iner ve ölüm nöbetini bekler.. Sabaha doğru, biraz dışarı çıkmak ihtiyacını duyar.. Loca kapısının deliğinden subayı çağırtarak:

-Tuvalete kadar gideyim.. Kapıyı açar mısınız? der..

Subay: “Canım efendim, yarım saat sonra ölüp gideceksin.. Biraz kendini tutuver!..” cevabını verir..

Sultan Hamid’in Adliye Nazırı Abdurrahman Paşa’nın oğlu, damatlardan idi.. Hazım Bey’le eski tanışıklığı olduğu için, meğer o akşam saraya gitmiş.. Vahdettin’in yanına çıkmaya muvaffak olmuş.. El öpmüş, etek öpmüş, nihayet Hazım Bey’in idamdan affedilerek, cezasının, edebi hapse çevrilmesi için müsaade alabilmiş.. Mahkumu,  sehpaya götürecek olanlar, son hazırlıklarını yaparken; nefes nefese koşan memurlar, iradeyi tevkifhane müdürüne getirmişler..

Hiç uyumamıştık.. Sesler duyuldu.. İbrahim Fevzi, ezana başlamadan, koğuş kapısı açıldı.. Yataklarımıza dikilip baktık:

Hazım Bey!..

İpten indirilmiş kadar sarı idi.. Bir müddet yutkundu, sonra:

-Kurtuldum, diye ağladı..

Yuvasına pek bağlı bir aile babası idi.. Hıçkırık içinde hikayesini dinledik.. Hazım Bey, Fransızca manzumeler yazardı.. Hikayesini bitirdikten sonra:

-Bakınız, cebimde ne ile asılmaya gidiyorum, dedi..

Eser-i cedid denen büyükçe beyaz bir kağıt çıkardı, okumaya başladı..

Bu, oğluna yazılmış Fransızca bir manzume idi..

Kaç türlü güldük, bilseniz… Kahvaltılarımızı, birbirimize ikram ettik..

Hazım Bey, sonra İkinci Meclis’e mebus geldi.. Cumhuriyetin ilanı kanunu konuşulduğu sırada, kürsüye çıktı, memleketten gönderilecek hanedan azlarından damatların çıkarılmaması için birkaç söz söyledi:

-Vay hanedancı… Vay mürteci…

Sesleri arasında nutkunu tamamlayamadı..

Nasıl bir borç ödemek istediğini, yalnız ben biliyordum..” (‘Çankaya’, Falih Rıfkı Atay)

Hep derler ya:

-Tarihten bir yaprak!..

İşte tarihten bir yaprak da buradan ulaşsın tarihseverlere…

Tarihimiz, (gerçekte geçmişimiz) öyle bir tarihtir ki, gözyaşlarımızı tutamayacağımız kısımlar, o acı yaşanmamışlıklar daha fazla..

Münevverlere ise uyarmak ve üzülmek kalmıştır çoğu kez, tıpkı Akif’imiz gibi:

"Geçmişten adam hisse kaparmış.. Ne masal şey!/ Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi?/ 'Tarih'i 'tekerrür' diye tarif ediyorlar;/ Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?.."

Ve..

-İbret alınsaydı, ibret alınsa, ibret alsak..

Biz, biz olalım; Mehmet Akif'in dizelerini hep aklımızda tutalım...

Görünen o ki, 21. Asır öncekilerden çok daha kötü olacak..

Cümleten Allah’a Emanetsiniz Sevgili Kardeşlerim..

 
Toplam blog
: 323
: 2029
Kayıt tarihi
: 04.09.06
 
 

Yaşanan her hayat en iyi hayattır; yeter ki içinde kötülük olmasın!.. ..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara