Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Kasım '09

 
Kategori
Deneme
 

Orta oyunu "Lingo Lingo Şişeler"

Orta oyunu "Lingo Lingo Şişeler"
 

Görünüş yanıltır; http://www.flasche-leer.com


Dilimizde: “Şişe” Yakıştırmasıyla; fena halde gıcık kaptığımız birinin egosunu yaralayabilir miyiz? Bilmiyorum.

Bazı ülkelerde “Şişe” ile bu işi gerçekleştirmek mümkün.

Boş, başarısız, aciz, iktidarsız kişiye veya öyle olmadığını bile bile “kuyruk acısının” acısını çıkarmak için(hasta olunan bireye) yapılan bir yakıştırma…

Sanırım bizde şişe pek kullanılmıyor ben hiç duymadım.

Bizim plastik tutkumuz ağır basmakla beraber; kalassız, kerestesiz yapamayız.

Kalite yoksunu; insanı canından bezdiren orta oyunu…

Seyirciler coşkulu!

Kimileri yuhalarken kimileri de alkışlıyorlar.

Çoğunluk sessizce izliyor ve düşlüyor.

Her şeyi en iyi bilen bilmişin derisini yüzüyorlar…

Düşlerinde…

Canlı canlı…

Bir kez olsun cadı kazanına odun olmadan, hayırlı bir işe el atabilse…

“Danışıklı dövüş” gibi bir şey.

Oyunun adı!

“Kabak tadı”

Kesin şu martavalları!

Denmez!

Argoya kaçar ipin ucu.

Esas aktör!

Tehditler savurmak, huzursuzluk çıkarmak, dallarında oldukça başarılı.

Rol icabı!

“ Hey Co! Yarıya indiririm jinimi; gösteririm gün görmemiş; dövmeli tenimi; karşındaki bugüne bugün, mahallenin hunilisi”

Derme çatma takımıyla; bırakın baltaya sap olmayı, kürdan dahi olamayanların öyküsü…

Talihsiz öykünün oyuncuları! Çürük portakaldır ödülleri!

Belden aşağı bölgelerden; yukarı çıkamayanlar…

İlaçları olsa önce kendi kafalarına çalarlar!

Sahne düzeni sıfır, figüranlar toplama…

Şişeler boş, tencereler kapkara.

Konular: Ucuz! Egonun esareti…

Bihaber izleyici!

Alkışlamak ve yuhalamak bulaşıcı…

Bu kötü oyun; senelerdir sahne alıyor.

Biletler yok satıyor.

Yandım çavuş!

Mest ediyor.

Gıdıklıyor!

Yaralı kuyruklara merhem oluyor, fırsatçıların kusmuklarına çanak tutuyor; iyi niyet taşıyan sözcükler kim vur duya gidiyor.

Sözcükler yumrukluyor!

Yuh yuhlar! Şakşaklar!

Başka ne işe yarıyor?

“ Beğenmiyorsan sen de izleme kardeşim”

“İzletirler! Zorla! Seke seke; haneye girerler.

Merhabasız, destursuz!

Sacayağı yağızlar; yağlı karalar sürünmüşler; elle avuca gelmezler.

Kaygandırlar.

Onlarla güreş tutana şaşılır.

Ortaya düşmüş oyunlara; normal işleyen akıl ermiyor; ermiş olsa…

Tutunacak dalları sığınacak limanları olur muydu?

Artistlik öyle bir meslektir ki…

Yaş kaç olursa olsun; boy pos ona keza; ister bir metre ister onun altında fark etmez, uygun bir rol bulunur.

Emekli olunmaz bu zanaat dalında; beşikten mezara…

Anlaşıldı!

İlhami senin gözün kör olmasın!

Geçtin yine klavyenin başına…

Gecenin bu saatinde; iyi saatte olsunlar; bir yerlerini tırmaladılar.

Sana bir beş dakika mühlet; kısa kes aydın havası olsun!

Hâlâ anlamadı; Paşazadenin torunu!

İçindekini kaynatmaktır aş kabının görevi.

Göremez ki altını; ne de kararmış ghötünü…

Çığırtkanlık görevi “ Seninki benden koyu; seninki benden kara”

Ocak eski delikleri tıkalı; is yapar anam babam!

Nedir gariban tencerenin günahı.

Miadı dolmuş ocağı; tamir-tımar etmek beyhudedir; aklıselim onu hurdacıya havale etmelidir.

Pişiremez kotaramaz; ortaya leziz bir yemek sunamaz; emrine bin bir sebze türü amade olsa da…

Lingo lingo şişeler!

İlhamiiiii!

İndir şu dükkânın kepengini nerdeyse sabah olacak vallahi…

Alev Meisel İzmir’den…

16.Kasım 2009 Pazartesi

2.40 Sabahın körü

 
Toplam blog
: 584
: 853
Kayıt tarihi
: 01.03.07
 
 

Dinleyenin olmadığı yerde anlatmanın önemi! Nasıl YAZAN oldum. 'Yalnız doğar, yalnız göçer' eskile..