- Kategori
- Siyaset
Öteki sol

Bu gün AKP’nin batıcı, özgürlükçü, hatta paylaşımcı söylemleri sıradan batı ülkelerinin liberallerinin büyük çoğunluğunun kabul ettiği değerlerdir.. Kafasının arkasında olan yaşam biçimini oluşturma ya da yaşama garantisi olarak, batının liberal özgürlüğünü seçmesi doğal bir şey geliyor bana.. Bu gün batıda sol ile liberallerin bireysel özgürlük konusunda yarışmaları at başıdır..
Bunda şaşırılacak bir ne var anlamakta zorlanıyorum.. En can alıcı soru şu olmalı; Kendini rahat hissettiği noktada yüz seksen derece geri dönüş yapacak mıdır? Onu iktidara taşıyanlar o bu dönüşü yapmak istediğinde ona engel olabilecekler midir? Tüm güç odaklarını ele geçirmenin temel nedeni halk iradesini hakim kılmak mı, yoksa yüz elli yıllık bir değişim hareketini geri döndürmek mi göreceğiz yakında..
Fakat ben hala AKP oy verenlerin tamamının öyle bir derdi olmadığına inanıyorum.. Büyük çoğunluğu sisteme entegre insanlar olduğuna inanıyorum.. Beni gülümseten şeyse, (herkes bildiğini yapar) değişim devlet eliyle yapıldı, geri dönüşümde mi devlet eliyle zorlanacak acaba diye düşünmek.. Siyasi partilerin ve güç odaklarının temel mücadelesi iktidarı ele geçirmektir.. Doğru bildikleri yollarla her parti yada örgüt iktidar olmak için uğraş içindedir.. Bu iktidarı ele geçirme, alma olayının düz mantıkla açıklanmasıdır aslında.. Birde iktidarı verme olayı vardır.. Siyasi kavramlar hep burada karışıyor bence.. Birde halkın üstünde asıl güç odakları olduğunu herkes el yordamı bilir.. Bunlar güçler evrenseldir.. Yani yerel ve uluslar arası güçlerin ortak kararları siyasi iktidarı verme işini belirler.. Bu tepe noktasında da işler sanıldığı gibi al gülüm ver gülüm değildir.. Görmüyoruz yada göremiyoruz ama asıl tepişmenin orada olduğu kesin.. Ama bizler siyasi düşünceleri tartışırken, parti ve örgütleri eleştirirken, onların uğraşları, güçleri kadardan çok birde bu verme olayını göz önüne alalım.. Güç zoru bozar, kabul.. Ancak o gücü güç yapan, siyasi partileri ve örgütleri hazırlayan, olgunlaştıran, büyüten yada küçülten bu gücü hep aklımızda tutalım diyorum.. Çoğu zaman bu evrensel güçler iktidarı birilerine verirler.. Yani her şey iktidarı almak değildir.. Bir siyasi parti, hareket yada örgüt ne kadar doğruları savunsa, ne kadar ilkeli ve tutarlı olsa da çok çarpıcı güçleri yoksa bu evrensel güç karşısında yenilmeye mahkum oluyor.. İşte 1950 sonrasında yavaştan oturan taşlar arasında, solda kendi yolunu bulmuştu aslında.. Fakat soğuk savaş döneminin getirdiği ‘’solu ezme hakkı’’ büyük bir vahşet ve azgınlıkla uygulanarak asıl solun kökü kazındı ülkemizde.. Kendi yolunu bulan sol adete silindirle ezildi ve sola sadece sistemin batıya gitmesi görevinin bekçiliği verildi.. Öteki solun hikayesi budur işte.. Kimsenin beceriksizliği, yanlış politikaları solu bitirmedi.. Elbet çok hata yapıldı.. Ancak en temelde öteki sol evrensel güçler tarafından yok edildi.. Şu an paramparça, ideolojik birlikteliği bile olamayan, savrulduğu, ezildiği yerlerden kafasını kaldırmaya çalışan bir sol var ülkemizde..
Bunda şaşırılacak bir ne var anlamakta zorlanıyorum.. En can alıcı soru şu olmalı; Kendini rahat hissettiği noktada yüz seksen derece geri dönüş yapacak mıdır? Onu iktidara taşıyanlar o bu dönüşü yapmak istediğinde ona engel olabilecekler midir? Tüm güç odaklarını ele geçirmenin temel nedeni halk iradesini hakim kılmak mı, yoksa yüz elli yıllık bir değişim hareketini geri döndürmek mi göreceğiz yakında..
Fakat ben hala AKP oy verenlerin tamamının öyle bir derdi olmadığına inanıyorum.. Büyük çoğunluğu sisteme entegre insanlar olduğuna inanıyorum.. Beni gülümseten şeyse, (herkes bildiğini yapar) değişim devlet eliyle yapıldı, geri dönüşümde mi devlet eliyle zorlanacak acaba diye düşünmek.. Siyasi partilerin ve güç odaklarının temel mücadelesi iktidarı ele geçirmektir.. Doğru bildikleri yollarla her parti yada örgüt iktidar olmak için uğraş içindedir.. Bu iktidarı ele geçirme, alma olayının düz mantıkla açıklanmasıdır aslında.. Birde iktidarı verme olayı vardır.. Siyasi kavramlar hep burada karışıyor bence.. Birde halkın üstünde asıl güç odakları olduğunu herkes el yordamı bilir.. Bunlar güçler evrenseldir.. Yani yerel ve uluslar arası güçlerin ortak kararları siyasi iktidarı verme işini belirler.. Bu tepe noktasında da işler sanıldığı gibi al gülüm ver gülüm değildir.. Görmüyoruz yada göremiyoruz ama asıl tepişmenin orada olduğu kesin.. Ama bizler siyasi düşünceleri tartışırken, parti ve örgütleri eleştirirken, onların uğraşları, güçleri kadardan çok birde bu verme olayını göz önüne alalım.. Güç zoru bozar, kabul.. Ancak o gücü güç yapan, siyasi partileri ve örgütleri hazırlayan, olgunlaştıran, büyüten yada küçülten bu gücü hep aklımızda tutalım diyorum.. Çoğu zaman bu evrensel güçler iktidarı birilerine verirler.. Yani her şey iktidarı almak değildir.. Bir siyasi parti, hareket yada örgüt ne kadar doğruları savunsa, ne kadar ilkeli ve tutarlı olsa da çok çarpıcı güçleri yoksa bu evrensel güç karşısında yenilmeye mahkum oluyor.. İşte 1950 sonrasında yavaştan oturan taşlar arasında, solda kendi yolunu bulmuştu aslında.. Fakat soğuk savaş döneminin getirdiği ‘’solu ezme hakkı’’ büyük bir vahşet ve azgınlıkla uygulanarak asıl solun kökü kazındı ülkemizde.. Kendi yolunu bulan sol adete silindirle ezildi ve sola sadece sistemin batıya gitmesi görevinin bekçiliği verildi.. Öteki solun hikayesi budur işte.. Kimsenin beceriksizliği, yanlış politikaları solu bitirmedi.. Elbet çok hata yapıldı.. Ancak en temelde öteki sol evrensel güçler tarafından yok edildi.. Şu an paramparça, ideolojik birlikteliği bile olamayan, savrulduğu, ezildiği yerlerden kafasını kaldırmaya çalışan bir sol var ülkemizde..