Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Aralık '17

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Pygmalion Etkisi

Pygmalion Etkisi
 

Etki tepki yasası


Bilimin “Pygmalion Etkisi” dediği bir şey varmış bugün bir dostumdan öğrendiğime göre. Her şeyin birbirine bağlı ve bağımlı olarak var olduğu evrende insan davranışlarının da nasıl birbirinden etkilendiğini anlatıyor. Zaten her şey karşılıklı bağlı ise birbirine, insanların da birbirlerinden etkilenmemesi mümkün olabilir mi? Hele bir de insan beyninin pre-frontal korteksinde bulunan ayna  nöronlar empati, modelleme, feyz alma gibi özellikleri ona sağlarken…

Kendi kendini doğrulayan kehanet fikrinin kaynağı eski bir mitolojik öyküden gelmekte. Şükürler olsun ki mitoloji bize kendimiz ve hayatı öğretecek çok ders sunuyor. Bunlardan birisi de Pyglamion’un hikayesi.

Kıbrıs prensi, heykeltıraş Pygmalion, tüm kadınların kusurlu olduğunu düşünür ve ideal bir kadının heykelini yapmaya çalışır. “Galatea” adını verdiği bu eser, o kadar güzel olmuştur ki, Pygmalion kendi eserine umutsuzca aşık olur suda kendi suretine aşık olan bir diğer mitoloji kahramanı Narcissus gibi. Tanrıça Venüs'e dua ederek Galatea'nın bir canlıya dönüşmesini diler. Venüs de bu dileği yerine getirir ve bu çift bundan sonra mutlu bir şekilde yaşarlar.

Her sınıftan ilkokul çocuklarıyla çalışan Rosenthal ve Lenore Jacobson’un çalışmalarıyla ortaya çıkan bu süreç kısaca bir döngü halinde şöyle işliyor…

1-Başkalarına karşı davranışlarımız diğer insanların bizim hakkımızdaki inançlarını etkiliyor

2-Bize karşı inançları da bize karşı davranışlarını tetikliyor

3-Başkalarının davranışları da bizim kendimize karşı olan inancımızı pekiştiriyor

4-Kendimize karşı inancımız ise bizim davranışlarımızı etkiliyor

Güzel Anadolu’muzda boşuna dememişler “kırk defa söylerse inanır” diye. Tasavvuf kültürü ile yoğrulmuş, binlerce yıllık kültürel mozaik ile pişmiş insanımız yüzlerce yıl evvel subliminal mesajları bilmeden, bilinçaltının varlığından bile haberdar olmadan bunu söylemiş. Ya da “ne ekersen onu biçersin” sözünün düşüncelerimize uzanmış hali. Veyahut modern zamanların “SECRET”ı.

Hayatta ne olmasına izin eriyorsak insanlar bize onu yapıyorlar. Tabii ki insanın davranış özgürlüğünün olmadığı bir ortam ve koşullardan bahsetmiyorum. Ancak davranış ve fiziksel özgürlükleri kısıtlayan koşullar ve etkenler dışındaki her şey aklımızın esaretinden kaynaklanır. Olmasına izin verdiğimiz diğer insanların bizi üzen ve kıran davranışları, kendi içimizde, benliğimizin derinliklerindeki korkularımız, endişelerimiz ve kaygılarımızdan başka bir şeyden kaynaklanmıyor.

Keza özgüvenimiz ve özsaygımız da aynı şekilde korku, kaygı ve endişelerimizle özümüzden bizi koparan sahte kişiliğimizden ya da yaralı egomuzdan dolayı bizi kötü durumlara düşürebiliyor.  

İnsan kendinden bir kere şüphe etmeye görsün. Tereddüt yiğidin diri diri toprağa gömülmesidir derler. Aynı şekilde Samurayların da felsefesinde FUDOSHIN diye bir tanımlama vardır ki SARSILMAZ ZİHİN anlamına gelir. Hz.İsa da Kennereth Gölü üstünde fırtınaya yakalanan ve batmaktan korkan havarilerinin kayığına su üstünde yürüyerek gidince şaşırıp dona kalan havarilerine “Bir hardal tohumu kadar imanınız olsa, şu dağa “kalk, git” deseniz, o dağ kalkar, gider” derken, insanın kendi içinde dürülü hakikate ve kendine bahşedilen ilahi kıvılcıma güvenmesine işaret etmektedir aslında.

Hayatta her şey insanın zihinsel duruma bağlı…

Hayır diyenler lütfen Pers Ordusu’na karşı 300 askeri ile duran Leonidas’a baksın.

Ölmekte olan bir imparatorluğun küllerinden yepyeni güçlü bir Türkiye doğmasına liderlik eden Atatürk’e basınlar.

Köleliğe karşı koskoca Roma İmparatorluğu’na kafa tutan Spartaküs’e baksınlar. 

İngilizlerin işgal ettiği topraklarını bağımsızlığa götüren süreci pasif direniş ile başlatan Gandhi’ye baksınlar. 

Binlerce denemeden sonra bile artık eşinin bile yeter demesine karşın ampulü bulmak için durmadan araştıran Edison’a baksınlar.

Küçük ada devleti Japonya’nın minik derebeyliklerini savaşmadan birleştiren maymun kral lakaplı o ana dek soylu sınıftan gelmeyen tek hükümdar olan Hideyoshi’ye baksınlar.

Tarihi tozlu sayfalarında nice strateji, liderlik, bilim, felsefe, inanç, sanat, edebiyat ve nice alanlarda sayısız örnek yapılamaz denenleri yapanların örnekleriyle doludur. Daha Semavi Dinlerin Peygamberleri ve nebilerinden başka örnekler vermiyorum bile.

O yüzden önce kendimize güvenelim ve sonra da kendimizi sevelim. İnsanın kendi içinde gelen güvenden başkasına güvenemez. Zaten o gücü ona veren de Allah’tır. Her şey bitti dendiği noktada bile ne insanla vardır tek başlarına her şeyi değiştirebilirler. Bu insanların en büyük referansları kendilerine olan güvenleri ve kendilerinden daha büyük bir ideal için çabalamalarıdır.

Kendini sevmeyen başkalarını sevemez, aynı beşeri aşı bilmeyenin İlahi Aşk’ı anlayamayacağı gibi. Bu da bir denge, zira narsistlik riski var.

Ve sonra da ete kemiğe bürünüp Yunus diye görünen o yüce insanın dediği gibi yaradılanı Yaradan'dan ötürü severek tüm insanları 10 numara 5 yıldız göreceğiz. Gül veren elde kokusu kaldığı gibi gül ile münasebette bulunanlara da gül kokusu elbet bir süre sonra geçecektir.

O yüzden inadına Aşk ile herkese geldiği kaynağa saygıdan ötürü koşulsuz sevgi verelim. Görün bakın o insanlarda kendilerinin bile bilmediği nice güller açacak. Çünkü artık siz etkilenen değil, etkileyen olmuş, yaşam sarkacının üstüne çıkmışsınızdır.

Sevgiler,

Kenan

 

https://twitter.com/Naacel

https://www.facebook.com/public/Kenan-Kolday

https://instagram.com/naacel/

http://naacel.blogspot.co.uk/

http://www.felsefetasi.org/author/kenan-kolday

 

RUHUN KOZMİK YOLCULUĞU adlı kitabıma aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.

http://www.dr.com.tr/Kitap/Ruhun-Kozmik-Yolculugu/Kenan-Kolday/Edebiyat/Roman/Turkiye-Roman/urunno=0001737003001

#ruhunkozmikyolculuğu  #hayydangeliphuyagidiyoruz  #kaldırkendiniaradanortayaçıksınyaradan  #a7kitap  #kitapönerileri 

 
Toplam blog
: 245
: 1347
Kayıt tarihi
: 29.10.12
 
 

Çocukluğumdan beri kendimden büyük bir şeyleri arayıp durdum. Ve 1999 yılında yaşadığım şoklar il..