- Kategori
- Deneme
Pencereme minik bir kuş kondu...

Seni tanımadan önce ölseydim üzülürdüm, seni tanıdıktan sonra ölürsem üzülürüm. "Dünyada böyle insanlar da varmış" diyebilmeyi çok isterdim. Sonunda dedim.
Soğuk kış günleri bitti. Artık, mevsimler değişti ya, ilkbaharı yaşamadan "pıt" diye yaz mevsimine girdik bile. Birden otuz derecenin üzerine çıktı termometreler.
Ne gündü seni gördüğümde? Ben unutmadım. Ya sen?
Şairler büyük adamlardır. Yüreğimizi alırlar da götürürler sevdiceğimizin yüreğine koyarlar. Bir iki mısra okursun şairin şiirinden, "Beni mi anlatıyor yoksa" diye paylaşıverirsin hemen.
Bilmem ki hangimizin dudaklarında bir büyük şairin bir dehşet şiiri yoktur.
Pencerenden bir kuş uçtu, geldi de pencereme kondu. Bana bir şiir mi getirmiş minik kuş?
"Hâlâ küçük bir kız çocuğuyum" diyor penceremdeki minik kuş.
Bilirim, bir insan kendisini şiire benzetmişse, o şiiri ezberlemek lâzım. Çünkü, kendini bir şiire benzeten kişinin bütün hâli işte o şiir gibidir. Şiiri anladıysanız, kendisini o şiirle özleştiren kişiye de anladınız demektir.
Klâsik Batı Müziği'ni dinlediğimde heyecanlanırım ve gözyaşlarımı tutamam. Bir de bazı şiirleri okuduğumda tutamam gözyaşlarımı. Çünkü, ikisinde de müthiş bir uyum vardır. İkisinde de ne vazgeçilmez bir duygu fırtınası vardır. O notaların nasıl olup da bu kadar matematiksel bir birleşim sonunda duygu fırtınasına dönüştüğünü anlamak çok güç. Ya o kelimeler o güzelim şairlerin elinde nasıl oluyor da bir matematik uyumu içinde bizi heyecanlandırıp, gözlerimizi yaşartıyor?
"Hâlâ yüksek sese kırılır
Hâlâ kolumu sertçe tutarsan ağlarım" diyor penceremdeki minik kuş.
Şu anlatıma bakar mısınız? Belli ki büyümüş. Ama, hâlâ minik bir kız çocuğu gibi çabuk kırılan, incinen, ağlayan minik kuş.
Zamanımızda böyle bir insan kaldı mı diye düşünmedim. Bu şiiri her kim kendisine mâl edip de "Bu benim hayat hikâyem" dediyse, böyle insan da kalmıştır demek. İyi de böyle bir insanı biz nasıl kırmadan yaşatacağız?
"Bana pahalı şeyler alma
Elma şekerine bayılırım"
Hayat böyledir minik kuş, pahalı şeylerde gözü olmayan paha biçilmez değerdedir. Sana soruyorum penceremdeki minik kuş: Sen hiç malı, mülkü, parası çok olan ve değerli hediyelere gözünü dikmiş bir peygamber, evliya, ermiş, derviş, meczup... yani kısaca Allah'a en yakın olmuş bir Allah dostu gördün ya da duydun mu? Duymadıysan bu paragrafın ilk satırlarında benim de ne demek istediğimi mutlaka anlamışsındır.
"Ne olur tut ellerimi
Yalnızlıktan korkarım" diyor minik kuş. Penceremde bir o yanda bir bu yanda. Hangimiz yalnız değiliz ki minik kuşum? İçerde ben yalnızlıklar içinde yalnızım, dışarda sen kalabalıklar içinde yalnızsın. Yalnız olmak çevrende kimsenin olmaması değil sadece, çevrene kendini anlatamamak ve anlaşılmamak da yalnızlıktır minik kuş.
Bu minik kuş "pırrrr" diye uçar gider birgün. Bilmem yalnızlık korkusu geçer mi? Ya da ne bileyim onu gerçekten anlayacak bir yerlere konar mı? Trabzon'un o güzelim ikliminden çıkan güzelim mısraların şairi Yaşar Miraç ne güzel anlatmıştı böyle bir durumu:
"Ben bir küçücük sevdalı kuştum
Aklım ermedi ellere uçtum
Yaban ellere
Ben bir küçücük ak tomurcuktum
Aklım ermedi kış günü açtım
Kara yellere açtım
Ala yellere bora yellere kara yellere açtım
Yuvasız kaldım karlara düştüm
Sulasız çöllere düştüm
Uçsuz bucaksız yollara düştüm
Yalan yollara düştüm
Duman yollara düştüm."
Minik kuş penceremde Yaşar Miraç'ın şiirini dinledi.
"Ne kadar büyümeliyim
Uyusam biter mi?
Bu gözyaşları balıklara yeter mi?" diye cevap verdi.
Büyümek bedenimizin büyümesi be minik kuş. Bırak içimizdeki biz hep küçük kalsın. Yoksa bu kadar temiz bir şiiri nasıl yazar, nasıl benimser, nasıl okur da tat alırdık? Biliyorum, kimileri büyüyor ve büyüdükçe kirleniyorlar.
"Küçük dünyam bu sarsıntıya direnir mi?"
A, aaaaa! Minik kuş uçuverdi penceremden. Şiiri bitmiş miydi?
Dedim ya, bir şiiri benimsemek, benimseyen kişinin iç dünyasını da ele verir. Çünkü, "İşte bu benim" der o şiiri benimseyen kişi. Yani, şiirden yola çıkıp tanırsınız o kişiyi.
"Dünyada bu tür insanlar da varmış" dedim bu şiiri benimseyen kişi için. Seni tanımadan önce ölseydim üzülürdüm. Ama, şimdi seni tanıdıktan sonra ölmeye üzülürüm.