- Kategori
- Öykü
Palmiye aralığı
Yıllardır ne heves içindeydiler, yok efendim çağ değişiyormuş yeniliyormuşuz , günümüz gayrı maziye dönmezmiş diye .Ekmek kuyruğunda Sacit’i on sekiz sene sonra gördüğümde anladım ki , bu işlere yeni bir yön verilmeyecek . İrili ufaklığın üzerinden silindirle geçecek (ölüsü lazım) , insanın değerinin gereği düşünülecek, öte yandan lavanta kokulu kefende hak tecelli edecek. Berhava..
Tezgahtar olarak çalıştığım yılları hatırlıyorum. Abim haftalığıma musallat olur , babam bira parasını vermem için eve almama tehditleriyle baskı altında tutar , amcam sigaramı çalardı. Yine en iyisi anammış , “ye iş oğlum gez hakkındır” derdi. Maalesef hep beni yediler ama. Komşularla beraber pazar pikniklerimiz olurdu bayırlara çıkardık. Herkes sözbirliği ederdi birbirimizi çekiştirmeyeceğiz diye. Netice itibariyle dalaşmadan geri dönen anımsamıyorum. Çocuk babasının yüzüne kames topunu fırlatır , deli Hakan mangalı yakmak bahanesiyle kızların bacaklarını dikizler ve o kızlar şehvetin infilak etme mertebesinde erkekleri tasavvur eder , yeni evlenmiş olanlarımız “tutku rüzgarında” yanılsama , olan salt emeklilerimize olurdu. Conkbayır ‘ı gibi çocukları için savunma refleksini almak zorundaydılar çünkü . En çok köfteci Bedri’yi severdim oldukça şen bir adamdı.
“ Hayat beni satmış bende köfte ekmek satarım kardeş” derdi. Sat kardeş o zaman..
- Serdal nasılsın?
- Sağol Berati her zamanki gibi vallahi .
- Buğday para etmemiş diyorlar bu sene.
- Maalesef , birde kredilerde noksan verildi. Tarumar ettiler , kepirdiler bizi.
- Doğru siz birde kredi alıyordunuz .
- Alıyoruz da neye yarıyor . Toprak başağın filizini göremedikten sonra .
- Neyse bu senede öyle olsun canım .
- Oldu bir kere zaten .
- Keşke şu emlakçılığı bırakmasaydın birçok insan köşe oldu.
- Bizim zamanımızda anarşi yüzünden millet arsamı alıyordu. Rap Rap , hooppp dön “sen” rahatttt! Rahmi dayım , o dişsiz kanalizasyon kokan ağzıyla tüküre tüküre az söylemedi oralardan arsa almamı. Anarşistler gelecek diye ne yaygara koparmışlardı o dönemler. Yirmi bir yıl sonra üstü açık arabalarıyla “ nasıl anarşistlerin” geldiği malum.
- Senin şansına şimdi o uçsuz denen yerlerin metresi bir yıllık ev kirasına gidiyor. .
- Deşme yaramı hançer yemiş gibi oluyorum Allah’ıma.
- Kendine bir arsa almış olsaydın şimdi ihya olmuştun . Bırak ele satmasını..
- Algılar boşa çıkartılınca malum ancak o zaman gerçek paralıyor adamı.
- Bak süper bir konuya temas ettin ve bu hususta hem fikirim seninle .
- Bu ülkede “düşünme” pek olmadı , ama ” hem fikir olmak” sıklıkla görüldü ne hikmetse.
- Vehbi kızı nişanlamış , ancak eniştesi askerdeymiş.Duydun mu?
- İnşallah el bombası veya serseri bir mayına kurban gitmeden gelir.
- İnşallah. Dediklerin göz ardı edilemez.
- Vehbi marketi ne yaptı?
- Mahkemelik olmuşlar .
- Tüh be yazık olmuş.
- Hakkını arasın işte.
- Oralardan bir şey çıkmaz. Bir ufak açıp bol buzlu içseydi. İnsanı yasal güvence korur , o da kanunda yoksa insanlar ancak birilerinin figüranlığını yaparlar.
- İlahi Serdal. Davut’tan haberin var mı?
- Bildiğim kadarıyla “kağıt evliliğinden” ve dolandırıcılıktan dolayı aranırken son olarak babasını da çarpmıştı. Firarda..
- Neler oluyor.. Aklıma geldi de şu Doğan efendi kayışla nasıl kovalardı Tuncay’ı.
- He ya dehşetti. Bu milletin mayası despot ve otoriter be.
- Mayasını Artvin kebabı yapasın Yusufeli yollarında.
- Tostçu Cuma ile ahrazın az mı tavuklarını çaldık..Allah günahlarımızı affetsin.O it öldüren şaraplarıyla tül deresi bir kerede bizi konuşsa ne olur sanki?
- O tostçu Cuma’nın Karaçiç’e benzeyen gangster tipli illet bir arkadaşı vardı. İnsan fişlemeye birebir.
- Normaldir aslında öyle zoofili bir adamı ancak öyle bir eşkıya bulur.Bağ evindeki kısrakları elden geçiriyordu biliyorsun densizi.
- Sonradan duydum bende bunu ve neye uğradığımı şaşırmıştım. Adam meğersem anavarza kalesi gibi evin damından aşağıyı dikizleyip “iğfal konsepti” hazırlıyormuş.
-Mahalle maçlarına gelen Can diye bir çocuk vardı . Epey hali vakti yerinde bir ailenin çocuğuydu hatırlıyor musun?
- Evet tabi ki değişik bir karakteri vardı. Boş vaktini yakaladı mı derhal kaleme sarılırdı ve sonradan öğrendim ki babası müfettişmiş. Şaşıracaksın o zamanlarda siyasi romanlar
yazıyormuş. Sonradan bir yayını çıkmış akabinde okuldan atmışlar .
-Çocukta bir giz vardı zaten sürekli düşünüyor soru yöneltiyordu. Şuan nerede biliyor musun?
-Uzun dönem göz altında kaldığını söylediler. Dava mahkemeye intikal edince kitaplarının toplatılması kararı çıkmış.Daha önceden babası tutuksuz yargılanırken yani tutuklanacağını bilip Yunanistan’a gitmesi için yardımcı olmuş. Şuan kesinleşmiş beş yıl hapis cezası , öte yandan burs ücretlerini ödemediğinden hüküm veya yekün daha da artabilir .
-İnanarak yaptıysa bu kadar çalışmayı helal olsun. İnsanın kendisine saygısı için üretimi olacak.O çocuk olgun ve dürüst biriydi gerçekleri yazdığına inanıyorum.
-Düşünmek suç olduğu için bunlar başına geldi zaten .
- Allah selamet versin Yasemin’den söz edeceğim. O kadar çiçek yaptırırdın kız oralı bile olmazdı. Sence neden?
- Sevgiye layık olmayan sevilirse olacağı bu. Allah herkese bir dert veriyor sonunda Seydişehir’de geçirdiği kazadan sonra sağ ayağı topal kaldı. Boşanıp Belçika’daki abisinin yanına kaçak olarak gittiğini duydum . Son zamanlarda oralarda da denetimler sıkılaşmış ve kaçaklar sınır dışı ediliyormuş.
- Aslında sana evet deseydi mutlu olurdunuz.Para hırsına kapılan annesi aslında onun sebebi oldu. Kızı on dört yaşından itibaren koz olarak kullandılar ve kız sonunda yine mutlu olamadı. Bildiğim kadarıyla geçen yıl annesi de kanserden gitti.
- Bende duydum . Herkese rahmet okuturdu , Sende göçtün gittin bu ihtirasın neydi be kadın!
- Ne grift şeyler görmüşüz böyle.Yıllardır düşünürüm şu ırmakların üzerine kurulan barajlarda neden suyun genel hacmini hesaplarken %10 metreküpü aştıktan sonra hesaplamazlar diye anlaşılır değil. Onu tesis eden insan , insana” baraj” var suya yok . Bu nasıl bir tezatlıktır?
- “Bizdeki adaletin” döngüsüne ver.
- “Wanted Adalet” . Heyula zamanın umarsızlığıyla. Elin adamı 1215’li yıllarda Magna Carta’yı gördü be. Biz ise kapının önüyle döndüğümüzü sanıyoruz .
- Hah iyi dedin vallahi . Ülkede sıklıkla gelişim ve değişim telaffuz ediliyor ne düşünüyorsun peki?
- Doğalgaz geldi hava temizlendi kısmen , ancak siyasi pislikten arınamadık. Eskiden ülkede “spazmdan” geçilmiyordu şimdilerde ise “kenef kokusundan” geçinmiyor .
- Hep böyle değil mi zaten ?
- Bir gün elime yüklü para geçerse “şekil müzesi “ açacağım ve bütün şekilcilere “şekilli bir davetiye” hazırlayacağım . Yeryüzüyle olan “bağlantılarını” düşünerek “şeklin” orgazmına tümden varırlar belki.
Sürgünler hiç bitmiyor sanki tarihin misyonuna ayna tutmuşçasına. Bazen kalanda sürgün , yaşama renk vermek , çoşku da dünyayı süslemek, güneşte asılı duran bilmecenin ta kendisi herhalde.
Güneşin sahipsiz ülkelerindeki göynük çocukları hep kendime özdeş bulmuşumdur. Ortak paydamız yasak ve tabularla yetişmiş olmamız. Bu bazen delice boğukluğun bir sabah kızıllığını elem içinde beklemesi gibi.
25 Nisan 2010