Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

kevser şekercioğlu akın

http://blog.milliyet.com.tr/kevser

14 Eylül '08

 
Kategori
Psikoloji
 

Ölüm yolu

Ölüm yolu
 

resim internetten alıntıdır diğer bütün resimlerim gibi


Bir kere tanışırsan onunla (ölümle) gerçek anlamda, bütün sevdiklerinden uzaklaşırsın, istemesen de. Panikle karışık telaşlar sarar etrafını. Kaderimin ayakları nereye kadar kaçabilir acaba diye düşünürsün. Bilirsin ki kaçış yoktur ondan öteye. Canın yanarak sevdiğini kimin ya da neyin beklediğini bile ertelersin her şeyin ötesine. Canından olma can bebeklerinin sevgisi bile kurtaramaz seni bu gidişin, sonuçsuz yolculuğuna.

Bütün inandıkların bilinmezliğin içinde renksizleşmiş misketler gibi dağılmaya hazır beklemekteler. Her şey nefesin bile tetikte. En çok bilinmezlik yakar insanın canını. Henüz can yanmasının gerçek anlamı da bilinmezken şaşırırsın. Bu kadar mı diye. Yaşarken geçmek bilmeyen zor zamanlar, ne çabuk bittiye dönüşür anlamazsın şıp diye. O kimdi, bu niye olmuştunun aslında sebepsiz olmayan bir araya gelişlerini zaten biliyorsundur da daha da net anlarsın uzaktan bir yerlerden kendine baktığında.

Hiçbir şey tesadüf değildir. Kimsesiz, ıssız uzun bir yolda, arabanın lastiği patladığında oraya tesadüfen yolu düşen ve kendiliğinden yardım teklifi yapan tamircinin bile aldığın bir duayla oraya geldiğini hatırlarsın acı bir gülümsemeyle. Her şey birbirine bağlı, renkleri uyumlu puzzle’ın, birer parçaları. Kim bilebilir ki bir gün birine söylediğin şakadan bir lafın aynı acıyla senin canını da yakacağını.

Şimdi düşünme zamanların. Ki artık biliyorsun bazı şeyler sebep-sonuç ilişkisiyle ilişik değil. Sadece olan oluyor. Kalabalıklar arasındaki yalnızlıklar ya da bir türlü yalnız kalamamalar. Sen mi çağırdın yoksa kaderin son perdesinde bu mu yazılmıştı sana sorulmadan tanımadığın senaristler tarafından. Değişmez sandıkların bile değişiyor, gördün. Ne elindekiler senin ne de sen kimsenin elinde değilsin.

Bak nefesin bile nerede kesilecek bilmiyorsun. Sen insansın, insanlığın ölçüsünde… Gerisi senden sonra anlatılacak kalanlar tarafından. Hem kalmak isteyip bütün enerjinle hem de derin bitmeyen yorgunlukların. Biraz daha süre verilse tamamlayabilir misin yarımlarını? Biliyorsun ki ne zaman ne de sen yetemezsin eksiklere. O eksikler kendi yetersizlikleri içinde yetersiz kalacak. Kim bilir belki de taa ölüme…

Yorgunluklarından bıkıp da gitmek isteyenler bile gitmek istemez ki bile bile ölüme. Bu acı bu bitmeyen bir sancı. Derin bir boşluk mu yoksa boşlukların doldurulma zamanları mı? Bilinmezliğe bir adım var üşür müsün, etlerin donup da kopacak kadar yoksa yanar mı katran kıvamında yüreğin tarifsiz acılarla?

Önceden gidenlerin faydası ne kadardır acaba? Otobüsten inince bekleyeni görüp de sevinmek gibi bir şey mi? Ne buradakilerden vazgeçmek ne de gidenleri görebilme umudu. Sadece derin bir şaşkınlık neden ben diye. İstedim mi gerçekte bu sonu der herhalde kim olursa olsun karşısına çıkınca. Bir kere tanıştın mı ölümle bir daha iflah olmaz bir hüzün merakı sarar seni sıkıca, kurtulamazsın.

Rüyaların rehber,

Sen uzun bir yolda yalınayak yürüyen bir yolcu

Rotasız yollarda rotanı şaşırmış gibi

Rüzgarın estiği yöne mi

Yoksa denizin kokusuna mı gitsen bilemezsin

Sorularının cevapsız kalışları gibi şaşkın

Ne bir azık var yanında ne de bir yudum su

Ne bulursan o

Korkak değil tedirgin

Bilinmezlik her şeyden fazla yakar insanın canını

Kırılganlıkların cebinde çakıl taşları gibi

Ne zaman aklına gelse sırtını dimdik dikişin

Gözlerinde de kimseye ihtiyacım yok benim bakışları

Yüreğinde ağırlığından taşıyamadığın sevdiklerin

Yol da sensin yolcu da yeter ki yürümekten korkma

 
Toplam blog
: 374
: 869
Kayıt tarihi
: 15.01.07
 
 

1965 Akçakoca doğumluyum. Evli ve dört kız annesiyim, küçük bir kızın  anneannesiyim. A.Ü. Halkla..