- Kategori
- Deneme
Özür dilemek

Kabul edilemeyecek ve mağdur kılacak özürler yeni özürler doğurmaktadır.Dilenen özür Özürlü(!) o
Kimilerine göre geri adım, kimilerine göre bir taviz, kimilerine göre dolaylı bir itiraf...
Kişilerin, kurumların, devletlerin literatüründe özür kavramı geniş bir yer tutar.
İstemeden, bilmeden, farkına varmadan ya da ifade etmek istediklerinizi tam olarak ifade edememeden kaynaklı hal ve davranışlarınız zaman zaman ikili ilişkilerinize zarar verebilmektedir.
Kişiler zamanla belli bir süreç ve zeminde birbirlerinin bu açıklarını kapatabilmektedirler.
Özür dileyip, af talep ederek...
Ama kurumların ve devletlerin bu açığı kapatabilmeleri bu kadar zor kolay değildir.
Yapılan bir açıklama, verilen bir beyan ya da diplomatik davranış tamiri zor bir hal alabilmekte.
Küçük ayrıntılar büyük hatalara sebebiyet verebilmektedir.
Türk ve dünya tarihinde bunun örnekleri yaşanmış ve yaşanmaya da devam etmektedir.
Osmanlı’nın Birinci Dünya Savaşı’na girmesini çoğu çevre bir hata olarak telakki ederken çoğu kesim de mevcut şartlarda atılmış olumlu bir adım olarak nitelendirebilmektedir.
Soğuk Savaş esnasında ABD ve Rusya’ya karşı ortak bir dil kullanılırken, daha Amerikancı bir tavır alınırken, Rusya’ya soğuk bakılırken, 60’larda 80’lerde askeri darbelere maruz kalınırken... birilerinin hatalarından birilerinin özür dilemesi, dileyecek olması çözüm olmamıştır.
Atılan bir adım, atılamayan imzalar...hep birer özür olarak kalmıştır.
Hatalarıyla sevaplarıyla kabul edilen bir tarih anlayışı ise daha gerçekçi bir değerlendirme olarak görülmektedir.
Rumlar’a verilen tavizlere seyirci kalınırken, Sözde Ermeni iddialarına kulak kabartırken ve içerisinde yaşadığımız ekonomik ve sosyal krizlerle debelenirken bir yerlerde birilerinin hatalarını aramak kadar, diğer birilerini haklı çıkarmak kadar abes bir şey olmasa gerek.
Sorumluluk bilinci ile, mantıki adımlarla ve rasyonel yaklaşımlarla mevcut açıklar kapatılma gayretine girildiği zaman bu tarz olayların yaşanmasına mani olunabilmektedir.
Bizim bu satırlarda Türk tarihinin kökenlerine girerek ya da Osmanlı arşivlerini tarayarak belli bir yerlere belli bir görüşü angaje etmek gibi bir seçeneğimiz olamayacağına göre Türkiye Cumhuriyeti’nin 82 yıllık tarihçesinde de hatalar ya da sevaplar aramak durumunda değiliz.
Kişilerin olaylara yaklaşımları ile kurumların ve devletlerin birbirlerini algılama süreçleri çok farklı bir açılım göstermekte.
Devlet kurumlarının başka bir devlet kurumundan özür dilemesi, devlet adamlarının diğer devlet adamlarından af beklemesi sadece onları değil, onların idaresindeki geniş kitleleri de bağlar.
Diplomatik ve bürokratik çevrelerin sorumluluk anlayışı daha titiz olmak durumunda.
Onların verecekleri kararlar sizleri de belli bir şekilde bağlayacak.
Devlet sorumluluğu büyük bir sorumluluk içerir.
Bizlerin birbirine yaklaşımlarında ise daha dar de daha az sorumluluk süreci işlemektedir.
Farkına varmadan, ya da istemeden kalbini kırmış olduğunuz arkadaştan dilenecek bir özür sizi onun gözünde yüceltebilecektir.
Lakin devletlerin bir özürü yeni ve ardı kesilmeyen özürler getirebilecektir.
Özürü dilerken ve kabul ederken belli bir sorumluluk da beraberinde gelişmekte.
Özür dilenirken dilemesi gereken tarafın dilemesi ve kabul ederken karşıdaki tarafın olgun davranması onu daha anlamlı kılar.
Komşu ülkeden, birlik mensubu diğer devletten özür dilemek ile anne babanızdan, kız arkadaşınızdan, yan şeritteki sürücüden... Özür dilemek arasında çok fark vardır.
Kabul edilemeyecek ve mağdur kılacak özürler yeni özürler doğurmaktadır.
Dilenen özür Özürlü(!) olmamalı.