Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

31 Mart '07

 
Kategori
Kültür Turizmi
 

Patara ve Phoeniks kuşu

Patara ve Phoeniks kuşu
 

İnsan bazen iki gün gördüğü bir sahil kasabasına, gönlünü de bırakarak tekrar yollara düşebiliyor.

Muğla’yı ve Fethiye’yi doya doya yaşamak için daha fazla zamana gerek var. Her sokağı gezilmeli, kanalından tekneyle geçmeli, on iki adaları teker teker gezmeli.

Bir çok gizemini yaz ayına bırakarak ayrılıyoruz Fethiye’den.

Bin bir yeşilin iç içe kaynaştığı bir doğa içinde ilerliyoruz yolda.

Likya’nın sınırları geniş, tarih bir başka güzel bu topraklarda. Mimarisi farklı ve özel. Söz konusu Likya olunca, anıtmezarlar da daha bir önem kazanıyor.

Likya sınırları içinde kalmış olan pek çok yerleşim merkezinde, bilhassa tepelerde anıtmezarlar yer almakta. Bunlardan bazıları Bugünkü Minare Köyü yolu ile gidilen Pınara kentinde görülebilir... Kentin üstündeki kayalık dağın yüzüne oyulmuş, kentin içine yapılmış bir çok anıtmezar. Hepsi ayrı bir köşede karşınıza çıkıveriyor.

Likya anıtmezarlarının çoğu, kayalara oyulmuş, kare biçimindeki oyuklar. Üst üste, alt alta yapılmış bu anıtmezarlar.

Diğer tip anıtmezarlarsa, lahitler. Bunlarda alt kaide, asıl ölünün ya da küllerinin konduğu içi oyuk kısımdan, üstte ise lahit kapağından oluşmakta.

“Likyalıların inançlarına göre, ölen insanın ruhu başka bir canlıya, özellikle kuşa dönüşür uçar gidermiş. Vücudu ise kalırmış öylece. Bir de bu inancı ölümsüzleştiren Phoeniks diye bir kuş varmış. Rengârenk tüyleri, altın gibi parlayan kanatları, sevimli bakışları ile ölümsüz bir kuşmuş. Hep güneşe doğru uçar, yaklaşınca güneşin ışınları ile yanar, külleri yere dökülür, dökülen küllerinden yeniden doğar, güneşe uçarmış. Bu böyle ölümsüzlüğe doğru, sonsuzluk içinde devam eder, dururmuş. İşte bu inancın en belirgin biçimde yaşandığı yer Likya Bölgesi. Pınara kenti.

Ölen insanın cesedi büyük bir törenle yakılır. Yakılan cesedin külleri toplanarak bu oyuk anıt mezarlara konur, kuşa dönüşen ruhu güneşe uçar, güneşte yanan küllerinden yeniden doğar, böylece sonsuzluğa dek onlarla birlikte yaşarmış.” [1]

Bizi asıl ilgilendirense büyük bir kısmı Antalya İli, Kaş İlçesi, diğer bir kısmı ise Muğla İli sınırları içerisinde kalan bölge, 18.1.1990 tarih ve 90/77 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile "Patara Özel Çevre Koruma Bölgesi" ilan edilen bölge...

Tarihi ve kültürel değerler, bozulmamış doğal doku, denizi ve 12 km’lik kumsalı ile son zamanlarda yoğun turizm hareketlerine uğramakta. Ama biz Nisan’a yaraşır bir Şubat ortasında Patara’dayız ve etrafta iki aile dışında kimse yok.

Gelemiş Köyü, kumsala 1.5 km uzaklıktaki en yakın yerleşim alanı. Burada çeşitli lokantalar ve hoteller şimdiden yerini almış. Bölge tarihi açıdan çok zengin. Etyrafta yalnız Patara değil, Xanthos, Letoon ve Pydnea antik kentleri de bulunmakta.

Patara’ya ücret ödeyerek adım atabiliyorsunuz.

Kıyı bölgesinde yaşayan nüfusun çoğunluğu yaz aylarında yayla köylerine göç etse de şimdi buradalar. Bölgede turunçgiller ve diğer meyveler yetiştirilmekte ama ekili alanlar, tarım daha da önemli. Seracılık ve bölge ekonomisinde giderek önem kazanan turizm sektörü genelde “deniz ve arkeoloji turizmi” şeklinde...

Patara’nın altın gibi kumları, hafif kış rüzgarında savrulurken ayakkabılarımıza evlada deyip çıplak ayak yürüyoruz kumsal boyunca.

Deniz kabukları, şeytan minareleri, midyeler topluyoruz...

Kumsal Eşen Çayı ile ikiye bölünmekte. Eşen Çayı’nın kuzeybatısında yer alan kumsalın uzunluğu yaklaşık 6 km... Kuzey-batıdaki dağ eteğinden başlayan bu bölüm Özlen Adası önüne kadar son derece düz ve alçak yükseltili bir kumsal. Genişliği 40-50 m olan kumsalın zemini oldukça sertt. Arka planda ise hareketli kumullar var.

Patara Özel Çevre Koruma Bölgesi, tarihi ve kültürel eserlere, eşsiz doğal zenginliğe ve güzelliğe sahip. Özellikle Türkiye’nin Akdeniz kıyı sahillerinde deniz kaplumbağaların 17 yumurtlama ve üreme sahasından biri olan Patara Kumsalı, 1.derece önemli yumurtlama ve üreme alanı olarak koruma altındadır. Deniz Kaplumbağaları Araştırma Grubu (STRT), Patara Kumsalı’nda 1999 yılında Özel Çevre Koruma Başkanlığı tarafından desteklenen "Köyceğiz-Dalyan ve Patara Özel Çevre Koruma Bölgeleri'ndeki Kumsallarda Deniz Kaplumbağalarının Populasyonlarının Araştırılması" adlı bir araştırma yürütmüş... Umarım faydalı olur.

Patara Kumsalı deniz kaplumbağaları yuvalamaları bakımından yıllık 50-100 arasındaki yuva sayısı ile Türkiye’deki yuvalama kumsalları arasında ikinci derecede önemli bir yuvalama alanı çünkü.

Buradaki en tipik doğal yapılardan birisi de hareketli kum tepeleri. Bu tepelerin bir kısmında bulunan tuzcul bitkilerin korunması ve rüzgar erozyonunun önlenmesi için ağaçlandırma çalışmaları yapılmış. Bölgede Akdeniz'e özgü "garig" adı verilen makiler yaygın. Kıyı bölgelerinde ise alçaklarda defne, akça kesme, incir ve kokuca ağaçlarına rastlanmakta. Kekik, nane, lavanta gibi tıbbi ve aromatik bitkiler ile çok sayıda soğanlı bitkiler ise bölgenin biyolojik zenginliği...

Patara gerek arkeolojik değerleri, gerekse doğal özellikleriyle antik çağlardan günümüze kadar önemini sürdürmüş. Bugün ayakta kalan yapıların çoğu Roma ve erken Bizans dönemine ait. Bölgenin önemli yerlerinden birisi de Patara antik kentidir.

Toplam 18 km.lik kumsal ve kum tepecikleri, arkeolojik alanı, sulak alan özellikleri, flora ve faunası, tarım alanları ile gözümüz gibi korunmalı. Tarihi ve kültürel değerler ile eşsiz bir kumsal olan Patara kumsalı, benim ve arkadaşım için büyük bir heyecan kaynağı aynı zamanda.

Yaşamak, sadece yaşamayı düşünebilirsiniz burada...

[1] Hasan Barışcan, Likya Efsaneleri, İnkılap K., S.71.

 
Toplam blog
: 353
: 3712
Kayıt tarihi
: 28.02.07
 
 

"29 Temmuz 1980’de İstanbul’da doğdu. Celal Bayar Üniversitesi, İşletme mezunu. Şiir, deneme, öykü, ..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara