Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Aralık '09

 
Kategori
Güncel
 

Orduyu imha etmek için mutlaka subayı mahvetmek, aşağılamak lâzımdır

Orduyu imha etmek için mutlaka subayı mahvetmek, aşağılamak lâzımdır
 

Allah rahmet eylesin.


Efendiler!

Dünyada hayat için, insanca yaşamak için bağımsızlık lazımdır. Bağımsızlık sahibi olmak için kuvvet sahibi olmak ve bunun için mevcudiyetini ispat etmek icap eder.

Kuvvet ordudur.

Ordunun hayat ve saadet kaynağı, bağımsızlığı takdir eden milletin, kuvvetin lüzumuna olan vicdanî imanıdır.

Herhalde ordu, düşmanlarımızın birinci taarruz hedefi oldu. Orduyu imha etmek için mutlaka subayı mahvetmek, aşağılamak lâzımdır. Buna da teşebbüs ettiler. Bundan sonra milleti koyun sürüsü gibi boğazlamakta engeller ve müşkülat kalmaz.

Bir taraftan da müdafaasız, ordusuz bıraktıklarını zannettikleri milletin de izzetinefsine, her türlü haklarına ve mukaddesatına taarruzla milleti alçaklığa, boyun eğmeye alıştırmak plânını takip ettiler ve ediyorlar.

Orduyu İmha Etmek İçin Mutlaka Subayı Mahvetmek, Aşağılamak Lâzımdır

Onun yaşamak için bir çaresi vardır; şerefini korumak! Hâlbuki düşmanlarımızın da kastettiği, o şerefi ayaklar altına almaktır.

Dolayısıyla subay için “ya istiklâl, ya ölüm” vardır.

Mustafa Kemal Atatürk’ün 31 Temmuz 1920 de Afyonkarahisar Kolordu Dairesi’nde subaylara yapmış olduğu konuşmasından bazı bölümleridir. Tüm konuşmayı herkesin okumasını öneririm.)


******

Ya İstiklal, Ya ölüm!

Oramiral Uğur Yiğit Komutanıma suikast iddiasında adım geçiyor. Babam öldüğü zaman ben seferdeydim. Komutanım (Oramiral Eşref Uğur Yiğit) beni arayarak, ‘Başın sağ olsun, böyle şeyler herkesin başına gelir. Sen rahat ol’ diye bana teselli vermişti. En kötü günümde yanımda olan kişiye karşı nasıl böyle bir şey (Suikast) düşünebilirim. Bana babacan yaklaşan bir insana sadece saygı ve minnet duyabilirim.”dediği söylenen Deniz Yarbay Ali Tatar artık yaşamıyor.

Cenazesinde tüm komutanlarının onun yanı başında olması hakkındaki iddiaları yalanlıyordu.

Ailesine sabırlar ve silahlı Kuvvetlerimize başsağlığı dilerim.

Son 2 yılda Ergenekon soruşturması bağlantılı Yarbay Ali Tatar’ın intiharıyla birlikte Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nda intihar eden subay sayısı 6'ya yükseldi. Özel Harekât Dairesi Başkanı Behçet Oktay’ın makamında ölü bulunması ve emekli Albay Birol Atakan’ın da şüpheli bir trafik kazasında hayatını kaybetmesi hakkında soruşturma oldu mu, olmadı mı veya nedenini öğrenemedik. Nihayet bugün de Çanakkale’nin Ezine İlçesi İlçe Jandarma komutanı Üsteğmen Önder Galip ‘in de makamında intihar ettiği haberi ile intiharlar 7 ‘ye ulaştı. Ordumuzda neler oluyor? Bu psikolojik baskılar daha ne kadar sürecek?

İnsaf! Sabır taşı olsa vallahi çatlar ya!

Birilerinin ağızları torba değil ki büzelim. Her kafadan bir ses çıkıyor ve ordumuzu zan altında bırakmak, yıpratmak adına spekülasyonlar olanca hızı ile devam ediyor.

"Son zamanlarda intihar eden subaylardan bir kısmı, amirini ele vermemek için intihar etti mutlaka. Biri psikolojik olarak yapmış olabilir, biri kendi suçlu görüneceği için yapmış olabilir. Fakat bir ya da bir kaçı emir - komuta zinciri içerisinde yaptıkları işlerden dolayı komutanını ele vermeyi gururuna yediremediği için intihar etmiştir." Diyebilenler çıkıyor ne yazık ki.

İki subayın Başbakan yardımcısı Bülent Arınç’a suikast planı çıktı başımıza. Askerleri bu kadar küçültmeye çalışmak, onlara bu kadar haksızlık yapmaya kimsenin hakkı yoktur.

Dünyanın en büyük orduları arasında yer alan ordumuzu teşkil eden bizim askerlerimiz, komutanlarımız geri zekâlı mı ya? Bir şey yapmaya kalkıyorlar yüzlerine gözlerine mi bulaştırıyorlar yani?

Ayıptır, günahtır. Bu kadar gaddar olmayın beyler.

Ordumuz demokrasi kurallarına bağlı ise ve demokrasinin yaşamasını istiyorsa bu kadar üzerine gitmemeli diye düşünüyorum. Ordumuzu yıpratmaya kalkmak ancak düşmanların işine gelir.

Her şey Ergenekon denilen bela ile başladı ülkede. Nerede ise yıllar olacak dava bitmedi bir türlü.

Hakkında TBMM'yi "Silah ve cebir kullanarak yıkmaya çalıştığı iddiası olan 26 yıllık gazeteci Tuncay Özkan aylardan beri tutuklu.

“Suçumu, delillerini, nerede suç işlediğimi, kimlerle TBMM'yi ortadan kaldırmak, istediğimi öğrenmek istiyorum. Eğer bunlar yoksa bu bir hikâye ise hakkımdaki davanın düşmesini istiyorum" diye feryat ediyor.

Haksız mı?

Özkan, meydanlarda bangır, bangır iktidarı eleştiriyordu, onlara memleket için iyi şeyler yapmalarını halkın sesini duymalarını söylüyordu. Yani kısaca muhalefet ediyordu. Bu muydu silah ve cebir?

Ya diğerleri ne yaptılar? İçlerinde cephede vatan için savaşan generaller var. Bu insanlar TBMM sine, Atatürk’ün kurmuş olduğu Cumhuriyete değil, iktidara muhaliftiler.

İktidarın ne muhalefete, ne de en ufak bir eleştiriye tahammülü yok işte, yok.

İktidarın gidişatını beğenmeyen herkes potansiyel suçlu oluyor. Aylardan beri insanlar özgürlükleri ellerinden alınmış durumda mahpusta yaşamaya çalışıyorlar. Varsa, suçlarını bizler de bilmek istiyoruz ama bir türlü dava neticelenmiyor.

Yasama, Yargı, Yürütme - iktidarın tekelinde olunca (şimdilik tamamen olmasa da, ama az kaldı.)bu işler demek ki böyle oluyor.

*********

Bu sabah televizyon kanallarının birisinde (Taraf Gazetesi’nde) “Sivil Toplumu Göreve Çağırma” diye bir toplantı yapılmış, ondan söz ediliyordu. O toplantıda bulunan Taraf yazarlarından Ümit Fırat karşısındaki program sunucusuna “Ne yapabiliriz” i görüştüklerini söylüyordu.

Toplantının konusuna bakın. Ne yapabilirlermiş?

Aman beyefendi! Sizler hiçbir şey yapmayın, yazılarınızla ortalığı birbirine katmayın yeter! Diye bağırdım ekran başında.

Duydu mu dersiniz?

 
Toplam blog
: 375
: 801
Kayıt tarihi
: 30.04.08
 
 

İstanbul Kadıköy doğumluyum. Herhangi bir menfaat grubuna bağlanmadan, açık fikirli, dürüst, önya..