- Kategori
- Blog
Ölünün bile bakire olmasını isteyen nekrofil

Dün Celal Çelik’ten siyaset kategorisi için yazılmış bir yazı okudum.
Belki yanlış bir davranış ama bu tür yazılara yapılan yorumları, yazı hakkında bir katkıda bulunmadan önce okumayı pek sevmiyorum.
Yorumumu ya da katkımı yazdıktan sonra bana gelen cevapla birlikte tüm yorumları ve cevapları, metni bir kez daha gözden geçirdikten sonra okuyorum.
Bu belki tam anlamıyla bir sindirim oluyor.
Belki sonuna kadar bir özümseme isteği…
Bilemiyorum.
Ama duruma koşut olarak, yazanın adından dolayı özde hareketlenen muhalif olma dürtüsü iteklese de, (bu kesimi gülerek yazıyorum) yazanın görüşünü benimsemeye değin uzanan bir çizginin yakalanma olasılığı, (bu kesimi üzülerek yazmıyorum) hissedilir derecede artabiliyor. (Belki de doğru olan bu’dur).
Çelik’in pek çok görüşüne katılmıyorum.
Bu onu okumama engel değil ki.
Bırakın okumayı onun yazılarını sevmeme de engel değil.
Hatta yazılarından pek çoğuna katılmama da bir mani oluşturmuyor.
Özetle ben onun harflerinin, kelimelerinin, cümlelerinin orasında burasında dolaşan, dolaştıkça yeni düşünceler fışkırtan, sıradan ama fetişist nekrofilleri çok iyi tanıyan özlü insancıklarına hayranım.
O insanlara, yazarından dolayı…
Hayranım.
Hayranım da…
Ne yazık ki Sevgili Çelik; Kundera, Bukovski, Anar ve Salinger’e daha çok hayranım :).
İşte bu yazının müsebbibi o yazı: http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=176757
Not 1: “Celal Çelik’in siyasete yolladığı o yazı” asıl başlık olacaktı ancak, şimdiki başlıkla değiştirilmesi ihtiyacı hasıl olmuştur.