- Kategori
- Gündelik Yaşam
Persona non grata!

Sinsice gelip yerleşti. Önceleri ha desem gidecekmiş gibi davrandı. Biraz yüz vermeyip ters davrandığım zamanlar kaybolup gitti. Ama rehavete kapılıp boşlayınca hemencecik sırıtarak çıktı ortaya. Gitti geldi, gelmedi derken eşiği aşıp içeri adım attı. Hiç beklemediğim zamanlarda elinde nefis ama nefaseti ölçüsünde de bol kalorili yemeklerle çıkageliyordu. Aslında öyle zamanlarda misafirperverlikmiş falan boşverip hemen kovmam gerekirdi ama yüzüm tutmadı. Zararı yok, biraz otursun, istediğim zaman göndermesini bilirim dedim.
Dedim ama dediğimi hiçbir zaman yapamadım. Eşiktir, beşiktir derken içeri geçip iyice çöreklendi. Baş köşeye oturdu. Herşeyime ortak oldu. Elbiselerimi giydi. Özellikle de pantolonlarıma düşkündü. Beğendiklerini giydi, beğenmediklerini kaldırıp bir köşeye attı. O beğenmeyip attığı için ben de giyemedim. Kemerlerimi kullandı, tabii iri cüssesi yüzünden bollaştırarak.
Zamanla benimle öyle simbiyotik bir yaşam sürdürmeye başladı ki, nereye gitsem peşimden gelmeye, ne yesem ortak olmaya, ne içsem yarısını çalmaya girişti. Alışmıştım, pek umursamıyordum. Zaten oldum olası ekmeğimi paylaşmayı severim. Yorgunluktan kolunu omuzuma atanı desteksiz bırakmam. Çok fazla rahatsızlık vermediği sürece o kadar da çekilmez bir yük değildi. Hatta ilk anlarda birazcık sevimli bile gelmişti. Sevgi yoksunu bir çocuk gibiydi. Saçını, başını okşatmaktan aşırı bir zevk alıyordu. Ben de fazla ihmal etmeden okşuyor, hatta istediği zaman kaşınan yerlerini kaşıyordum. Öyle böyle derken sırf onun arsızlığı ve inadı yüzünden arkadaş olduk, daha doğrusu olmak zorunda kaldım.
Gelgelelim artık bu arkadaşlık bana her yönden pahalıya patlamaya başladı. Zaten kendini gösterdiği ilk anları saymazsak aramızda hep limoni bir ilişki vardı. İtiraf edeyim ki, onun ısrarcılığı ve yüzsüzlüğü, benim de ihmalim, boşvermişliğim ve merhametim sayesinde yürüyen bir ilişkiydi. Beni hep güzel yemeklerle, içkiyle kandırdı. “Ye, bu kadar yemekten bişey olmaz”, “İçelim, bir daha mı geleceğiz dünyaya”, “Amaan, spor yapacaksın da ne olacak, iki gün sonra bıkarsın?” diye diye yoldan çıkardı beni. Ben yoldan çıktıkça da o semizledi. Boylandı, poslandı. Dedem Korkut’un deyişiyle “boy boyladı, soy soyladı”!. Yıldan yıla büyüdü. Artık yanımda/önümde yürürken benden önce herkesin dikkatini o çekiyordu. Tanıdıklarım selam verdikten hemen sonra benimle değil, onunla konuşmaya başlıyordu:
- “Amanın, ne kadar da büyümüş!”.
“Evet” diyordum ben de;
- “Seneye okula başlayacak!”
Yanımdan bir an ayrılmaması, herşeyime ortak olması bir yana en büyük zorluğu da bacaklarıma çıkarıyordu. Bütün ağırlığını bacaklarıma yıkıyordu. Onun yüzünden fazladan on beş - yirmi kilo taşıyordum. Üstelik -aman aramızda kalsın, kulağına gitmesin!- ilk günlerdeki sevimliliğini yitirdi biraz. Yüzüne bakılmaz bir şey oldu. Hele aynaya bakıp yanımda onu görünce inanın kendimden utanıyorum. Olmaz olsun böyle arkadaş, yoldaş. Artık dışarı çıkınca onu saklamak için elimden geleni yapıyordum. Mümkün olduğunca bir beden büyük, bol elbiseler alıyor onu altında saklamaya çalışıyordum. Kimsenin görüp benden çok onunla ilgilenmesini istemiyordum. Bu tedbir kışın epey işe yarıyordu. Kışın onu kat kat elbiseler altında kamufle etmek daha kolay oluyordu ama yaz aylarında bir gömlek ya da tişörtün altına gizlemek o kadar kolay değildi. Hele tişört giyince pis pis sırıtıyordu altından. Denize falan girmek için soyununca da hiç gizleme şansım kalmıyordu.
Artık ondan kurtulmam şart oldu. Arkadaşlığımız yürümüyor. Onu diplomatik deyimle, “persona non - grata” ilan ettim, yani “istenmeyen kişi”! Oturup ciddi ciddi konuşacağım. Geldiği gibi gitsin. Yerleşmesi yavaş ve sinsice oldu, gidişi ne kadar çabuk olursa o kadar iyi olacak.
Birkaç yıldır göğsümle kasıklarım arasında taşıdığım birinden söz ediyorum: Göbeğimden! Bana o kadar yabancı ki, ayrı bir kişilik olarak görüyorum ister istemez.
O gelmeden önce ben karnı dümdüz, hayatta altmış beş kiloyu asla geçmemiş biriydim. Bugün onun yüzünden bacaklarımın üstünde seksen dört kilo taşıyorum, hatta büyük ihtimalle daha fazla, çünkü aylardır tartılmıyorum moralim bozulmasın diye! Yani hemen hemen fazladan yirmi kilo. Buradan ilan ediyorum göbeğim! Artık istenmeyen kişisin. Kendin gitmezsen, valla pis eritecem seni!
Not: Resimdeki benim göbeğim değil, benimki biraz daha insaflı, küçümen bişey!
Foto: http://purefixion.com