Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

27 Ocak '09

 
Kategori
Tarih
 

Osmanlı geri geliyor ey insanlık, gözünüz aydın!

Osmanlı geri geliyor ey insanlık, gözünüz aydın!
 

Tarih Tekerrür Eder!...


27.OCAK.1299 Osmanlı Devleti’nin kuruluş günüdür.

Osmanlı vatanının öncelikle zihinlerimizdeki zincirlerinden kurtarılması gerekir. Kabul edelim ki, bize sığmayan, fazla gelen, bütününü algılamakta zorluk çektiğimiz zihnimizden taşan bir tarafı var bu Osmanlı haritasının.

Üç kıtaya yayılmış Osmanlı Devletinin o büyük coğrafyasının çapını 780 bin kilometrekare içerisinden algılamaya çalışmak, cüssesini Anadolu platosuna sıkıştırarak anlatmaya kalkmak o görkemli tabloyu kırpıp fakir dolaplarımıza tıkmak anlamına gelir.

Bu gün o engin ve zengin coğrafyanın sadece küçük bir paftasında yaşıyoruz.

Yunanistan’dan Cezayir’e, Yemen’den Moldova’ya, Mısır’dan Gürcistan’a kadar onlarca devlet ve millet onun harita parçaları üzerinde ikamet etmesine rağmen beyinlerimiz, tasavvur kabiliyetimiz, algı gücümüz atlasın bütününü kavramaktan aciz hale getirilmiş.

“Osmanlı mucizesi” denilince, Macaristan’daki sarıklı kadıdan tutun da Somali’deki esmer fellaha, Cezayir’deki ak sakallı deniz gazisine, Adriyatik’teki tecrübeli tüccara, Selanik’teki bıyıkları yeni terlemiş Mevlevi müridine, Süleymaniye’de çalışan Kayserili taşçı ustasına kadar yatay ve dikey dilimler halindeki milyonlarca isim ve resim ile onlarca neslin terlerinden dikilen muazzam bir elbiseyi kastediyoruz.

Bu engin coğrafyada yaşayan rengarenk halklar hangi maharetle idare edildi ki, bu denli farklı soydan, farklı dinden, farklı dilden insanlar ne tür bir sihirli tutkalla tutturuluyor, hangi sırlı kazanda karıştırılıp onlardan bugün hayran kaldığımız ürünler çıkarılıyordu?

Osmanlı, kendisini bir iddia ile kabul ettirdi.

Osmanlı kendisini bir projeyle kabul ettirdi.

Osmanlı çağında tam da yapılması bekleneni yaptığı için başarılı oldu.

Osmanlı’nın iddiası, mevcut düzenden daha insanî, daha akılcı, daha adaletli, daha gerçekçi olan bir yaşam tarzı getirmekte yatıyordu.

Osmanlı’yı başarılı kılan mevcut çelişkilere önerdiği daha elverişli çözümdür.

Osmanlılar gayet planlı, programlı, uzun vadeli bir strateji izliyordu.İnsanlığın önüne koyduğu bir “vizyonu” vardı..

Gazi Evrenos Bey’in adımlarını takip etmek Osmanlı’nın ne denli planlı bir program izleyerek elinin değdiği yerlerde ortaya çıkardığı mevcut düzenlerden daha insani, daha ahlaklı, daha adil daha akılcı yeni bir hayat sunduğunu görmek için yeterlidir.

Gazi Evrenos Bey Kuzey Yunanistan’ı adım adım fethederken, arkasında çil çil hanlar, hamamlar, camiler, vakıflar bırakıyordu. Böylece “şimşek hızıyla yayılma”nın sırrını da açıklamış oluyordu. Velhasıl, yalnız kılıçla değil, hayır eserleriyle de fethetmiştik biz Rumeli’yi

Osmanlı bugün bir çıkış yolu olabilir mi?

Osmanlı vatanının haritası üzerindeki bir yığın devletin bir yığın halkın bu günkü hali ortada.

Osmanlı’nın gidişinden sonra bu coğrafyada adaletten, ahlaktan, huzurdan medeniyetten eser kaldı mı?

Osmanlı gitti geride kalan onun hanları. Hamamları, köprüleri, camileri, imaretleri, medreseleri arasında oluk oluk akmaya devam eden kan ve gözyaşından başka ne kaldı geriye?

“İmparatorluklar ne doğarlar ne de ölürler. Sadece kendilerini dönüştürürler, çözülür ve yeniden bütünleşirler, topraklarını azaltır ve genişletirler.Bir imparatorluk hanedan değişse bile devam eder.Çünkü saltanatın değişmesi zorunlu olarak yönetim kültürü ve imparatorluğun stratejik konumunda bir değişim anlamına gelmez.” diyen Antonio Leitzinger’e ek olarak ünlü tarihçi Arnold Toynbee’nin Osmanlı Devleti için “durdurulmuş bir medeniyet” diye bahsetmesi boşuna değildir.

Biz Osmanlı’nın bitmediğine inanıyoruz

Osmanlı, insanlığın şafağından bugüne kadar uzanan “sonsuzluk kervanı”nın görkemli duraklarından biriydi. Bir mücadeleyi 27.OCAK.1299’da devraldı ve bayrağı 624 yıl sonra 29.EKİM. 1923 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti’ne teslim etti.

Sancağı ellerimize devretti ve gitti.

Hayır!..Aslında bir yere gitmedi. Aramıza karıştı. Osmanlı ruhu bizde yaşamaya devam ediyor.

Gazze’de yapılan katliam karşısında bütün bir Arap, İran ve Müslüman dünyasının sessizliğine rağmen Türklerin ve Türkiye’nin sessini yükseltmesi bir “Osmanlı Refleksi”nden başka bir şey değildir.

Osmanlı refleksi biz farkında olsak da olmasak da benliğimizde, bilinç altımızda yaşamaya devam etmektedir.

Üç kıtadan Anadolu’ya büzülmüş görünen ve bu yüzden de gönül kasları bir yay gibi gerilmiş olan bizlere bu günlerde daha da çok iş düşüyor.

Kuranı Kerim “Zulüm ebediyen payidar olamayacaktır!” diyerek ilahi hükmü veriyor..

Dünyada zulüm devam ettikçe bir Osmanlı’ya her zaman ihtiyaç duyulacaktır .

Yapmamız gereken şey basit bir temizlik aslında.Zindana çevrilmiş beyinlerimizi temizlemeliyiz artık.

Gerekirse başımızı zindanın duvarlarına vurarak “Hatırla onu!..Hatırla kendini!” diye emredecek, yalvararak ağlayacak ve kendimizi kendimize hatırlatmak için beynimizi zorlayacak ve bizi felç eden, kötürüm bırakan tarihin zincirlerinden kurtulduktan sonra, kurtuluş umudumuz yeniden filizlenecektir.

Baksanıza, Dünya zulümlerden, zalimlerden yorgun düştü; kan ve gözyaşından temizlenmek, yıkanmak, arınmak istiyor…

Ayçiçeğinin yüzünü güneşe dönmesi gibi, bize tarih göz kırpıyor, görmüyor musunuz?

Ben Türkiye Cumhuriyeti’nin 710 yıl sonra yeniden 1299 yılının şartlarını, fırsatını, misyonunu yakaladığına inanıyorum.

Bu gün ülkenin toprakları üzerinde yaşanan kavgaların, gerilimlerin, sıkıntıların Osmanlı’nın terk ettiği toprakları yeniden etkisi altına alacak olan Büyük Türkiye’nin doğum sancıları olarak görüyorum.

İçine kapanan ve dün tebaası olan komşularıyla düşman olan, kendi vatandaşından korkarak hak ve özgürlüklerini kısıtlayan, bir ülke özelliğinden kurtulma yolunda nihayet önemli adımlar atılmaya başlanmıştır, yirmi birinci yüzyılın gelişiyle birlikte.

Etraf devletlerle, vatandaşlarıyla, inançlarıyla, tarihiyle, Türküyle, Ermenisiyle, Rumuyla, Kürdüyle, Alevisiyle, Sünnisiyle, Yahudisiyle, Süryanisiyle, Çerkeziyle, Arabıyla Hristiyanıyla yeniden barışıp kucaklaşan bir Türkiye önce Orta Doğu’ya, sonra Asya’ya, Afrikaya yeniden barışı, adaleti, huzuru, insanlığı tıpkı Osmanlı gibi geri getirecektir.

Bugün “bizim” dediğimiz coğrafyanın, aslında hiç de “Bizim” seçimimiz olmadığını, emperyalizmin bizi getirip sıkıştırdığı yapay bir toprak parçası olduğunu bilmeliyiz. Yani seçtiğimiz değil, maruz kaldığımız bir coğrafyanın çocuklarıyız.

Anadolu bizim seçimimiz değil sıkıştırıldığımız yerdir.Şu anki sınırlarımız bıçağın kemiğe dayandığı yerdir.

İstanbul’a, Edirne’ye, Diyarbakır’a, Halep’e, Şam’a, Bosna’ya Selanik’e, Niş’e, Atina’ya, Şumnu’ya, Belgrad’a, Sofya’ya, ve Viyana’ya bakarken, Osmanlının baktığı gibi bakmalıyız artık.

Osmanlı’dan farklı düşündüğümüz anda, emperyalizmin bizi sıkıştırıp hapsettiği bu günkü sınırlarının tuzağına düşmüş oluruz.

Halep ile Antep, kardeşti. Tıpkı Tiflis ile Bitlis’in kardeş olduğu gibi. Halep’i, Şam’ı, Bağdat’ı, Kudüs’ü Kosova’yı, Gazze’yi “yabancı” bir toprak parçası saydığımız sürece, tarihimizi de, Türk ve Müslüman kimliğimizi de anlayamayacağız demektir.

İnsanlık Osmanlı yönetimi yani Türk-İslam Medeniyeti bayrağı altında olmadığında kendisine adalet ve huzur değil zulüm, kan ve gözyaşı kaldığını acı tecrübelerle görmüştür.

Bunun için Yahudi yazar İsrael Şamir“Geri gel ey Osmanlı!” diye çağrıda bulunmaktadır. .(Kyk:Mustafa Armağan)

Evet!..Geri Gel Ey Osmanlı!..Asırların yirmi birincisi de senin gür sesini, adaletli elini, huzur veren bakışlarını hasretle bekliyor.

Devletlerin, milletlerin, insanların tarih karşısında seçme lüksü yoktur.Sadece tarihsel şartları yorumlayıp kendisinden bekleneni yapma şansı vardır.

Tarih, 700 yıl sonra bize yeniden 27.Ocak.1299 tarihindeki yürüyüşümüze kaldığımız yerden devam etmeye, bu misyonun bayraktarlığını yeniden yapmaya çağırmaktadır.

Türkiye çok kısa bir süre içinde üç kıtadaki Osmanlı topraklarını yeniden etkisi altına alacaktır. ( http://www.yenibalikesir.com.tr/swf.asp?tar=30.01.2009&ss=1 )

 
Toplam blog
: 178
: 1496
Kayıt tarihi
: 01.10.07
 
 

Balıkesir doğumlu.1990 İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mezunu. Balıkesirspor Kulüp Yöneticili..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara