Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Ekim '07

 
Kategori
Futbol
 

Onur belgesi

Onur belgesi
 

22.10.2007 günü NTV’de “Euro Gol” programını seyrettim. Programın konuğu milli futbol takımı kaptanlarından Emre Belözoğlu idi. Röportajı; Haluk Yürekli ve Hakan Ünsal İngiltere’de Emre Belözoğlu’nun evinde yapmışlardı. Programda ağırlıklı olarak; Euro 2008 grup eleme maçlarındaki milli futbol takımımızın son durumu, başarı ve başarısızlıkları, basının eleştiri şekli ve dozu, Emre Belözoğlu’nun Türkiye Macaristan milli futbol takımları arasında 12.09.2007 günü oynanan maç anında basın tribününe yaptığı el-kol hareketi, kendisine yönelik eleştiriler ve Türkiye Spor Yazarları Derneği eski Başkanı Sayın Onur Belge’nin 17.09.2007 günü Kanal A televizyonunda “Spor Vizyon” programında konuk olduğu programda Emre Belözoğlu’nun milli futbol takımı teknik direktörü Sayın Fatih Terim’in kızı Merve Terim ile ilgili yaşadığını söylediği ilişki hakkındaki iddialar konuşuldu.

Kanal A televizyonundaki programda, Sayın Onur Belge, Amerika’da yaşayan bir yakınından, A Milli Futbol Takımı Teknik Direktörü Sayın Fatih Terim’in kızı Merve Terim ile milli futbolcu Emre Belözoğlu’nun ilişkisi bulunduğunu, bu nedenle İsviçre-Türkiye maçında çıkan olaylar nedeniyle Belözoğlu’nun, Terim ve Federasyon tarafından cezalandırılmadığını iddia etmiştir. Emre Belözoğlu da kişilik haklarının ağır bir şekilde saldırıya uğradığından hareketle, hukuka aykırı eylemleri nedeniyle Sayın Onur Belge’ye 50 bin YTL’lik manevi tazminat davası açmıştır. Emre Belözoğlu’nun, Fatih Terim’in müstakbel damat adayı iddiası üzerine, Fatih Terim de ayrıca yargıya başvurmuştur.

Emre Belözoğlu NTV’deki röportajında; yaptığı el-kol hareketinin yanlış olduğunu, yapmaması gerektiğini ama o an gelişen bir durum nedeniyle önceden tasarlamadan aniden yaptığını ve olayın hemen arkasından olduğu gibi şimdi de özür dilediğini bir kez daha yineledi. Yapmaması gereken hareketi tüm basın mensuplarına değil, artık O’nun kendisinin de bildiği üzere “tek bir kişiye” yaptığını ve artık adını vermenin gereksiz olduğunu söyledi. Ben o hareketin kime karşı yapıldığını söyleyen yazarın da belgesi olmadığı için inanmıyorum şahsen (Hürriyet yazarı Cengiz Semercioğlu). Belgesiz ve itiraf edilmeyen hiçbir şeye inanmam. Ama Emre Belözoğlu’nun “artık O’nun kendisini bildiği” şeklindeki açıklaması net bir isim vermediği için, böyle emin konuşmasına götüren tahminini, bizim bilmediğimiz ama adı geçen hangi yazarsa ikisi arasında bilindiğini kabul etmemiz gerekiyor.

Emre Belözoğlu, Galatasaray’da oynamaya başladığı ilk yılda Trabzonspor’un Galatasaray ile oynadığı bir maçta, o zamanın ünlü ve kendisinden yaşça büyük olan Trabzonspor’un ve milli futbol takımımızın kaptanı Ünal Kahraman’ın kendisine faul yaptığını maçtan sonraki röportajında anlatırken “Ünal amca ayağıma bastı” demesinin üzerinden epeyce geçmiş. Çocuktu henüz. “Abi” demenin ne olduğunu bilmeden “amca” deyivermişti. Emre Belözoğlu, şimdi abi olmuş. Nasıl konuşması gerektiğini ve hitap tarzını öğrenmiş:

“13 yaşımdan beri milli takımın içindeyim, bunun ağırlığını ben biliyorum, bunu basın öğretecek değil bana. O anki tamamen bir refleksti. Takım benim üzerimden yıpratılmaya çalışıldı. Profesyonel Futbolcular Derneğinin bir üyesi değilim ben, onun yaptığı açıklamayı kale almıyorum. Bugüne kadar futbolcular hakkında yapılan birçok haksızlığa bu derneğin açıklamasını görmedim. İngiltere’de ırkçılıkla ilgili davam görülürken; Gordon Taylor, İngiltere Profesyonel Futbolcular Derneği Başkanı, takdir ettiğim biridir, O bile böyle bir açıklama yapmadı. Ben milli takıma torpille gelecek futbolcu değilim. Nerde milli takımın, Galatasaray’ın başarısı var; ben orada oldum. Bir komutan savaşa çıkarken torpille asker almaz kadroya. Ben torpille takıma alınmadım. Bu takımlar torpille oluşturulmaz. Pişmanlığı insan yaşıyorsa bu önemlidir. ‘Irkçılıkla yargılandı’ diyorlar. Beraat ettim, halâ daha bundan pirim yapmaya çalışıyorlar, sanki sabıkam varmış gibi. Arabamla kaza yaptım, bunun üzerinden konuşuluyor. Allaha dua ediyorum O’nlara vermesin bu kazayı. Kırmızı kart gördü diyorlar. Bunlar üzerinden pirim yapıyorlar. Ben bir hata yaptım, ama Onur Belge benden daha çok hata yaptı. Kendisinin ismi Onur ama onurlu bir hareket yaptığını düşünmüyorum. Fatih hoca, çok onurlu bir hareket yaptı, ben yapamazdım ailem hakkında konuşulsaydı. Fatih hoca, yargıda arıyor hakkını. 13 yaşından 18 yaşına kadar da milli takım kaptanıydım, kaptanlık yaptım. Milli takıma giderken yürekten gidiyorum. 16 yaşındayken okuldaki öğretmenim benden imza alıyordu. Benim şöhret olmaya ihtiyacım yok. Yaptığım hareket için pişmanım ama pişmanlığımı yaşamam için bile fırsat tanımadılar. Bana yakışmayan bir hareketti. Yıldız oyuncudan ziyade ben takım oyuncusuyum. Bizler kahraman değiliz, kahraman olmayı kabul etmediğim gibi, hain olmayı da kesinlikle kabul etmem. Biz basın mensuplarından çok daha fazla samimiyiz. Medyada çok dürüst samimi insanlar var, ama bizim sırtımızdan pirim yapmak isteyenler de var. Bu işin tozunu almış basın mensupları olsa bizi anlayacaklar, anlarlar. Ancak, futbolun içinde olan basın mensuplarının çoğu bizi anlayamıyor, çünkü futbolu bilmiyorlar. Baskının ne olduğunu bilmiyorlar. Milli takım kampında idmanda bileğim kırıldı. 2, 5 ay sonra futbol oynamaya başladım. Balag’ın da ayağı kırıldı aynı dönemde, benim gibi çabuk sahalara dönemedi, 4 ay oynayamadı. Ben oynamasam basın destek olmazdı bana. Ama Alman basını Balag’ın neden şampiyonlar ligi kadrosuna alınmadığını sordu, ayağa kalktı. 4 senede İtalya’da 120 maç oynadım, şimdi İngiltere’de 2, 5 senede 70 maç oynadım. Bu işin stresini, baskısını basın bilmiyor”.

Aklıma Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Sayın Aziz Yıldırım’ın 2005 yılındaki bir basın toplantısı geliverdi: Sayın Başkan, “Durdur bu teröristleri kardeşim” diyerek, spor muhabirlerini, o zamanın Türkiye Spor Yazarları Derneği Başkanı olan Sayın Onur Belge’nin gözleri önünde fırçalıyordu (Asena Özkan, 21.01.2005, Radikal Gazetesi). Meslektaşlarını terörist ilan eden Başkana karşı çıt’ı çıkmayan Sayın Onur Belge, Amerika’daki bir yakınından aldığını iddia ettiği söylentiyi kullanıyordu. Belgeleyebilirse Belözoğlu’nun ve Terim’in açtığı davaları kazanacak, belgeleyemezse kaybedecek. Zaman gösterecek, takip edeceğiz. İş yargıda, yorum yapmıyoruz.

22. Dönem, Cilt:47, Yasama Yılı:2, TBMM Tutanak Dergisi’nde, 28.04.2004 tarihli 81. Birleşim’de tutanaklara geçen, CHP Grubu Adına Antalya Milletvekili Sayın Feridun Fikret Baloğlu, bakın neler söylemiş?:

“Şimdi, moda bir laf var Türkiye'de ‘tribünlerde şiddet var, bu yasayla her şey düzelecek’ deniliyor. Bu yasa iyi niyetli bir adımdır, hazırlayanları kutluyorum, destekliyoruz; ama bu, sadece bir adımdır ve eksik atılmış bir adımdır. Şiddet eğilimlerinin böyle gizli açık bir tarzda yaygın olduğu bir toplumda sadece tribünleri düzenlemeye yönelik bir yasanın sonuç vereceğine ben inanmıyorum…. eleştirilmesi gereken bir de Türkiye'de spor medyası var. Ne yazık ki, bugün, Türkiye'deki spor medyası, doğru haber vermek yerine takım taraftarlığını seçmiştir. Birçok yazarı okuyorsunuz, hepsi, bir futbol kulübünün taraftarı. Türkiye'de futbol basınında bir tek yansız yazı okuma imkânınız yoktur ve bu futbol basınında sadece üç takımın, zaman zaman da dördüncü bir takım olarak Trabzon'un haberlerini okuyabilirsiniz; diğerlerini göremezsiniz ve şu anda, spor medyasının kendisini eleştirmesi gereken bir noktadayız. Spor medyası, seyirciyi eğitmek yerine, seyirciyi özendirmek, seyirciyi belirli bir yöne götürmek gibi birtakım işlevleri yerine getirmektedir ve onun sonucunda da olaylar çıkmaktadır. En büyük feryat da medyadan gelmektedir….. artık, öyle bir noktaya geldik ki, spor sahalarında, dizide ölmüş mafya liderleri için saygı duruşu yapıldıktan sonra maça başlanıyor. Geçen gün, basına yansıdı böyle bir haber. Gençler maça çıkıyorlar, saygı duruşu yapacaklar, kime saygı duruşu yapıyorlar; dizide ölmüş muhayyel bir mafya babasına. Böyle bir ortamda Türkiye'de şiddeti tartışıyoruz arkadaşlar. Böyle bir ortamda şiddeti tartışıyoruz. Şiddet, her yere sızmış…. bakın, elimde bir gazetenin yazarlarının taraftarı olduğu futbol kulüplerini gösteren bir liste var. Bu gazetenin 93 spor yazarı var. Bunlardan 80'i futbol takımının taraftarı ve bunu şerefle ilan ediyor; 40 tanesi Fenerbahçeli, 30’u Galatasaraylı, 18’i Beşiktaşlı, 2’si de lütfetmiş Trabzonsporlu olmuş; yani, başka takımın taraftarı yok, tarafsızı yok”.

Dizide ölmüş bir mafya babasına, hayali-kurgulanan bir mafya babasına tribünde saygı duruşu yapan bir taraftar profilinde, basın mensuplarının çok daha özverili ve dikkatli olması lâzım. Aksi takdirde, sonumuz hayra alamet değil.

Tamam, Sayın Aziz Yıldırım gibi “terörist” demiyoruz ama, tuttukları takımlara yağ çeken basın mensuplarından, şiddet olgusunun altına bir kürek de olsa atılan ateşleri sözde futbol tartışma ortamlarına taşıyarak körükleyen basın mensuplarından, çıkarları uğruna gündeme alınan veya alınmayan konuları işleyen basın mensuplarından ve ceza uygulamalarıyla çelişkiler yaratan futbol federasyonu’ndan onurlu, belgeli, istikrarlı ve standart davranışlar beklemek bugünkü ortamda çok lüks olur. Her yazdıklarını, çizdiklerini onurları için belgelemeleri gerekmektedir. Aksi takdirde, kalpaksız kuvva-ı milliyeci rahmetli Uğur Mumcu’nun düstur olan sözü “belge sahibi olmadan fikir sahibi” olunur ki, o zaman vah halimize.

 
Toplam blog
: 135
: 1226
Kayıt tarihi
: 11.10.06
 
 

Ankara Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu Öğretim Üyesi. Spor Sosyolojisi, Popüler Kültü..