- Kategori
- Ruh Sağlığı
Pamuk ipliğine bağlı hayatlar
Çiğdem rengi sarı saçlarıydı ilk dikkatimi çeken. Enine dar, boyuna uzun bir apartmanın 4.katındaki salon penceresinden bir bacağını sarkıtmış, diğerini de tam uzatmak üzereydi...Bankadaki işimi saatler sonra halletmenin kızgınlığıyla, içerideki sıcak nefesten bunalmış bir halde kendimi gölgedeki kafenin serin bir köşesine atmak için caddeye çıktığımda genç kadın…
Aşağıdaki kalabalıktan trafik tıkanmıştı; her bir ağızdan farklı ikazlar yükseliyor, ezik bakışlı , met-cezire tutulmuş kadını hayata geri dönmeye davet ediyorlardı. İki taraflı keskin bir bıçak dokunmuş gibi vücuduna sarsılıyor, yaralı ceylan gibi yüksek perdeden ne dediği seçilemeyen sözlerle homurdanıp, arada bir tiz çığlıklar atıyordu. Ruhu zedelenmiş, bedeni gereğinden fazla yük taşımaktan yorgun, batmak üzere olan salaş bir kayık gibiydi.Solmuş yüzü kireç gibi bembeyaz, dudakları ve uzun tırnakları inadına kan rengine benzer kıpkırmızıydı.
Kırılgan ve nazenin genç kadını hangi hoyrat hayat öfkeli bir çıkışla hayatını bitirmeye itmişti. Üzerinden geçen nasıl bir silindirdi ki bahar dalı tazeliğindeki diri bedene sahip ruhu bunalım dehlizlerinde tamiri imkansız bir halde parçalanıp fenersiz kalmış, gül bahçesindeki sökülüp atılan ayrık otu gibi başka mecralara savrulmak üzereydi.
Kendisine çevrilmiş bakışlara, nasihat eden büyüklere lanetli cüzzamlılara bakar gibi serseri nazarlarla bakıyor, içinde bulunduğu cinnet halinden sıyrılıp, gerçeğin ışığını bir türlü yakalayamıyordu. Gölgesiyle oynayan kedi sessizliğiyle cam pervazına tünemiş bedenini ne içeriye çekiyor, ne de aşağıya atlamak için hamlediyordu.Umutla, umutsuzluk arasında bocaladığı bir anda nereden geldiği anlaşılmayan iki el gizlice kadını içeriye çekip, yeniden hayatla yüzleştirdi.
Alkış ve sevinç nidalarıyla çaresizliğine çare gibi gördüğü ecelsiz yok oluşun pençesinden kurtarılan genç kadın tedavi göreceği hastaneye doğru yola çıktı…