Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Şubat '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Pinokyo ve Geppetto Baba

Pinokyo ve Geppetto Baba
 

Pinokyo masalını lise öğrencisiyken televizyonda dizi film olarak izlemiştim.
Hikayedeki, tahta kukla çocuğun yalan söylemenin kötü bir şey olduğunu
bilmediğini hatırlıyorum.

Kendisini yaratan Gepetto babayla aralarındaki tatlı bağ çok etkileyiciydi.
Filmi birlikte izlediğim kardeşim, yıllar sonra hala bana: ''Amma salaktın,
koca kız, Gepetto babayla Pinokyo'nun ayrılma sahnelerinde zır zır ağlamıştın.''
diyor.
Kurulan bağlar çok güçlü olunca, hiç bitmeyecekmiş gibi düşünülüyor ilişkiler.

Anne-baba kaybına hiç birimiz hazırlıklı olamayız, ama hayat bitebiliyor bir gün.
Eş kaybı, ya da boşanmalar, uzak bir yere gitmeler dostların yanından......
Sevgiliden ayrılmak, ya da o kişinin sizi sevmiyor olduğuna ikna olmak.
Ya da sizin o kişiyi aslında sandığınız gibi sevmediğinizi görmeniz zaman içinde.
En acı vereni, insanın kendi duygularından ayrılması gibi sanki.

İnsan kaybı, ne yazık ki onarılabiliyor. Yerine konamasa da bir başkası.
Ölümün çaresizliğine, uysalca boyun eğmeye mecbur kalıyoruz.
Hayat devam ediyor. Tersi olamıyor.

Ama tutunduğumuz duyguların bittiğini kabul etmek; çok ağrılı,
sancılı, bulantı verici, hayatın sonunun yaklaştığını hissetmek gibi oluyor.

Bırakıp vazgeçmekte zorlandığınız şey, kendimizi yapıştırdığımız, aşk olduğunu bildiğimiz şey,
kendi biçip diktiğimiz kalıbın içinde yarattığımız o aşık olunan kişiyle aynılaşıyor.

''Ne çok seviyordum oysa, o benim için ölüyordu.
Ne oldu da oldu, bugün artık aynı kişi, benim için sadece öyle birisi.''

Her ilişki bitmeyecek gibi başlıyor.
Her başlangıç, bitişe bir adım daha yaklaştırıyor.
İlişki sürse bile, hayat ta sürüyor. Tanışma, ilişkinin içinde kendini bulduruyor insana.
Neresindeyim ben hayatın ve o benim hayatımın neresinde demeden yaşanan ilişkiler
daha kolay sürüp gidiyor.
Sorgulamanın gereksiz olduğunu söyleyenlere inanmak mı gerek bu durumda??

''Bırak gitsin, ilişkinin içinde alabileceklerinle, verdiklerini hesapla, aldıklarında kara geçtiysen
sorun çıkarma yürüyüp gitsin'' mi diyeceğiz??

Cevap ''evet'' se, değişik versiyonlar görüyoruz ilişkilerde:

Herkes kendi hayatını yaşayabiliyor biribirlerinin kuyruğuna basmadan.
Bazen de bir tarafın daha fazla alttan alması pek makbul oluyor sürgit tercihlerinde.
Ya da iki kişilik yalnızlık denen kaçınılası ama çok yaygın bir biçim türüyor günümüzün
modası.
Arada sırada da, kimin tarafından o hale geldiğini artık tarafların bile karıştırdığı,
bir köle efendi ilişkisine fit olunuyor. Eğer acılı ve ağrılı son vermeye cesaret etme adımını tamamen görmezden gelirsek, ilişki mutlu mesut sürebiliyor.Önemli olan nasıl hissettiğimiz.
Her şeye rağmen iyi hissediyorsak, zorunluluk değil de mutluluk hissediyorsak ilişki sürmeli zaten.
Ne ve nasıl hissettiğimiz değil mi önemli olan ?

Ayrılıklarda ise, can acıtan ve dayanılmaz olan, mutluyken ayrılmak zorunda kalmak o yüzden.
Pinokyo ve Geppetto babanın ayrılığı gibi.
Yanlış hatırlamıyorsam eğer, Pinokyo artık tamamen yalan söylemeyen iyi bir kukla çocuk olunca,
ete kemiğe bürünüp gerçek bir insan çocuğa dönüşüyordu. Masal bu ya...

Tahta çocuk, Geppetto babanın eğitiminden geçerek, akıllı ve mutlu bir çocuk olmayı öğreniyordu.
İşte o zaman, Geppetto baba görevini tamamlamış olmanın huzuruyla Pinokyo'yu özgür bırakıyordu.
Görev tamamlanıyor ve ayrılık zamanı geliyordu....

Çok etkisinde kaldığımı düşünüyorum o masalın.

Kadınların da Geppetto babalık ruhu taşıdığını sanıyorum.
Erkeklerin hayatına giren her kadının, huyu suyu ne olursa olsun, mutlaka eğitici olduğunu
düşünüyorum.
Her mükemmel erkek bir kadının eseridir, buna inanıyorum.
Bu kadın bazen anne olabilir.
Bu kadın bir eski eş olabilir. Kadınlara karşı duyarlı olabilmeyi başarmış, her boşanmış erkeğin
ardında bıraktığı kadın, mutlaka bir Gepetto babadır biliyorum.
Ya da İlişkisi sürerken başka bir kadına gönlünü kaptıran her erkeğin, bir süre sonra,
eskimeye yüz tutmuş ilk aşkına koşturarak geri döneceğini düşünüyorum nedense...

Masal bu ya...

Ağlamamak lazım böyle şeylere, alt tarafı masal işte.
Büyümek lazım değil mi??
 
Toplam blog
: 66
: 576
Kayıt tarihi
: 26.01.09
 
 

1963 doğumluyum. İngilizce öğretmeliği yapıyorum. 20 yaşında bir oğlum var. İzmir' de yaşayan şan..